Vaad edilen kıyâmet ne zaman diyorlar

Vaad edilen kıyâmet ne zaman diyorlar

Günün Ayet-i Kerime meali...

Bismillahirrahmanirrahim
 
Cenab-ı Hak (c.c), Sebe Suresi 29-33. ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor:
 
29-Bir de “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, bu vaad (edilen kıyâmet) ne zaman?” diyorlar.(*)
 
30-De ki: “Sizin için va‘d edilen öyle bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de öne geçebilirsiniz.”(**)
 
31-Ve inkâr edenler dedi ki: “(Biz) ne bu Kur’ân’a, ne de onun önündekilere (ondan önce gelen diğer kitablara) aslâ inanmayız!” Fakat (sen), o zâlimleri Rablerinin huzûrunda durdurulmuş kimseler olduklarında bir görsen! Birbirlerine söz çevirir (aralarında münâkaşa ederler). Zayıf düşürülenler, büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız elbette (biz de) mü’min kimseler olurduk” derler.
 
32-(O gün) büyüklük taslayanlar, o zayıf düşürülenlere der ki: “Size geldikten sonra sizi hidâyetten biz mi çevirdik? Bil‘akis (siz kendiniz) günahkâr kimseler idiniz.”
 
33-Zayıf düşürülenler de o büyüklük taslayanlara der ki: “Hayır! Gece gündüz (kurduğunuz) tuzak (bizi hidâyetten çevirdi). Bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na ortaklar koşmamızı emrederdiniz.” Ve azâbı gördüklerinde, (artık tartışmayı bırakıp içlerindeki) pişmanlığı gizlerler. Artık inkâr edenlerin boyunlarına (demir) halkalar geçiririz. (Onlar) yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezâlandırılacaklar?
 
(*) “Dünyanın eceli ve sekerâtı olan kıyâmet vakti muayyen (belirli) olsa idi, kurûn-ı ûlâ ve vustâ (ilk ve orta çağlar) fikr-i âhiretten pek az müteessir olacaktı. Kurûn-ı uhrâ (son asırlar), dehşet-i mutlaka (tam bir dehşet) içinde bulunacaktı. O vakit ne hayât-ı dünyeviyenin lezzeti ve kıymeti kalırdı ve ne de havf u recâ (korku ve ümid) içinde ihtiyâr ile (isteyerek) itâatkârâne (itâat ederek) olan ubûdiyetin (kulluğun) ehemmiyeti ve hikmeti bulunurdu. Hem eğer muayyen olsa idi, bir kısım hakāik-ı îmâniye bedâhet derecesine girerdi (apaçık bir duruma gelirdi), herkes ister istemez tasdîk ederdi. İhtiyâr ve irâde ile bağlı olan sırr-ı teklîf (imtihan sırrı) ve hikmet-i îman bozulurdu.” (Şuâ‘lar, 5. Şuâ‘, 73)
 
(**) “Evet kudret-i ezeliyeye (Allah’ın kudretine) nisbetle ölümden sonra haşrin (dirilmenin) gelmesi, güzden sonra baharın gelmesi gibidir. Evet, nebâtât gibi insanın da bir güzü bir de baharı vardır. Evet, geçmiş zamanda vukūa gelmiş olan mu‘cizât-ı kudret (kudretin mu‘cizeleri), Sâni‘in (herşeyi san‘atla yaratan Allah’ın) bütün imkânât-ı istikbâliyeye (gelecekte olabilecek herşeye) kādir olduğuna şâhidler ve bürhanlardır (delillerdir).” 
 
(Mesnevî-i Nûriye, Lâsiyyemâlar, 39)
 
 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.