Ya Leyla Zana başörtüsü takarsa!

Milletvekillerine başörtüsü özgürlüğü getirecek önergeye karşı AK Parti'nin tavrını birçok yazarçizer eleştirdi.

Mesela, Gülay Göktürk söz konusu tavrı ciddi bir hayal kırıklığı olarak değerlendirdi.

Ahmet Altan ise son derece yerinde ifadeyle başörtüsü özgürlüğünü Meclis'le sınırlı tutmadı: "Kamuda sadece 'hademelerin' başörtüsü takabileceği bir devletten, isteyen her görevlinin başörtüsü takabileceği gerçek ve normal bir devlete dönüşmenin zamanı gelmedi mi hâlâ..."

Nihal Bengisu Karaca da "Meclis'te zaten böyle bir yasak yok" argümanını hiç beğenmemiş olacak ki, "O zaman neden seçilebilecek sıradan bir başörtülü aday göstermediniz?.." diye sordu.

E haliyle okur makulesi de fakirin mail kutusunu ağzına kadar doldurdu: "Sen ki hakikatin hatırını her şeyin üstünde tuttuğunu söyler durursun, neden susuyorsun?.."

Dostlarım, kardeşlerim, ağabeylerim, ablalarım dün "susmadım" bugün neden susayım?

Seçimden evvel "Başörtüsü bozdurup demokrasi mi alıyoruz?" başlığı altında bu konuda sorulabilecek bütün soruları dilimin döndüğünce sormadım mı?

Şunu hiçbir zaman akıldan çıkarmadım ama: Sayın Başbakanımız eşinden çoluk çocuğuna kadar başörtünün bizzat mağdurudur.

Her şeyden önemlisi de şu:

Sırrı Süreyya Önder'in yaptığının kralını MHP dün yapmış, "Hadi başörtüsü yasağını kaldıralım" demişti.

Ne oldu peki?

"411 el kaosa kalktı" manşetleri kotarıldıktan sonra Abdurrahman Başsavcım durumdan vazife çıkarmadı mı?

AK Parti "laiklik karşıtı fiillerin odağı" olmak gerekçesiyle kapatılmaktan kıl payı kurtulmadı mı?

MHP o süreçte AK Parti'yi yalnız bırakmadı mı?

Demem o ki; her konuda istediğiniz kadar AK Parti'ye vurun ama başörtüsü üzerinden buna kalkışmayın, fena mahcup olursunuz?

Çünkü...

"Başörtüsü için vaktiyle yasa hazırlayan bir parti bugün malum önergeye niçin karşı çıksın?" sorusuna verebilecek bir cevap bulamazsınız.

O değil de, hatırlar mısınız bilmem, hani vesayet rejiminin yılmaz savunucularının sıklıkla terennüm ettiği bir söz vardı: "Rejim bunalıma girer..."

Etrafı değiştirilmesi teklif dahi edilemez tel örgülerle çevrili mahut rejim çok şükür son yıllarda pek bunalıma girmiyor.

Eskiden en masum özgürlük istekleri karşısında bile bunalım geçirirdi.

Tel örgüler malumunuz aynıyla duruyor.

Peki...

BDP'li Leyla Zana başörtüsü takıp Meclis'e girerse "rejim" tekrar bunalıma girer mi?

"Propaganda" filminde, Kemal Sunal'ın cansiparane koruduğu sınırdan ayağını içeri sokup "Aha bacağımı soktum, ne olcak?.." diyen Metin Akpınar misali Leyla Zana başörtüsüyle Meclis'e girerse ne olacak?

Kılıçdaroğlu "Bu kadına haddini bildirin. Burası devlete meydan okunacak yer değildir..." mi diyecek?

Süheyl Batum, İsa Gök, Nur Serter falan hep birlikte "Dışarı... Dışarı... Dışarı..." şeklinde tempo mu tutacak?

Nuh Mete Yüksel misali bir savcı kolluk kuvvetleriyle Leyla Zana'nın evini mi kuşatacak?

Malum medya "İşte o kadın!.." yollu linç kampanyası mı başlatacak?

Meclis Başkanımız bu bir provokasyondur mu diyecek?

"Laiklik karşıtı fiillerin odağı" olma "suçundan" BDP'ye kapatma davası mı açılacak?

TSK "Arkadaşlarımızı Silivri'ye tıktılar sustuk. 'Kozmik Oda'larımıza kadar girdiler ağzımızı açmadık. Ama bu olmaz; bu kadarı olmaz; başörtülü milletvekiline müsaade edemeyiz..." mi diyecek?

Hülasa...

Şayet Leyla Zana başörtüsüyle Meclis'e girerse "rejim bunalıma" mı girecek?

Daha evvel milletvekilliği zindan olmuştu ona, şimdi de hayatı mı zindan olacak?

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.