Türkiye'de çocuk sayısı artmaya başladı

Türkiye'de çocuk sayısı artmaya başladı

Kalkınma Bakanı Yılmaz, Türkiye'de kadınlar arasında ideal ortalama çocuk sayısının 2,5'ten 2,9'a yükseldiğini belirterek, "Toplumumuz artık daha fazla çocuk sahibi olmak istiyor" dedi.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından Kalkınma Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile işbirliği içinde ve TÜBİTAK’ın katkısı ile hazırladığı 2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması'nın (TNSA-2013) sonuçları Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın katılımıyla açıklandı. 
 
Bakan Yılmaz toplantıda, araştırmada, kadınlarla ilgili önemli tespitlerin olduğunu dile getirerek, kadınların okuma yazma oranının yüzde 93'e yükseldiğini, söyledi.
 
15-49 yaş arasındaki kadınların yüzde 31'inin ev işleri dışında gelir getiren veya getirmeyen bir işte çalıştığını belirten Yılmaz, son yıllarda kadınların işgücüne katılım oranının ciddi şekilde arttığını ifade etti.
 
Özellikle eğitimle birlikte bunun hızlandığını bildiren Yılmaz, "Şu anda kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30'u aşmış durumda. Üniversite mezunu kadınlarda ise bu rakam yüzde 70'lere ulaşıyor. Bu çok ciddi bir rakam. Hiçbir şey yapmasak da sadece eğitim sisteminin etkisiyle ciddi anlamda kadınların işgücü piyasalarına gireceğini bu eğilimlerden görüyoruz" diye konuştu. 
 
Yılmaz, kadınların çalışmama nedenleri arasında ilk sırayı yüzde 24 ile çocuk bakımı ve gebeliğin aldığını ifade ederek, bunun üzerinde de durmak gerektiğini, 10. Kalkınma Planı'nda işgücü piyasasının etkinleştirilmesine dönük öncelikli bir dönüşüm planlarının olduğunu hatırlattı. 
 
Son dönemde bu eylem planı üzerinde çalıştıklarının altını çizen Yılmaz, kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler, engelliler başta olmak üzere özel politika gerektiren gruplar için istihdamı artırmayı hedeflediklerini söyledi. 
 
Kadınların işgücüne katılım oranının 2023 yılında yüzde 41'e yükseltmesinin hedeflendiğine dikkati çeken Yılmaz, kadınların çalışma hayatındaki kayıtdışılığı engellemenin de temel bir hedef olduğunu belirtti. 
 
Yılmaz, birbirine zıt gibi görünen çalışma hayatı ile çocuk doğurma unsurlarını uzlaştırmak gerektiğine inandıklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
 
"Çalışma hayatını öyle bir organize etmeliyiz ki çalışma hayatı ile aile hayatı bir arada yürüyebilmeli. Fransa gibi gelişmiş ülkelerde de bunun gayet başarılı yapıldığını görebiliyoruz. Esnek çalışma modelleri, kısmi zamanlı çalışmalar, kreş gibi destekleyici hizmetlerin artırılması gibi bir takım politikalarla çalışma hayatı ile aile hayatı arasındaki ilişkiyi kolaylaştırmak güçlendirmek istiyoruz. Böylece çalışan kadınların arzu ettikleri çocuk sayısı ile gerçekleşen çocuk sayısının da yaklaşmasını istiyoruz. Şimdi bu araştırmada da gördüm ben, daha önceki bazı araştırmalardan da biliyoruz ki kadınların arzu ettikleri çocuk ile gerçekleşen çocuk arasındaki fark çalışan kadınlarda daha fazla açılıyor. Çalışan kadınlar arzu ettikleri çocuk sahibi olamıyor. Bu konularda hem çalışma hayatına ilişkin politikalarımızla hem de nüfusa ilişkin politikalarımızla bu sorunlara eğilmek durumundayız."
 
Türkiye toplam doğurganlık hızında kritik eşikte
 
Bakan Yılmaz, toplam doğurganlık hızının 1978 yılında 4,33 olduğunu, günümüzde bu rakamın nüfusun kendini yenileme hızı olan 2,1'e yaklaştığını, Türkiye'nin de bu kritik eşiğe gelen ülkelerden biri olduğunu, söz konusu araştırmada bu rakamın 2,26 olarak hesaplandığını bildirdi.
 
Son 10 yıla bakıldığında toplam doğurganlık hızının 2,1 etrafında durağanlaştığının görüldüğünü ifade eden Yılmaz, nüfus politikalarının uzun vadeli politikalar olduğunu söyledi. 
 
Yılmaz, Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığını vurgulayarak, "0-14 yaş nüfusun toplam nüfustaki payı ilk defa bu dönemde düşmeye başladı. Nüfus piramidi aşağıya doğru daralmaya başladı. Bunu görmemiz ve bununla ilgili politikaları etkili bir şekilde ve bilimsel bir şekilde tartışmamız gerekiyor" diye konuştu. 
 
Beyan edilen ideal ortalama çocuk sayısı 3'e yaklaştı
 
2008'den önceki araştırmalarda beyan edilen ideal ortalama çocuk sayısı 2,5 iken, 2013 araştırmasına göre evli kadınlar arasında ideal çocuk sayısının 2,9'a yükseldiğine işaret eden Yılmaz, "Bu da sevindirici bir durum, toplumumuz artık daha fazla çocuk sahibi olmak istiyor" dedi. 
 
Bakan Yılmaz, doğurganlık yapısının da değiştiğine dikkati çekerek, daha önceki yıllarda 20-24 yaş arasındaki kadınlarda daha sıklıkta doğum görülürken, bunun 25-29 yaş aralığına kaydığını bildirdi. 
 
Eğitim düzeyi arttıkça doğurganlığın azaldığını ifade eden Yılmaz, "Yeni nüfus ve aile politikamız çocuk sahibi olmak isteyip ancak çalışma hayatının olumsuzlukları sebebiyle bu isteğini gerçekleştiremeyen kadınların önündeki engelleri kaldırmaya odaklı" dedi. 
 
Yılmaz, doğuma bağlı izin ve hakların geliştirilmesi, ebeveynlere esnek çalışma imkanlarının getirilmesi kurumsal çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılmasının temel amaçları olduğunu ifade ederek, bu konuda çeşitli çalışmalar yaptıklarını hatırlattı. 
 
Bebek ölümlülüğü binde 13'e düştü
 
Bebek ve çocuk ölümlülüğü rakamlarında da iyileşmeler olduğunun altını çizen Yılmaz, 100 vatandaştan 75 vatandaşın sağlık hizmetlerinden memnun olduğunu, bebek ölümlülüğünün binde 13'e düştüğünü kaydetti. 
 
Yılmaz, annelerin yüzde 95'inin bir doktordan, yüzde 97'sinin ise herhangi bir sağlık personelinden doğum öncesi sağlık hizmeti aldığını ifade ederek, araştırmada önceki 5 yılda yapılan doğumların yüzde 97'sinin bir sağlık kurumunda gerçekleştiği bilgisinin yer aldığını ifade etti. 
 
Sezaryen doğum rakamlarının çok arttığına dikkati çeken Yılmaz, şöyle konuştu:
 
"Bu araştırmaya göre, doğumların yüzde 48'i sezaryen doğum. Bu uluslararası mukayeselerde hiçbirimizin savunamayacağı yükseklikte bir rakam. Elbette sağlık gerekçesiyle sezaryen bir yöntemdir ama bu kadar neredeyse yarısı doğumların sezaryen ile gerçekleşiyorsa, şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekir. Bu konuda bir takım tedbirler de alındı. Ancak bu çok yüksek bir rakam. Bunun da sağlıklı oranlara gelmemiz için bakmamız lazım. Kadınların yüzde 92'si doğum sonrası sağlık hizmeti alıyor. Bunlar sevindirici rakamlar.
 
15-26 aylık çocukların yüzde 74'üne tavsiye edilen aşıların tamamı yapılmış. Bu inşallah daha da yukarılara çıkar ama, geçmişle mukayese ettiğimizde oldukça iyi yerlere geldiğimizi görüyoruz. Tüm çocukların yüzde 96'sı bir süre emzirilmiş."
 
Yılmaz, sadece genel araştırmalar değil, daha detaylı araştırmalara ihtiyaç olduğunun altını çizerek,  bu araştırmaları Kalkınma Bakanlığı olarak desteklemeye devam edeceklerini söyledi. 
 
Üniversitelerin sadece eğitim ve araştırma kurumları olmadığını anlatan Yılmaz, "Gelişmekte olan ülkelerde üniversitelerin yaptığı çalışmalar sadece mevcut bilgiyi aktarma veya ona yeni bilgiler ilave etmeyi değil, aynı zamanda bilginin sosyal, ekonomik sorunların çözümüne katkıda bulunması anlamında önemlidir" diye konuştu.
 
Politikaların sağlıklı ve sağlam verilerle desteklenmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, "Etkili, sağlıklı politika üretmek istiyorsanız bunu bilgi tabanlı gerçekleştirmek durumundasınız. Aksi takdirde karanlıkta yolunu bulmaya çalışan bir insan konumuna düşersiniz. Bu çalışmalar politika anlamında son derece değerlidir" ifadelerini kullandı.
 
Kalkınma Planı insan odaklı hazırlandı
 
Onuncu Kalkınma Planı'nın insan odaklı hazırlandığını belirten Yılmaz, Türkiye'nin temel varlığının coğrafya, tarih ve insan gücü olduğunu kaydetti. Yılmaz, insan gücünün nitelikli hale getirildiği oranda kalkınma politikalarının etkili yürütüleceğini ifade ederek, söz konusu çalışmaların insan odaklı kalkınma anlayışının ve politikasının önemli unsuru olduğunu söyledi.
 
Ülkelerin nüfus artış hızının yavaşladığı, ancak genç nüfus oranının yüksek olduğu dönemlerin "demografik fırsat penceresi" olarak nitelendirildiğini dile getiren Yılmaz, Türkiye'nin de bu süreçten geçtiğini söyledi.
 
Yaş 70 iş bitmiş, tabirini dönüştürmeliyiz
 
Yaşlı nüfusun, toplam nüfus içindeki oranının 2023'te yüzde 10'u geçeceğini, 2050'de ise yüzde 21'lere kadar yükseleceğini anlatan Yılmaz, genç nüfusun payının ise 2013'te yüzde 24 iken 2023'te yüzde 21,2'ye gerileyeceğini, 2050'de ise yüzde 15,7'ye düşeceğini kaydetti.
 
Bugüne kadar Türkiye'nin hep yeni gelen nesli merkeze alan araştırmalar yaptığını ifade eden Yılmaz, "Artık nüfus araştırmalarında yaşlı nüfusu iyi analiz etmeliyiz. Bir taraftan da yaşlı nüfusu daha aktif hale nasıl getiririz, buna hep birlikte kafa yormamız lazım. 'Yaş 70 iş bitmiş' tabirini dönüştürmemiz gerekiyor. Belli bir yaşı geçmiş olsak bile sosyal ve ekonomik hayatta daha aktif nasıl oluruz, bu konuları Türkiye'nin daha fazla araştırması ve tartışması gerekiyor" diye konuştu.
 
Türkiye'de çalışma çağı nüfusunun en üst düzeylere çıktığı sürecin yaşandığını dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:
 
" Dünyada yaşlanmadan önce zenginleşen ülkeler, yaşlı nüfusla yaşamayı başarıyor. Ancak giderek dünyada, zenginleşemeden yaşlanma riskinin olduğunu gördük. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin önemli bir kısmında bu riskin olduğunu görüyorum. Zenginleşemeden yaşlanırsanız, yaşlı ve yoksul bir nüfusunuz olur. Bu gelecek açısından en kötü senaryo. Genç ve yoksulsanız umudunuz var demektir. Zengin ve yaşlıysanız idare edersiniz. Ama yaşlı ve yoksulsanız bu gerçekten olumsuz bir tablodur. Uzun vadeli kamu politikaları açısından bunu dikkatli bir şekilde tartışmak durumundayız. Türkiye'nin yaşlanmadan zenginleşmesi lazım. Türkiye henüz yaşlanmadan üst orta gelir grubuna yükseldi. Ama henüz en ileri ülkeler arasına girmiş değiliz. 2023 perspektifinde bir hedefimiz de üst gelir grubuna ulaşmak."
 
AA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.