Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Tuna boylarında sıra selviler

Romanya’nın Karadeniz kıyılarında ve Tuna boylarında hiç yabancılık çekmiyor insan. Oraya ecdadın sinen ruhunu hissetmemek mümkün değil. Bu bölgenin ismi Constanta. Biz bu bölgeyi Köstence olarak biliyoruz. Köstence şehri, Osmanlı'nın liman şehirlerinden.

Karadeniz kıyısında bulunan bu tarihi şehir, Osmanlı Devleti tarafından, bölgeye ulaşım konusunda bir üs olarak kullanılmış ve bu bölgeye çok büyük önem verilmiş.  Köstence (Constanta) de Osmanlı Devleti üç yüz yirmi yıl hâkim olmuş.

Bu şehir yüzyıllar boyunca İslam’ın Balkanlardaki en önemli merkezlerinden birisi olarak tarihi bir misyon ifa etmiş. Geçmişe sahiplenme şuuru ve bir vefa borcu olarak şimdi de Türkiye Hükümeti burada bulunan bütün camileri restore ediyor. 

Bu bölgeler için çok büyük hizmetler gerekiyor. Parçalanmış aileler çok fazla. Bundan de en büyük zararı çocuklar görüyor. Bu şekilde büyümek zorunda kalan çocuklara hitap edecek yatılı kurumlara çok büyük ihtiyaç var. Bunun için de güvenli kurumlarla ilgili ciddi bir arayış dikkati çekiyor.

Açılan okullar ve yurtlar çok büyük bir gayretle çalışıyorlar. Fakat ihtiyacı karşılama noktasında yeterli değiller. Türkiye'den son yıllarda başlayan İslami hizmetleri dünyaya yayma gayretleri, buralara ulaşmaya başlamış. Gayretli ve idealist gençler, büyük bir fedakârlıkla çalışıyorlar.

Tam bir serdengeçti heyecanı ile ülkemizin birçok bölgesinden, bu ülkelere iman ve Kur'an hizmeti ve aşkı ile koşan bu Akıncı ruhlu insanlar, gece gündüz demeden büyük bir gayret ile çalışıyorlar. 

Tuna Nehri üzerinden Karadeniz ile başka bağlantılar sağlamak amacıyla birçok kanal yapılmış. Bu kanallar da geçtiği yerleşim yerlerine hayat veriyor. Yine bu kanallar üzerinden büyük gemiler vasıtası ile ulaşım ve nakliye hizmetleri halen de sağlanmaya devam ediliyor. 

Bölgenin toprakları çok verimli. Fakat ekim ve tarım işleri çok yetersiz düzeyde. Osmanlılar döneminde adeta bir ambar görevi ifa eden bu topraklar, şimdi büyük oranda sahipsiz kalmış.  Köstence bölgesinde Türklerin yan ısıra, çok sayıda Tatar Müslüman da yaşıyor.

Osmanlılar döneminde bu bölgeye Dobruca ismi verilmiş. Dobruca, Tuna boyu şehirlerine verilen genel isim. Osmanlı bu bölgeyi fethedince, Anadolu'dan bazı insanları getirerek burada iskân ettirmiş. Bu bölgede Müslümanların nüfus olarak çoğunluğu sağlanmış.

Romenlerle barış ve huzur içinde yasamışlar. Hatta Romenler, Ruslara karşı, hep Osmanlı'yı tercih etmişler. Evlatlarına Ruslar yerine Müslümanlar ile alış veriş yapmalarını vasiyet etmişler.

Osmanlı bu bölgeden ayrılmak zorunda kalınca, burada yaşayan Müslümanlar da, İslami hassasiyetleri ve evlatlarının geleceği için Anadolu'ya göç etmişler. Gelecek nesilleri kaybetmemek kaygısı, onları yaşadıkları toprakları terk ederek yeniden ana vatanlarına savurmuş.

Dobruca bölgesi Tuna nehri ile Karadeniz arasında kalan ve Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bölgeye verilen isimdir. Buralarda Osmanlı yıllarında çok önemli İslami hizmetler, tekkeler, camiler, medreseler yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda bunların büyük çoğunluğu yıkılmış veya ortadan kaldırılmıştır. Bugün bu bölgede o günlerin İslami izlerini taşıyan eser sayısı son derece azalmış.

Bir ara Dobruca bölgesinde yaşayan Müslümanların oranı, yüzde seksenlerin bile üzerine çıkmış. Ancak bu göçler sonucu, Müslüman nüfusun oranı, yüzde birlere kadar düşmüş. Romanya'daki toplam Müslüman nüfusu şu an itibariyle yüz binin altında. 

Dobruca bölgesi 1876-1877 yıllarında meydana gelen ve 93 Harbi olarak bilinen savaşın ardından yapılan Berlin antlaşması ile Romanya ve Bulgaristan arasında paylaşılmış. Balkan savaşının ardından 1913’te yapılan Bükreş Antlaşması ile Dobruca bölgesinin büyük bir çoğunluğu Romanya’ya bırakılmıştır.

Dobruca olarak bilinen bu bölgede, Müslümanların geçmişi, on üçüncü yüz yıla kadar uzanıyor.  Sarı Saltuk olarak bilinen akıncı beyinin, on üçüncü yüz yılda bu bölgeye gelmesi ile başlayan İslami geçmiş, zaman zaman yaşanan bazı sıkıntılarla birlikte bugüne kadar aralıksız olarak devam etmiş.

Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli’nin fethi ve bu bölgelerde İslamiyet’in yayılması için çok büyük hizmetlerde bulunmuş ve adeta bölgedeki Müslümanlar arasında bir efsane haline gelmiş. Sarı Saltuk'un mezarı Babadağ olarak bilinen bir köy de bulunuyor. 

Köstence'de ilginç bir yıldönümünü yasama fırsatı da bulduk. Osmanlılar döneminde yapılan, ancak sonraki yıllarda tahrip edilen bir cami, Romanya'daki ithal kral Alman Carol tarafından 1913 yılında yeniden yapılmış.  Kral 1. Carol, bütün dinlere hoşgörüsü ve desteği ile tanınan Romanya krallarından birisi.

Merkez Kral Carol Camisi adı ile bilinen bu caminin yeniden inşasının 100. Yıldönümü münasebetiyle ilginç bir tören yapıldı. Törene çok sayıda yetkili ile birlikte Türkiye'nin Romanya Büyükelçisi de katıldı. Çok sayıda Milletvekili, birçok ülkenin büyükelçisi, konsoloslar ve müftüler de törene katılanlar arasında dikkat çekti.

Romenler bu camiye sembolik bir önem atfediyorlar ve büyük ilgi gösteriyorlar. Bu törene çok yoğun ilgi gösterdiler. Ayrıca Romanya'da, birçok Avrupa ülkesinin aksine, minareli cami yapımı konusunda hiç bir sınırlama bulunmuyor.  Bölgede görev yapan çok sayıda Müslüman ve Hıristiyan din adamı da bu törene katılarak büyük ilgi gösterdiler.

Köstence Ortodoks Baş Papazı Konstantin Teodoro da camiye gelerek konuşma yapanlar arasındaydı.  Romanya'nın birçok bölgesinde görev yapan çok sayıda din âlimi ve görevlisi de törene çok büyük bir alaka gösterdiler.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek de törene katılmak için Köstence'ye kadar gelmiş, ancak başka önemli bir program nedeniyle Türkiye'ye geri dönmek durumunda kalmış. Cemil Çiçek, törene bir mesaj göndererek konuya büyük ehemmiyet verdiğini gösterdi.

Diyanet İşleri Başkanlığımız, son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde bulunan ve sıkıntı çeken Müslümanlara çok büyük ilgi gösteriyor. Köstence bölgesinde bulunan camiler de, bir program dâhilinde gözden geçirilerek restore ediliyor. İhtiyaçları giderilecek daha düzenli hale getiriliyor. 

Tören, Romanya milli marşının okunması ile başladı. Daha sonra İstiklal Marşımız okundu. Resmi olarak da Türkiye, bu bölgelerdeki Müslümanların sahibi ve hamisi olarak kabul ediliyor. 

Romanya'nın resmi genel müftüsü Yusuf Murat, Romanya hükumetini temsilen Din İşleri Sekreteri Victor, Türkiye'nin Bükreş Büyükelçisi de katılarak birer konuşma yaptılar. Bu anlamlı merasim, Hafız Mustafa Yaşar'ın okuduğu Kur'an ile taçlandı. Bu cami ilginç mimarisi ile Köstence'nin iki sembolünden birisi haline gelmiş.

Kral Carol Merkez Camisi çok yüksek kubbesi ve farklı bir mimari tarzına sahip minaresi ile Köstence’nin iki sembolünden birisi olarak hemen dikkat çekiyor. Diğer ikinci sembol de Çavuşesku tarafından oğlu için yapılan gazino binası. Bu bina için de yapılan masraflar da milyarlar ile ifade ediliyor. 

Osmanlı’nın hatıralarından sayılan ve yoğun bir Müslüman nüfusun yaşadığı Mecidye şehrini de ziyaret etme fırsatını buluyoruz. Mecidiye, bir Osmanlı şehri. Sultan Abdülmecid döneminde kurulmuş ve bu isim verilmiş. Bu şehrin nüfusu elli bin kadar ve bunların on bini Müslüman. Sultan Abdülmecid zamanında 1856 yılında yapılan bir cami var ve halen de bu adla hizmet vermeye devam ediyor. 

Komünizm, insanların manevi duygularını çok aşındırmış. Manevi hayatta yapılan tahribat çok büyük olmuş. On bin Müslümanın olduğu Mecidiye şehrinde cuma namazına gelenlerin sayısı yüz civarında.

Fakat bayram namazlarında, cami ile birlikte bahçesi de insanlarla doluyor. Bu ilgi, burada yaşayan ve ekseriyetle dinlerinde habersiz Müslümanların mensubiyet duygusunun bir tezahürü. Fakat çok büyük bir bilgi eksikliği var. İnsanların ekseriyeti İslamiyet’in hakikatlerinden maalesef çok uzak kalmış..

Romanya'da İslami Hizmetler Vakfı'na bağlı olarak hizmet eden çok sayıda öğrenci yurdu ve kurs bulunuyor. Bu yurtlarda çok sayıda öğrenci barınıyor. Bu öğrencilerin her türlü hizmetleri ve ihtiyaçları buralarda karşılanıyor. 

Buralarda görev yapan öğretmen ve idareciler büyük bir fedakârlık ve hizmet aşkı ile çalışıyorlar. Ecdadın çekilmesi ile buralarda oluşan boşluğu doldurmak ve hizmet ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerçekten takdir edilecek ve alkışlanacak bir gayret ve samimiyet ile her tarafa yetişmeye çalışıyorlar. 

Bu gayretli müminler, her hafta cuma namazlarını kıldırmak ve cemaate vaazlar vermek üzere üç-dört yüz kilometre yol kat ediyorlar. Bütün mübarek gecelerde ve özel günlerde de aynı hizmetleri aşk ve şevk ile tekrarlıyorlar. 

Doğrusun söylemek gerekirse, imamı olmayan camilere gitmek, buralarda vaaz vermek ve namaz kıldırmak için üç yüz dört yüz km yol kat eden fedakâr ve kahraman gençlerle tanışmanın sevinç ve heyecanını yasamakla birlikte, gelecek adına da ümitlendim.

Demek ki yüzyıllar önce buralara sırf Allah rızası için gelen ecdadın torunları asıl ruh ve hizmet heyecanları ile her türlü tahribata rağmen, dimdik olarak ayakta durmaya devam ediyorlar.. 

Ramazan, Mustafa, Ömer, Cumali, Abdurrahman. İrfan, Nevzat, İsmail, Cemil, Arif ve daha nice isimsiz kahramanlar; Kur'an'a hizmet kervanında ihlas ve samimiyet ile gece gündüz demeden gayretle çalışmaya devam ediyorlar. 

Tuna nehri boylarında hizmet eden bu akıncı ruhlu samimi kardeşlerimize dualar etmeyi bir vazife olarak telakki etmeliyiz.  Tuna boyları; bu şekilde yapılacak daha nice hizmetlerin ihtiyacı içinde, buralara koşacak yeni kahramanları, akıncı ruhlu hizmet elemanlarını ve fedakâr insanları beklemektedir. 

Yeni fetihler ve İla-yı Kelimetullahın bütün yeryüzünde tahakkuku; elbirliği ve yardımlaşma duyguları ile yapılacak böyle samimi ve ihlaslı çalışmalar ile gerçekleşecektir.

Tuna boylarından ayrılırken, yaşlı gözler eşliğinde, ecdadın ve akıncı beylerin ardından yakılan yanık bir türkünün mısraları, kulaklarımız ile birlikte ruhlarımızda yankılanıyordu.

Tuna boylarında sıra selviler
Tan yeli estikçe sessiz ağlarmış;
Gül bahçelerinde baykuşlar öter...
Şu viranelikler eski bağlarmış!

Namazgâh bir otluk, kalmamış taşı;
Çeşmelerden akan, kanlı gözyaşı.
Orda bir güzel var, çatılmış kaşı.
Ak alnına kara çatkı bağlarmış!

Kırık minareden duyulmaz ezan.
Hep ocaklar sönmüş, devrilmiş kazan.
Bir inilti duydum, sandım bir ozan;
Sesime ses veren karlı dağlarmış!

Söğüt dallarında hasta serçeler
Eski akın destanını heceler.
Tuna ağlıyormuş bazı geceler:
Göğsünde kefensiz şehitler varmış!

Bozulan bağların üzümü acı.
Âsî köle kesmiş eski haracı.
Yine yedi kral giymişler tacı.
Şahin yuvasını kargalar sarmış!

Haydi, eski ozan, al sazı ele,
Düşmanlar içine düşsün velvele.
De ki; hor bakmayın bu durgun sele;
O, yetmiş bir kavme akın çıkarmış!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum