Üstad Said Nursi, Süfyan’a aldananlarla kavga etmiyor

Emirdağ Lahikası’nın Otuz İkinci Müzakeresinden Notlar

  • Üstadımız bir gazetenin beş iftira ve yalanına cevap veriyor. Mesleğinin tarikat değil hakikat olduğunu, Eğirdir’de gençlerin kendisi ile mücadele etmediklerini, siyasetla alakası bulunmadığını, hanımlara büyük bir hürmet ve ehemmiyet ve kıymet verdiğini, irtica tabiri İslam’a bir hakaret olduğunu beyan ediyor. (Emirdağ Lahikası 2, 118. mektub erisale)
  • Üstadımız siyaseti takip etmediği ve alakadar olmadığı halde Demokratlara büyük bir hakikati ihtar ediyor. Bu ihtarında bütün âlem-i İslam’ı kendilerine ihtiyat kuvveti yapmalarını ve Risale-i Nur’un neşrine hizmet etmelerini istiyor. Onlardan bir hayır beklemediklerini bununla beraber dinsizlik cereyanları ile mücadele etmelerinin Demokrat Parti’nin mesleği gereği mecburî vazifeleri olması hasebiyle vatana ve İslamiyet’e faydalı olacaklarını umduğunu da belirtiyor. Külli zarardan kurtulmak için cüz’i zarara razı olunarak Kur’an menfaati için Demokratları iktidarda tutmaya kendimizi mecbur biliyoruz diyor. (129. mektub)
  • Üstadımız otuz beş seneden beri terk ettiği siyasete, Adnan Menderes gibi dindar demokrat zatların hatırları için bir iki saat bakarak 103. Mektubu kaleme alıyor, aldırıyor. Bu mektubunda geçmiş zalimlerin kabahatları kendilerine yüklenmemek ve İslam Aleminin teveccühünü kazanmak için iki şeyi yapmaları gereğini söylüyor. Bunları yaparlarsa Ezan-ı Muhammedi (asm) yi aslına çevirmekte olduğu gibi halkın ve İslam Aleminin teveccühünü kazanacaklarını bildiriyor. Bunlardan birisi Ayasofya’yı beş yüz sene devam eden kutsî haline çevirmek ve diğeri de Risale-i Nur’a resmen sebestiyet vermektir. (103. mektub)
  • Üstadımız Büyük Cihad için “mübarek gazete”, “halisane dine hizmet eden ceride” tabirlerini kullanıyor.
  • Dinsiz komiteler safdil memurları aldatarak Üstadımızın aleyhine tahrik ediyorlar.
  • Ayasofya, süfyanın kilididir. Mehdi’nin anahtarı da Ayasofya’dır. Ayasofya’nın mübarek vazifesine devamı süfyanın çözülmesi ve Mehdi’nin önündeki engelin aşılması için gereklidir.
  • İfsat komiteleri insanları hubb-u cah, tamah, korku, enaniyet gibi damarlarını kullanarak avlamakta ve kendi emellerine hizmet ettirmektedir. Bu, geçmişte kalmış değildir. Bu gün de ifsat komiteleri bu yollar ile özellikle de dine hizmet etmek isteyenleri ele geçirmeye çalışmaktadırlar.
  • Risale-i Nur’un istikametli hizmeti için sadece Risale-i Nur’u esas almak en selametlisidir. Risale-i Nur’u esas alanların ittihad ve ittifakı, muavenet ve muhabbeti istikametlidir. Bir şahıs etrafında toplanmak ise Risale-i Nur’un mesleğinden sapmalara vesile olabilmektedir.
  • Bizimle istişare edilmeyen, sadece bize emirler veren bir cemaat ne kadar “bizim” cemaatimiz olabilir? Bu durum “senin aklın bizim için hiçtir, emeğinse bizimdir” mesajı vermiyor mu?
  • İhlas Risalesi’nde atıfta bulunulan “Hücumat-ı Sitte” ve “Şefkat tokatları” da İhlas Risalesi ile beraber en azından on beş günde bir okunsa istifadeye medar olur ve teyakkuza sebebdir inşallah.
  • Risale-i Nur, Hazret-i Hasan Radiyallahu Anh’ın devamıdır. Risale-i Nur’un meslek esasları Hazret-i Hasan (ra) gibi hareketi gerekli kılar. Peki Hazret-i Hasan gibi olmak ne demektir?
  • Üstadımızın gördüğü onca eza ve cefaya karşı beddua bile etmemesindeki azim sır Hulefa-i Raşidîn’in tatbikatında ve yaşadıklarında gizlidir.
  • Üstadımız fevkalade bir şefkat ile kimseyi karşısına almıyor. Süfyan’a aldananlarla kavga etmiyor. Onları kurtarmak için gayret ediyor.
  • Istırahat-ı umumî için hakkından feragat etmek mertliktir. Kendi hakkı için başka hakları zir-ü zeber etmek zulümdür.
  • Ulvî bir dava için yapılan feragatin hesabı yapılmaz. Yapılan fedakarlıklar için maddi veya manevi bir karşılık beklemek elbette ihlasın sırrına muvafık değildir. Peygamberlerin varisi olan âlimler de “benim ecrim Allah katındadır” kutsî fermanınca hareket ederler.
  • Devletin Risale-i Nur’u basmaktan bir adım ileri gidip camilerde hutbelerde Risale-i Nur’u okutması, okullara müfredat olarak koyması ve içindeki hakaikin intişarına çalışması vazifesidir.
  • Üstadımız İslam âleminin desteğini almak ve Ayasofya’yı mübarek vaziyetine çevirmek hususlarında hükümeti sıkça uyarmıştır.
  • Risale-i Nur okuyan şahısların makamlara gelmesi mi Risale-i Nur’un revacı mı esas olmalı?
  • Tatbikinde sınıfta kaldığımız bazı hakaiki kendimize çarpıcı cümlelerle mi ifade etsek? Mesela: “bir adamın suçu ile yedi göbek sülalesini mesul edemez miyiz?”… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum