Utanmamak!.. Ve Ayşe Arman’ın yazısı

İnsan bir duygusunu yitirirse buna sevinebilir mi?

Veya şöyle ifade edelim. Bir insan koku alma duygusunu kaybederse bu iyi bir şey midir?

İşitmeyen bir insan kendisinde eksiklik hissetmez mi?

Cenab-ı Allah yarattığı nimetlerini tattırmak ve tanıttırmak için insanda bir çok duygu yaratmıştır. İnsanlar o duyguları sayesinde yaratılanları tanırlar. Mesela tat alma duyusu olan dilimiz sayesinde bütün nimetlerin tadını anlayabiliyoruz. Veya gözümüz sayesinde her türlü manzarayı değerlendirip güzel mi çirkin mi olduğuna karar verebiliyoruz.

Bunlar gibi diğer duygularımız da bir takım güzellikleri veya çirkinlikleri tanımamıza aracı oluyor. Ne kadar fazla duyguya sahip olsak o kadar iyi yaşarız. O derecede de manevi zevk artar.

Acımak da bir duygudur, sevmek de bir duygudur veya üzülmek…Tarif edemesek de bunlar insana verilmiş duygulardır. Bir çok zevki bu duygular sayesinde alıyoruz.

Acıma duygusunu kaybetmiş bir insanın gözü önünde binlerce insanı, yüz binlerce canlıyı kesip doğrasanız zerre kadar etkilenmez. Çünkü, böyle bir duygusu yok ki, etkilensin tıpkı sağır bir insan gibidir o!..

Aynı şekilde sevme duygusunu yitirmiş bir insana en güzel şeyleri gösterseniz de fayda vermez, sevemez, sevgiden hasıl olan lezzeti ruhaniyi alamaz.

Yine bir insan haya duygusunu, utanma hissini kaybetmişse o insanın yanında ne yaparsanız yapın veya o insan diğer insanların yanında nasıl davranırsa davransın utanmaz. Yüzü kızarmaz, al al olmaz ondan alabileceği zevki de alamaz. Büyük bir başarıdan sonra kendini metheden insanların karşısında yüzü al al olmaz.

Peygamber Efendimiz (asm) yanına gelen bir bedevinin “günah işlemek istediğini” belirtmesi karşısında “utanmadıktan sonra ne yaparsan yap!” diye cevap verdiği rivayet ediliyor.

Evet bir insan çevresindeki insanlardan, kendini yaratan Yaratıcıdan veya sevdiklerinin bilmesinden utanmıyorsa bu insan utanma duygusunu yitirmiş demektir. Artık o duygudan yararlanamaz, o duygunun kendisine kazandırdıklarından da yararlanamaz.

İlk defa gerdeğe giren bir insan -kadın olsun erkek olsun- ne kadar duygu yüklüdür, ne kadar etkilenir. Öyle etkilenir ki, hiçbir insan o gecesini bir daha unutamaz. Her hatırladığında o geceyi bir daha yaşıyormuşçasına zevk alır, haz alır, mutlu olur. İşte onu aslında mutlu eden ve hatırlamasına neden olan şey utanma duygusunu o gece yoğun olarak yaşamasındandır.

Sözü bir gazeteciye getirmek istiyorum.

Bu gazetecinin ismi Ayşe Arman.

Kendini bilmez, yazdıklarından -anladığımız kadarıyla- da utanmaz bir gazeteci;

Örtünerek Nişantaşı’nda dolaşmış, dolaşırken kendisine kimse bakmamış, kimse kendisine laf atmamış, herkes sıradan bir vatandaş gibi davranmış. İnsan yerine koymamış.

İnsan utanma duygusunu yitirince demek ki, böyle oluyor. İnsanların laf atmasından değil de laf atmamasından sıkılıyor.

Kıskanç olmamak, utanmamak, güzel bir duygu mudur?

Bana göre bu durum sağır olmak gibi bir şeydir. Nasıl ki, sağır olmak bir eksiklikse ve o nedenle bir çok zevklerden ve sevinçlerden mahrum kalınıyorsa utanma duygusunu yitirmiş bir insanın da en az o kadar büyük bir kaybı vardır.

Maalesef öyle bir asırda yaşıyoruz ki, utanmayı hatırlatan kıskançlık duygusunu gösterenlere hayli tepki veriliyor. Karısını kıskanan erkeğe iyi gözle bakılmıyor. Veya erkeğini kıskanan kadına…Çağdaş olmanın bir gereği sayılıyor!..

Sonuçta ne olursa olsun bu insanlar utanma duygusundan alacakları zevkten mahrumdurlar. İşin kötü yanı bundan haberleri de yok. Zavallılar!..

Ayşe Arman, yaşadıklarını kaleme alırken, bilmeyerek bir hakikati ispat etmiş.

Cenab-ı Allah kadınların örtünmesini neden murad etmiş?

Bu sorunun bizim bilmediğimiz binlerce sırlar dışında bildiğimiz en önemli cevabı kadınları erkeklerin tacizinden korumaktır.

O bunu bütün duyguları ile yaşamış olmasına rağmen bu hali aleyhte bir durummuş gibi takdim etmiş.

Erkekler tarafından fark edilmemek, laf atılmamak, hakaret görmemek kötü bir şey midir?

Bunun kötü bir durum olmadığını nitekim Fatih’te dolaşırken görmüş ama bu inceliği fark edememiş. Orada yapılan tacizden nasıl kaçtığını, arabaya nasıl hızla bindiğini söylemeden de edememiş.

Fatih’te, İsmail Ağa caddesinde ona laf atan erkeklerin bu lafları dini nedenle attıklarını düşünüyor. Ve bu durumu “mahalle baskısı” olarak lanse ediyor. Oysa şunu unutuyor. O erkekler de insandır ve karşı cinstir. Ona laf atarken içlerinden neler geçirdiklerini nerden bilebilir.

Ramazan’da oruç tutmayan ve sigara içenlere en çok tepkiyi kimler gösterir. Genelde sigara içip te oruç tutan kişiler gösterir. Çünkü, sigara tiryakileri bu duruma dayanamazlar. Ama tepkilerini “neden sigara içiyorsun” diye göstermezler. “Neden oruç tutmuyorsun?” diye gösterirler ve ellerinden gelse saldırıda bulunurlar.

Tıpkı onun gibi!..

Acaba diyorum. Aynı etekle Nişantaşında dolaşsaydı oradaki erkeklerden tepki almayacak mıydı?

Belki oradaki erkeklerin tepkileri biraz daha farklı olacaktı, sevgi dolu sözcükler gibi olacaktı. Yani "Pislikten başka bir şey değilsiniz!" şeklinde değilde, “fıstık  gibisin” şeklinde olacaktı.

Aslında bu iki tepkinin ikisinin de kaynağı az farkla aynıdır. İnsan bazen iç dünyasındakini dışa aksettirirken bunu farklı gösterebilir. Yani, çok da net bilemiyoruz. Verilen tepki gerçekten dini hassasiyetten mi kaynaklanıyor yoksa, açık bir kadın yüzünden meydana gelen nefsani bir tahrikten mi? “Fıstık gibisin” diyen bir insan gerçekten medeni bir insan olduğu için mi? Öyle söylüyor yoksa niyeti bozuk ama dışa aksettiremediği için mi öyle söylüyor? Bilemeyiz.

Aslında gösterilen bu tepkilerde ikisi de var diyebiliriz.

Ayının eli yetişmediği üzüme “ekşidir” deyip gümleyerek gitmesine benziyor.

Ayşe Arman, bu tepkileri sadece inançtan dolayı imiş gibi algılamış. Oysa durum hiç de öyle olmayabilir.

Belki de bu erkekler “Pislikten başka bir şey değilsiniz!” derken içlerinden, “fıstık gibisin” diyorlardır.

Bu olayda bana göre kötü olan bu tepkiler değil. Kötü olan bir insanın kaybetmiş olduğu bir duygusunu kaybettiğinin farkında olmamasıdır. Ve bunu iyi bir şeymiş gibi anlatmasıdır. Yani, sağır olan birinin, sağır olmanın iyi bir şey olduğunu anlatmasına benziyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum