Türkiye'de 2100 yılına kadar sıcaklığın en iyi ihtimalle 1,5 - 2 derece, en kötü ihtimalle ise 4 derece artacağı, yağışların ise 2050'den sonra belli bir miktar azalacağı öngörülüyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü Klimatoloji Şube Müdürü Alper Akçakaya, iklim değişikliğinin gündemden düşmeyen bir konu haline geldiğini, dünyanın her yerinde buna ilişkin bilimsel toplantılar yapıldığını ancak bu konuda ilerleme kaydedilemediğini söyledi.

Küresel iklim değişikliğinin bir ülkenin veya topluluğun sorunu değil bütün dünyanın sorunu olduğunu belirten Akçakaya, Akdeniz havzasının küresel iklim değişikliğinden etkilenebilecek önemli alanlar arasında bulunduğuna işaret etti.

BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan küresel veri setlerinden faydalanarak, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgeye ilişkin modellemeler yaptıklarını anlatan Akçakaya, en iyimserden en kötümsere senaryoları göz önüne alarak, 2013'ten yüzyılın sonuna kadarki süreç için sıcaklık ve yağış parametreleri sonuçları elde ettiklerini bildirdi.

Akçakaya, "Çalışmaların sonucunda, ülkemiz için herhangi bir ekstra durum görülmedi. Bunlar, aynen IPCC'nin üretmiş olduğu sonuçlara paralel yaklaşık değerler ve çözünürlüğü artırılmış havza bazlı sonuçlardır. Bunları çalıştırmakla kalmayacağız. İnsanlara anlatacağız ve gerektiğinde sektörlere gideceğiz. Farkındalık yaratacağız" dedi.

Sıcaklıklarda 1,5 dereceden 4 dereceye kadar artış öngörülüyor

Alper Akçakaya, Türkiye'de 2100 yılına kadar sıcaklığın en iyi ihtimalle 1,5 - 2 derece, en kötü ihtimalle ise 4 derece artacağı yönünde bir öngörüye sahip olduklarını, bunun küresel veri setleri ile de paralellik gösterdiğini belirtti.

Yağış konusunda ise bu kadar net konuşamadıklarını dile getiren Akçakaya, şöyle devam etti:
"Çünkü iklim değişikliğinin en önemli olumsuzluklarından biri da ekstrem koşulların ortaya çıkması. Yani fırtınalar, seller, taşkınlar ve kuraklıklar artık iklim değişikliği ile telaffuz edilen kavramlar. Özellikle ekstrem yağışlar olması bekleniyor. Fakat bu olurken yağış azlığı da beraberinde geliyor. Bu yüzden bir bölgede yağışın artmasının veya azlığının bu süre içerisinde değerlendirilmesi çok zor bir husus haline gelmektedir. 2100 yılına kadar yağışlarda belli dönemlerde, özellikle 2050'li yıllara kadar bir artma veya azalma beklenilmemekte. Herhangi bir bölge için de 'özellikle şu bölgede artış vardır' şeklinde yorum yapmanın doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Fakat 2050'den sonra belli bir miktar yağış azlığı görülebileceği düşünülmektedir."

Dünyadaki ölçümlere paralel olarak Türkiye'de özellikle son 30 yıldır sıcaklıkların arttığına dikkati çeken Akçakaya, "Özellikle 2012 Şubatı'ndan 2013 Ekimi'ne kadar yaklaşık 17 aylık bir dönemde, sıcaklıklar normallerin üzerinde gerçekleşti. Sıcaklıklar, 2013'ün Ekim, Kasım ve Aralık aylarında ilginç bir grafik çizdi. Ekimde normallerin altına indi, kasımda çıktı. Aralıkta ise ciddi bir düşüş var. Sıcaklıklar, şu anda, 1981-2010 periyodundaki normalleriyle değerlendirildiğinde zikzak çiziyor" diye konuştu.

Akçakaya, "Sel, taşkın, kuvvetli rüzgar, fırtına veya hortum gibi daha önceden ülkemizde daha az görülen bazı olaylar, şimdi daha fazla ve sık yaşanmakta. Bu da doğrudan iklim değişikliği ile ilişkilendirilmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Enerji, tarım, sağlık ve atık sektörlerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün, iklim değişikliği konusunda gerçekleştirdiği çalışmalardan faydalanabileceğine dikkat çeken Akçakaya, bunun yanı sıra yapacağı kredilendirmede iklim koşullarını gözeten bankacılık sektörünün dahi iklim değişikliği verilerinden istifade ettiğini vurguladı.

AA