Türkiye'de 'mikroçip' ile 10 bin bebek doğdu

Türkiye'de 'mikroçip' ile 10 bin bebek doğdu

Prof. Dr. Demirci, "Türkiye'de bu teknolojiyle doğmuş 10 bine yakın bebek var." dedi.

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Utkan Demirci, kısırlık (infertilite) tedavisi için geliştirdikleri "mikroçip" teknolojisine ilişkin, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Prof. Dr. Demirci, son 5 yıldır kısırlık tedavisine yönelik teknolojilere yoğunlaştıklarını ve bu sayede soruna yönelik çözümler üretmek için çalıştıklarını söyledi. 

Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, üreme yeteneği olan bir erkeğin mililitrede sahip olması gereken sperm sayının 15 milyona kadar düşürüldüğünü aktaran Demirci, "Bu insan ırkının infertil hale gelmeye başladığını gösteren, dünyanın önemli problemlerinden biri. Aynı zamanda insanların artık kariyer yapmaya başlamaları, geç evlenmeleri, bunun sonucunda daha geç çocuk sahibi olmaya başlamaları da buna etki ediyor. İnsanlar yaşlandıkça kısırlık oranı artıyor. Özellikle erkek kısırlığında bu problem daha çok yaşanıyor ve infertil çiftlerde yüzde 30-50 oranında problem erkek kısırlığından kaynaklanıyor." ifadelerini kullandı.

"Mikroçip'le en iyi hücreler ayrılıyor"

Çalışmalarında, erkek infertilitesinde çok iyi tanımlanmamış parametrelerin cevaplarını aramaya başladıklarına işaret eden Demirci, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geliştirdiğimiz 'mikro çip' teknolojisiyle insan vücudunun en hızlı hareket edebilen hücreleri olan spermlerin nasıl yüzdüğüne baktık. Bunlar yumurtaya kadar giden yolculuklarında 5 ila 7 gün boyunca bir maraton koşuyor. Çok dar kanallardan geçiyor, asitli bir ortamda bulunuyor. Bu milyonlarca spermin elenmesine, sadece bir tanesinin yarışı kazanıp, yumurtayı dölleyerek embriyo oluşmasına ve başarılı bir gebelikle çocuk oluşmasına giden bir yol. Bu zorlu parkurun mekaniğini anlamaya çalıştık. Mikro kanalları aldık, plastik bir cihazın içinde doğal ortamlarına benzer şekilde taklit etmeye çalıştık. Kanalın başına koyduğumuz sperm hücreleri kanalın sonuna vardığında tipi bozuk olanlar, yüzemeyenler, yüzüp yarı yolda kalanlar olarak ayrılıyor. Geriye sadece DNA fragmantasyonu sıfıra yakın olan, çok iyi yüzücü hücreler kalıyor. Zaten bunlar da ana rahminde yarışı kazanma şansı olanlar. Biz çok fonksiyonel bir sistem getirerek, 'santrifüj' denilen koskoca makinelerde yapılan sperm seçimi sistemini, ufacık bir çiple değiştirdik. Türkiye'de bu teknolojiyle doğmuş 10 bine yakın bebek var."

"İlk ürünleştirmeyi Türkiye'de yaptık"

Demirci, daha önce spermlerin "santrifüj" içerisine konulup çeşitli aşamalardan geçirilmesi üzerine seçildiğini, bu esnada da hücrelere zarar verildiğini vurguladı.

Hücrelere zarar veren sistemi ortadan kaldırıp doğal ortamındaki fiziğini anlayarak, mikro çiple bir çözüm geliştirdiklerini dile getiren Demirci, sistemin ilk ürünleştirilmesini Türkiye'de yaptıklarını söyledi.

Prof. Dr. Demirci, "Bunu ilk başta Ege Üniversitesinde KOSGEB projesi altında yaptık. Şimdi de 9 Eylül Üniversitesi'nde, üretim alanı olarak devam ediyor. Bu da hem iş gücü oluşturuyor hem de ürettiğimiz çipleri aralarında Rusya, Amerika ile Avrupa Birliği ülkelerinin de olduğu birçok ülkeye ihraç etme imkanı sunuyor. Türkiye'de bu teknolojiyle doğmuş 10 bine yakın bebek var. Avrupa'da ve Amerika'da olanlar onun üzerine cabası. Bu teknolojinin makalesi 2011'de yayınlandı. 4 sene önce ürünleşmesi için 'CE' onayını aldık. Bu teknolojiyle ileride özellikle santrifüj diye anlattığım koskoca makinelerde yapılan sistemi, ufacık bir çip ile değiştirerek, 5 ila 10 senede altın standart haline dönüşeceğini tahmin ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

"Kısırlık nesilden nesle aktarılıyor"

Prof. Dr. Demirci, kısırlığın genetik bir boyutu olabileceği gibi, çevresel etmenlerden de kaynaklanabileceğini ifade etti. Demirci, özellikle erkek kısırlığında çevresel etmenlerin olumsuz etkiler oluşturduğuna dikkati çekti.

Çocuk sahibi olmayı düşünenlerin düzenli beslenmeleri ve 6 ay öncesinden hazırlanmaları gerektiğinin altını çizen Demirci, şu bilgileri verdi:

"Çünkü spermin oluşumu 6 ay süren bir proses. Yani dün yedikleriniz değil de 6 ay önceden başlayan bir detoks olması lazım ki kök hücreden sperm oluşumuna kadar giden proseste olumsuz çevresel etkenler olmasın. Hava kirliliği, sigara ve içki gibi olumsuz etkenler, spermi ve yumurtayı sadece genetik olarak değil, epigenetik olarak da yani sadece o anki hücreye zarar veren değil, daha sonra doğacak çocuklara kadar etki edebilecek değişimlere sebep veriyor. Bunlar epigenetik olarak bir sonraki nesle yansıtılıyor. Stres de bu olumsuz etmenlere dahil." aa

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.