Türkiye’nin barış seferberliğine ihtiyacı var!

Bazen içimden yazı yazmak gelmiyor. Sonra düşünüyorum, benim işim bu, yazmak!
Doğru bildiğini yazmaya devam edeceksin, diyorum kendi kendime. Sırtımda on ton yük varmış gibi olsa da, çöküyorum bilgisayarın başına.
Kürt sorunu...
Ve bu sorunu, silah ve şiddetle bağını kopartarak çözüm rayına oturtmak...
Evet, hiç de kolay değil.
Çok boyutlu bir sorun.
Çetrefil yanları çok.

Kürtler var, Türkler var. Kürt milliyetçiliği var, Türk milliyetçiliği var. Her iki tarafın fanatikleri var, uzun yılların içinden gelen önyargıları canlı tutan fanatikler...
Devletin resmi ezber ve klişeleri var, ‘Kürt korkusu’nu, ‘barış korkusu’nu, ‘demokrasi korkusu’sunu yıllardır besleyen...
Ve tabii yaşanan acılar var.
Öylesine acılar ki, aklı ve mantığı kilitleyerek makul olanın ya da tünelin ucundaki ışığın görülmesini engelleyen... Ama aynı zamanda insanı olgunlaştırıcı, çözüme yakınlaştırıcı tarafı da olan acılar...
Dört beş gündür yazılanları okuyorum. Farklı görüşler olacak tabii. Ama doğru olan, önemli olan yapıcı bir şeyler söylemek.
İlle de karalamak niye?..

Hakaret etmek yerine, Türkiye’yi onca yıldır maddi ve manevi bakımdan kanatan bir meseleyle ilgili fikrin nedir, bunu söylesen daha iyi olmaz mı?..
1980’lerden beri Kürt sorununu, PKK’yı izliyorum. İzlerken de sürekli bir şeyler öğreniyor, yazıyorum.
Şunu söyleyebilirim:
Son otuz yıldır ilk kez Ankara’da siyasal iktidarın, devletin mutfağında Kürt sorunuyla ilgili ciddi bir şeyler pişirilmeye çalışılıyor.
Bunun altını çizin.
İlk kez ciddi bir niyet var.

1990’ların başından itibaren hükümetler genellikle zaman kazanmaya dönük ‘gri yalan’larla durumu idare etmeye çalışmışlardı.
Örneğin Demirel, Başbakanlık koltuğuna otururken “Kürt realitesi’ demişti.
Çiller’inki ‘Bask modeli’ydi.
Yılmaz ise “AB yolu Diyarbakır’dan geçer!” demişti.
Hepsi unutulup gitti, yaratılan hayal kırıklıklarıyla birlikte...
Şimdi şunu söyleyebilirim:
Bugünlerde daha değişik, daha kararlı bir hava esiyor Ankara’da. Çankaya’dan hükümete, devletin içindeki sivil-asker odaklara kadar herkesin dersini ciddiye alarak yeniden çalıştığına dair işaretler var.
Buna yardımcı olmak lazım.
Bu önemli bir nokta.

Çünkü devlet ve hükümet tek başına yetmez, sorunu çözüm rayına sokmak için... Başta CHP olmak üzere muhalefet çevrelerinin, sivil toplum kuruluşlarının, iş dünyasının, üniversitelerin yapabilecekleri çok şey var.
Geçen hafta Ankara’da iki gün geçirdim. Çankaya’dan hükümete ilginç temaslarım oldu.
Edindiğim izlenim şudur:
Kürt sorununu çözüm rayına oturtmaya ve PKK’yı dağdan indirmeye yönelik bir niyet ve irade oluşuyor Ankara’da. Acul davranmadan, zamanı doğru kullanarak, kolayından zoruna giderek konunun nasıl, nerelerinden tutulacağıyla ilgili olarak gizlilik içinde yürütülen çalışmalar var.
Kötü mü?..

Türkiye’nin önünü açmak için ‘barış’ı yakalamaya gayret etmek kötü bir şey mi?
Kürt sorununun şiddetle göbek bağını kopartarak bu ülkede demokrasi ve istikrar kapısını açmak kötü bir şey mi?
Aş ve iş sorununu çözmek için, soframızdaki lokmaları çoğaltmak için, bugüne kadar savaşa giden kaynaklarımızı ekonomik büyüme ve kalkınma yolunda seferber etmeye başlamak kötü bir şey mi?
Hiç sanmıyorum.
Türkiye’nin büyük bir ‘barış seferberliği’ne ihtiyacı var. Bunun için de en başta siyasal kararlılık gerekiyor. Başbakan Erdoğan dileriz, bir sonraki seçimi bu ‘barış seferberliği’yle birlikte düşünür.
Çünkü ikisi iç içe...
Son bir not:
Başbakan Erdoğan’ın DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le görüşmeye karar vermesi, Türkiye’de barış açısından olumlu bir gelişmedir.

Milliyet

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum