Ukrayna'da Bediüzzaman Said Nursi konuşuldu

Ukrayna'da Bediüzzaman Said Nursi konuşuldu

Ukrayna'nın 1576'da kurulan en eski ve köklü üniversitesi olan Ostroh Academy Üniversitesi'nde Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatı ve düşüncesi üzerine bir konferans düzenlendi.

Risale Haber-Haber Merkezi

Ukrayna'da bir üniversite ortamında düzenlenen ilk konferans olma özelliğini taşıyan konferansın açış konuşmasını Ostroh Academy Üniversitesi Rektörü Prof. Ihor Pasichnyk ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfı İcra Kurulu Başkanı ve Isparta Milletvekili Said Yüce yaptı. 

"Modern Toplumun Manevi Dinamikleri; Said Nursi ve Gregory Skovoroda" konulu konferansı organize eden Ostroh Academy Üniversitesi İslam Çalışmaları Bölümü adına bölüm başkanı Prof. Mykhaylo Yakubovych yaptığı konuşmada bu konferansın Ukrayna'da Risale-i Nur'un tanınmasına çok önemli katkılarının olacağından ve aynı zamanda Türkiye ve Ukrayna insanları arasındaki ilişkilerin gelişmesinde ve iki ülkenin birbirinden çok şey öğreneceği noktasında ümitli olduğundan bahsetti. 

Ukrayna müftü yardımcısının, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı konferansta on tebliğ sunuldu. Ukrayna Müftüsü İmam Muhammed Mahmudov da konferansda yaptığı konuşmada "Kur'an'ın manevi bir tefsiri olan Risale-i Nur'ların Ostroh Üniversitesinde ele alınacak alınması Ukrayna için bir bahtiyarlıktır. Bu iman hakikatlerine bütün insanlığın ihtiyacı var" dedi. Özellikle İstanbul İlim ve Kültür Vakfı adına Isparta Milletvekili Said Yüce'nin ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nden Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç'in ana konuşmacı olarak yaptığı sunumlar büyük ilgi gördü. 

Said Yüce konuşmasında şunları söyledi :
"Bugün burada tartışılacak konunun hayati önemi var. Çıkacak sonuçların sadece bilimsel anlamda değil aynı zamanda içinde yaşadığımız modern dünyanın problemlerine önemli katkılar sunacağına inanıyorum. 

"İlim adamları ve düşünürler günümüz problemlerinin ahlak esaslı bozulma ve çözülmeden kaynaklandığını sık sık dile getirirler. İnsanlık bir yandan baş döndürücü hızla bilimsel ve teknolojik gelişmeler kaydederken diğer yandan varoluşun dayandığı temel prensipleri unuttu ve üzerinde titizlikle durulması gereken insanî değerleri ihmal etti. Sonuç olarak daha çok kazanma, daha çok tüketim hayatın gayesi oldu ve insanın manevi boyutu unutuldu. Evler büyürken içindeki aileler küçülüp dağılmaya başladı. En uzak mesafelere, uzayın derinliklerine seyahatler yapılırken insanın iç dünyasına giden yol bir turlu bulunamaz oldu. İletişim aletleri gelişti ancak akraba ve yakın komşularla iletişim bağları koptu. Haber ve bilgi kanalları çoğaldıkça doğruluğu ve güvenilirliği azaldı, hakikatin üstünü örter oldu. Edinilen onca bilgiye ve teknolojik gelişmeye rağmen ruhsal sorunlar, toplumsal dengesizlikler, küresel krizler, çevreyle ilgili problemler daha da arttı. Hâlbuki ilimler, insanı, tabiatı ve yaratılış gayesini daha iyi tanıyıp anlamaya ve mükemmele ulaşmaya yardımcı olmalıydı. 
 
Acaba ilimlerin algılanmasında, hedeflerinde ve kullanılmasında bir yanlışlık mı yapılmıştı? Bilgi ve imkânlar sadece kişisel menfaatlerin ve maddî ihtiyaçların hizmetinde mi kullanılmıştı? İnsanları sınır tanımayan aşırılıklardankoruyan, iyiye yönelten inanç ve maneviyat eksikliği bu problemlerin kaynağı olabilir mi? İnsanlığın yalnızlığa, mutsuzluğa, vurdumduymazlığa ve hırçınlığa düşmesinin sorumlusu insan hayatından manevi boyutların kaybolması olabilir miydi? Bu konular iyice araştırılmalıydı ve insan layık olduğu şerefle yaşamalıydı. Bu problemleri gidermek içinbirçok sosyal kurum ve kuruluşun çalışma yaptığı biliniyor. Ancak maneviyat boyutların ihmal edildiği tedbirlerle kısmi faydalar sağlansa da çoğu zaman iş daha da içinden çıkılamaz hale gelmekte. Böylece dünya küçülürken sorunlar büyümekte ve insanlığın maddi-manevi geleceğini tehdit eder boyutlara yaklaşmakta. Çünkü insanın yaratılışı, onu sadece maddî ve gelip geçici bir dünya hayatının sınırlarına mahkûm kalmasına izin vermiyor. Onun bütün varlık âlemiyle ilgisi, sınırsız yetenekleri ve sonsuzluğa uzanan arzuları, bu küçük gezegenin ve kısacık bir dünya hayatının çok ötesinde bir şeyler için yaratılmış olduğunu gösteriyor. Onu yaratılış amacına ulaştırmayan reçeteler ise, insanlığı içine düştüğü bunalımlardan çıkarmak bir yana dursun, bunalımları daha da derinleştiriyor ve içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Bu anlamda Bediüzzaman Said Nursi’nin çağdaş Kur’an tefsiri Risale-i Nur Külliyatı incelenmesi gereken önemli bir kaynaktır. O’nun yaklaşımı doğru bilgi edinme ve bilgiyi doğru maksada yönlendirme, “tahkikî iman”a vesile kılma ve bu esaslara bağlı ahlak inşasına dayanır. 
 
Türkiye, İslam âlemi ve tüm insanlığın bugün yaşadığı terör dâhil her türlü sosyal, ekonomik ve siyasi problemin teşhisinde bulunan, bugünlerden çok önce, böyle bir geleceğe insanların dikkatlerini çekmeye çalışan bir büyük mütefekkirin sesi yankılanıyordu Türkiye’de. “Dünya büyük bir manevî buhran geçiriyor” diyordu bu ses. Ve buhranın kaynağına işaret ediyor, çözümünü gösteriyordu: Evet, Risale-i Nur eserlerinin bu asrın en önemli hastalıkları olan, materyalizm ve dünyevileşme ile gelen hastalıklara karşı en müessir  Kur’ani ve imani mesajları içermektedir. 

Bediüzzaman Said Nursi’ye göre bu zamanın en büyük hastalığı zaaf-ı imandır, imansızlıktır. Bu manevi hastalığın tedavisi için deva Kur’an’dadır. Risale-i Nur ise Kur’an’ın tefekküri ayetlerini, kâinat kitabı ile izah ederek imanı güçlendirmektedir. Ona göre bu zamanın cihadı budur. Yani cihad manevidir, tefekküri’dir. Islahattır. Zorla, kuvvetle servetle değil Kur’an’ın hakikatleri ile gönülleri feth etmektir. Asla kuvvet ve zor kullanmaya müsaade yoktur. Zor ve kuvvet, yani maddi cihad, ancak dış güçlerin, vatan ve milletin birliğine yapılan saldırılarına devlet eliyle yapılacak savunma esaslıdır. Bu mesajlarını Risale-i Nur’da ders verdiği gibi  bütün hayatı da buna en güzel bir örnek ve şahittir.

Bediüzzaman Said Nursi, “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret  ve ihtilafdır. Bu üç düşmana karşı, sanat, marifet ve ittifak silahıyla cihad edeceğiz” der. Diğer bir ifadesinde “Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur” ve “Muhabbete en layık sıfat muhabbettir ve husumete en layık sıfat da husumettir” diyerek kalbimizdeki husumet duygusunu yok etmenin gerekliliğini vurgular.  Yine o der ki:“Mesleğimiz tamirdir tahrip değildir. Biz müsbet harekete mecburuz, menfi harekete kat’iyyen müsaade yoktur.”

İşte bugün bütün bu konular Türkiye’den ve Ukrayna’dan katılan değerli araştırmacılar arasında gün boyunca derinlemesine ele alınacak. Ukrayna’da tarihe mal olmuş bir isim Gregory Skovoroda ve Türkiye’nin bugünkü maneviyatının şekillenmesine önemli katkıları olmuş olan Bediüzzaman Said Nursi’nin fikirleri karşılaştırmalı olarak tartışılacak."

Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç ise yaptığı konuşmada Risale-i Nur'dan Yirmi Üçüncü sözün analizini yaparak, iman ve insan ilişkisi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Risale-i Nur'un okuyucularına kainata iman gözlüğü ile bakma metodunu öğrettiğini vurgulayan Açıkgenç, bunun insanlığın iki cihan saadetini elde etmede anahtar olduğunu ifade etti. 

Konferansa İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden katılan Prof. İsmail Latif Hacınebioğlu 'İnsan ve Kainatın Anlamlandırılması, Epistemik Halkalar' konulu bir tebliğ sundu. Yine İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü doktora öğrencisi olan Hakan Gülerce de 'Hutbe-i Şamiye; Modern Toplumun Manevi Problemlerine Çözümler' konulu bir tebliğ sundu. Ukrayna'dan da Prof. Petro Kraliuk, Solomija Vivchar, Dmytro Shevchuk ve Igor Dmitruk da Said Nursi ve Gregory Skovoroda ve Said Nursi üzerine karşılaştırmalı tebliğler sundular. Konferansın kapanışında ise, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı İcra Kurulu Üyesi Raif Öztür 'Risale-i Nur Külliyatı Üzerine Bazı Değerlendirmeler' konulu bir konuşma yaptı. 

Konferansın kapanış oturumunda ise, her iki ülkeden katılımcılar, Ukrayna'da gelecekte yapılacak olan faaliyetler üzerine fikir alışverişinde bulunarak bu türlü konferans ve çalıştayların daha da derinlemesine ve sıklıkla devam etmesi yönünde karar aldılar.

saidnursi_ukrayna1.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.