Süleyman KÖSMENE

Süleyman KÖSMENE

Tövbe ve rızık

Emir Bey: “Ben dinimi bilmediğimden birkaç defa dinden döndüm, yeniden dine girdim. En son bir misyonerin etkisi ile Hıristiyan oldum. Şimdi tekrar Müslüman olmak istiyorum. Ancak bazı kaynaklarda Nisa 137 delil gösterilerek tövbem kabul edilmez deniliyor. Bu doğru mu? Allah dinden irtidadı tekrarlayanların son tövbelerini kabul etmiyor mu? Lütfen bana yardımcı olun.”

Bahsettiğiniz âyette Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyor: “İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.”1 Aynı sûrenin ilerleyen âyetlerinde ise yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ancak tövbe edip hallerini düzeltenler, Allah’a sımsıkı sarılıp dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun için yapanlar başkadır. İşte bunlar (gerçekte) mü’minlerle beraberdirler ve Allah mü’minlere yakında büyük mükâfat verecektir. Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin? Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.”2

Yukarıdaki ilk âyetin baş tarafında kalmamak, devam eden âyetlere de dikkat etmek lâzımdır. Siz son durumunuz itibariyle Müslüman olmak istiyorsunuz. Samîmî olmanız şartıyla, Müslümanlığın kapısı size elbette açıktır. Allah mübarek kılsın. Âyete göre, Allah iman edip tövbe eden ve hâlini düzeltip şükredenlere azap etmez.

Din-i Mübin-i İslâm şekle bakmaz, kalbe bakar. Allah sizin kalbinize bakar. Eğer gerçekten yeniden Allah’ın dinine gelmek istiyorsanız, Allah’ın dini size küsmez, size kapısını kapamaz. Yalnız, unutmayacağımız tek husus: Allah’ın dinini doğru ve tahkikî biçimde öğrenmek. Bunun için size Risâle-i Nur eserlerini devamlı okumanızı tavsiye ederiz. Bu durumda böyle vartalardan ve tehlikelerden İnşallah kurtulmuş olursunuz. Zira Risâle-i Nurlar, iman ilmi olup, okundukça insanın imanını kuvvetlendiren, tahkikî hâle getiren ve bu sayede şüpheler ordusu hücum etse bir halt edemeyecek hâle getiren Kur’ân’ın manevî bir mû’cizesidir.

***

Ayşe Hanım: “Hırsızların rızkını Allah mı veriyor? Bu durumda hırsızlıkla elde edilen şey rızık mı oluyor? Hırsız, hırsızlıkla eğer kendine yazılmış rızkını yiyor ve burada bir suçlu aranıyorsa eğer; suçlu alın yazısı ya da malını korumayan mal sahibi olamaz mı? Hırsız neden suçlanıyor?”


Kaderi veya mal sahibini neden suçlayalım ki? Nasreddin Hocanın dediği gibi, hırsızın hiç mi suçu yok?

Hırsızın rızkını da, kâfirin rızkını da veren şüphesiz Cenâb-ı Allah’tır. Cenâb-ı Allah, “Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir”3 buyuruyor. Fakat Allah’ın rızk vermesi, kişiye hırsızlık yapma izni vermez. O kişi hırsızlık yapmasaydı rızkı yine verilecekti. Fakat helâl yoldan verilecekti ve o kişi karnını helâl yoldan doyuracaktı.

Ne var ki o kişi yaptığı haram fiille helâl yoldan gelecek rızkını haram yoldan teslim aldı. Burada kişi yaptığı haram fiilinden dolayı sorumludur. Diğer yandan, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle rızk ikidir:

1- Hakikî rızk. 2- Mecâzî rızk.

Hakikî rızk, kişinin, yaşaması için ona bağlı olduğu rızktır. Olmazsa yaşayamayacak. Hava gibi, güneş gibi, su gibi, yiyecek gibi. Bu rızk, Allah’ın taahhüdü altındadır. Bu rızk kesilmez. Mecâzî rızk ise görenek belâsıyla insanın tiryakisi olup terk edemediği, olmadan hayatın olmayacağını zannettiği, aslında lüks ve fanteziden ibaret olduğu için, olmadan da pekâlâ yaşadığı rızktır. Ki, Allah’ın taahhüdü altında değildir.4

Hırsız eğer ölümcül açlığını bastırma ölçüsünce çalmışsa, sadece bu durumda Allah katında muâf sayılabilir ve burada hırsızdan başka sorumlular da vardır. Meselâ komşular, akrabalar, insanlar derece derece bu hırsızlıktan sorumludurlar. “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar; yoksulu doyurmaya teşvik etmez”5 buyuran Cenâb-ı Allah ve “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyuran Peygamber Efendimiz (asm), aç insanın ve aç komşunun doyurulma yükümlülüğünü tok insanlara ve tok komşuya veriyor. Hakikî rızka aracı olduğu için de komşular ve derece derece insanlar Allah’ın rızasını kazanacaklar, yüksek sevap ve feyiz elde edeceklerdir. Keza, bu hırsızın hakkını yiyen zalimlerden tutun, hırsıza doğru eğitim vermeyen toplum fertlerine kadar hırsızın hırsızlığında suç ortakları vardır.

Fakat eğer hırsızlık mecazi rızk için yapılmış ve hırsız bunu meslek haline getirmişse burada başka suçlu aramaya gerek yoktur. Burada hırsız elbette suçludur.

Dipnotlar:
1- Nisa Sûresi: 137
2- Nisa Sûresi: 146, 147
3- Ankebut Sûresi: 60
4- 12. Lem’a; 19. lem’a
5- Maun Sûresi: 1-3
 
Yeni Asya

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.