Varlık ve kolaylık

Kolaylık, hesabın açtığı bir kapıdır. Kaderin en belirgin sureti varlıkta görülen kolaylıktır.  

Bir işteki en kolay yol o işin doğru hesabını verir. Dolayısıyla en kolay var olacaktır. Varlık kolaylıktır, kolaylaştırmak ve zorlaştırmamak hayatın ve ümidin bir anahtarıdır. 

***

Bediüzzaman doğru hesabı buluyor; buradaki matematiği şu şekilde kuruyor:

"Arkadaş! Bir nev'in efradı arasındaki tevafuk ve bir cinsin enva'ı arasında a'zâ-yı esasiyede bulunan müşabehet, sikkenin ittihadına, kalemin vahdetine delalet ettiklerinden anlaşılıyor ki, bütün mütevafık ve müteşabihler, yani birbirine benzeyen çokluk, bir Zât-ı Vâhid'in eser-i san'atıdır."

Bu hesabın gerektirmesi ise:

"Kezalik inşa ve icadlarda görünen şu sühulet-i mutlaka, bütün mevcudatın bir Sâni'-i Vâhid'in eseri olduğunu, vücub derecesinde istilzam ediyor."

Aksi durumu ise:

"... suubet, güçlük öyle bir derece-i imtina ve muhaliyete çıkacaktır ki, o cins ve nevilerin ademden vücuda çıkmalarına bir sed çekilmiş olur."


Burada, hesabın tam yerini bulması, kesinliği, yani varlığın ispatı içinde şu noktayı da koymak gerekiyor:

"Binaenaleyh Cenab-ı Hakk'ın zâtında şeriki olmadığı gibi -çünki intizam bozulur, âlem fesada gider- fiilinde de şeriki yoktur. Çünki suubetten, güçlükten dolayı âlemin ademden çıkmamasına sebeb olur."

Böylece, zihindeki makine kuruluyor ve çarklar çalıştırılıyor. 

***

Kolaylık bütünlükten ve bütünün çalışıyor olmasından çıkar. Bütüne nazar, ayrıntıları ele verir. 

Bir bütündeki parçalar arasındaki ilişkileri, benzerlikleri, farkları ve neticeleri bütünden bakarak çıkarılabilir. Bu nedenle şeyin kaderi denilen bu çıkarımlar için yüksek bir yerden soyut bir bakış (seyir) gereklidir. (Evet, bu bir geometridir!)

Kader bahsinde Bediüzzaman, kaderin, bütünlük ve nazar ile her bir şeyin sebep ve sonucunu birden bakabilmenin ilmin yüksek ve mücerred özelliğinden geldiğini ifade ediyor. 

Parçanın içinden bütünü görebilmek uzun, tehlikeli ve eksik bir süreçtir. Bütünden parçayı görmek ise kesin, kısa ve kolay bir yoldur. 

İslamın bu yüzden biricik ve birinci farkı tevhid bakışıdır. İlmin de metodolojisi budur. Marifet denilen.hakikat-i ilim de bu sistemi kullanır. Tahkik ve tahkiki iman da bu şekilde ilerleyebilir. 

Bunu gerçekleştiren kişiye arif denir, bu yöntemin adı da irfan mesleğidir.

Kainatta ve fıtratta zorluk yoktur; dinde zorluk ve zorlama yoktur. İmanda kolaylık, küfürde zorluk ve muhal vardır. 

Kalp kolaylaştırır, nefis zorlaştırır. Akıl şeriate teslim olursa kolaylaşır, kendine kaldıkça zorlaşır.

Zoru kolay eylemek irfanî bakışın temel bir düsturudur. Yunus Emre bu yolda "işi kolay kılalım" diyerek yürümüştür. 

***

Buradaki geometriyi çağımızda bulan birisi de Necip Fazıl'dır. Şöyle demiştir: 
"Dostlar! Kainatı şöyle tasarlayın: İç içe dairelerden ibaret sonsuz bir zemin...
Biz işte, bedbinlikten ve ümitsizlikten başlayıp daireler inkişaf ettikçe nikbinlik ve ümidin bizzat yatağına doğru yol alan insanlarız. Arada birkaç daire boşa çıkarsa çıksın, bir sonraki, o da olmazsa ondan sonraki, daha sonraki, daha sonraki, daha sonraki ve nihayet en sonraki, aradığımızı mutlaka bulacağız.
Netice bizimdir dostlar!
İç içe daireler halinde en küçüğünden en büyüğüne kadar bizim! Bu sırrı bilen insanlar gibi dayanalım! Netice bizimdir!"

***

Bediüzzaman'ın açtığı yeni yol, sözkonusu irfan geleneğini de kapsayan zihinlerdeki bir büyük kolaylığın inşasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.