Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Tillo ve Said Özdemir Ağabey (II)

Bir ilim, irfan ve vefa ziyafeti için Siirt’teydik. Kadim ve samimi dostlarla yapılan keyifli yolculuğun ardından, bizi bağırlarına basan Siirt’li ve Tillo’lu hizmet kahramanlarını yanımızda bulduk. Siirt’te üç gün boyunca Nurlu sohbetler ve Nur ile bezenmiş akademik toplantılar yapıldı.

Bu toplantıların ilki Tillo’da gerçekleştirildi. 25 Ekim’de saat 14.00’te Tillo’da yapılan Anadolu Ağabeyleri toplantılarının Tillo ayağında, bu güzel beldenin şerefli bir evladı olan Nur Kahramanlarından Said Özdemir Ağabey ile ilgili çok güzel bir panel icra edildi. Bu paneli Tillo Belediyesi ile birlikte düzenleyen Risale Akademi, peşine düştüğü büyük sevdanın önemli bir durağında, kendi misyonuna ve üstlendiği büyük vazifeye uygun olarak bir önemli adımı daha atmış oldu.

Risale Akademi’nin bu büyük görevi, dinamik bir şekilde ve samimi olarak üstlenmiş olması, her türlü takdiri ve duayı hak ediyor. Yılların ihmaline uğramış ve bütün Nur Talebelerini bekleyen ve omuzlarında büyük bir vazife olarak duran bu çok önemli görevleri, her türlü sıkıntıya rağmen üstlenen Risale Akademi, tarihe karşı çok büyük ve onurlu bir vazifeyi ifa etmeye çalışıyor.

Bütün Nur Talebelerinin de filli ve kavli duasını yanında hissederek. Çünkü yapılan bu kadar faaliyetin, mazhar olduğu alaka ve büyük heyecan, ancak bu filli desteğin ve büyük duanın varlığı ile ifade edilebilir.

Daha sonra Siirt Valiliği, Siirt Üniversitesi, Akademik Araştırmalar Vakfı (AKAV) ve Risale Akademi’nin ortaklaşa olarak organizasyonunda bulundukları büyük ve önemli bir sempozyum gerçekleştirildi.

Medreseler ve Din Eğitim Sempozyumu, bu milletin, yüzyıllarca büyük ilim ve irfan hizmetlerine imza atan Medreselere karşı da bir vefa ve şeref borcuydu. Medreseler son yüzyıl boyunca büyük darbelere ve karalamalara hedef kılındı. Bu milletin geçmişindeki mefahirinden birisi olan ve halkın aydınlanmasında çok hayati bir vazife yerine getiren Medreseler, haksız hücumlara ve husumetlere maruz bırakıldı.

Çağı yakalamaları engellendi. Kendilerini yenilemek için hiçbir destek ve yardım göremedikleri gibi, kanun marifetiyle ve jandarma baskılarıyla tarihin karanlık sayfalarına gömülmek istendi. Medreseler, bu devlet baskısı ve zaman zaman terör boyutuna ulaşan darbelerle ölüm noktasına kadar getirildi.

Islah edilmesi, çağdaş teknik ve yöntemlerle takviye edilmesi, yeni bina ve imkânlarla mücehhez kılınması gereken Medreseler, dini kimliklerinden dolayı düşman olarak algılandı ve bu şekilde lanse edilmeye çalışıldı. Bu vefanın gereğini yerine getirmek, bu güzel kurumlara nasip oldu. Bu kurumların iftihar listesine geçmeyi hak edecek kadar bu büyük ve tarihi vazifeyi yerine getirmek, çok gerekli ve önemli bir adımdı.

Siirt bir ilim ve irfan merkezidir. Kadim bir irfan şehridir. Burada yapılan iman ve ilim hizmetleri dalga dalga her tarafa yayılmış, ihlâs ve samimiyetle İslam coğrafyasında neşv-u nema bulmuştur.

Tillo da kadim bir ilim merkezidir. Siirt’in hemen yanı başında bulunan bu şirin ve küçük belde her zaman mümtaz bir yere sahip olmuştur.

Yüzyıllardan beridir ilim, irfan ve tasavvuf geleneğinin çok önemli kavşak noktalarından birisi olarak ilim ve tasavvuf âşıklarının uğrak beldeleri içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur.

Bu şirin beldenin samimi ve sıcak bağrında, ilim ve irfan yuvaları olan Medreseler, her zaman kendisi için yer bulmuş, ilmin peşinde koşan insanların en önemli ziyaretgâhlarından birisi haline gelmiştir.

Bu küçük beldenin dindar ve mütevekkil insanları, kendi beldelerine ilim tahsil etmek maksadıyla gelen bütün insanlara sahip çıkmışlar, ekmeklerini ve kazançlarını onlarla paylaşmışlardır.

Tillo’nun bu müstesna sakinleri, bu büyük ve hamiyetli gayretlerinden dolayı, bir ‘’İlim talebesi’’ şerefini kazanmış ve hep bununla şerefyab olmuşlardır.

Tillo’nun ilim ile iştigali ve ilim erbabına ciddiyet ve kararlılıkla sahip çıkma gayretleri, en zor zamanlarda bile kesintiye uğramamış, en büyük engellere karşı bile cesaretle bu vasıflarını korumak için büyük bir gayret göstermişlerdir.

Bunun için de Tillo’lular her zaman takdir ve saygıyı hak etmişlerdir. İslami ilimlere ve bu ilimleri öğrenmek için çalışan insanlara fedakarca kol kanat geren Tillo’lular, geçmişi geleceğe bağlayan büyük bir köprü olma şerefini hak etmişlerdir.

İlim ve irfan âşıkları, hayatlarının bir kısmını da bu beldede geçirmek için özel bir gayret göstermişler, buradaki maneviyat ve ilim nurlarından istifade etmenin de yollarını aramaya çalışmışlardır.

Tillo’da İsmail Fakirullah Hazretlerinin manevi himmet ve gayreti ile ilim ve irfan çalışmaları en üst düzeye ulaşmış, bütün bir bölgeyi aydınlatmaya ve nurlarını bütün dünyaya yaymaya başlamıştır.

İsmail Fakirullah Hazretleri, manevi himmet ve hizmetleri ile bütün Anadolu’da etkili olmuş, her taraftan insanın Tillo’ya koşmasına vesile olmuştur.

Hikmet sahibi bir Mürşid olarak etrafını hep aydınlatmış ve ‘’İnsan-ı Kamil’’ mertebesine ulaşmaları için sürekli gayret göstermiştir.

‘’Yemeği ve içmeyi azaltmak, sıhhat ve rahatlıktır. Uykuyu azaltmak huzur ve sürurdur. Susmak açık bir hikmet ve güzel bir haslettir. Dilin susması, kalbin susmasına, kalbin susması Rabbin marifetine yardımcı olur’’ gibi manidar ve hikmetli sözlerle etrafını sürekli aydınlatmış ve ikaz etmiştir.

Bu büyük Zat’ın cazibesine kapılarak Tillo’ya gelenler arasında Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin babası Molla Osman da vardı. Daha sonra İbrahim Hakkı Hazretleri de amcası ile birlikte Tillo’ya gelmiş, İsmail Fakirullah Hazretlerinden ders almaya başlayarak himayesine girmiş ve adeta manevi bir evladı hüviyetine girerek, O’ndan ilim, hikmet ve marifet dersleri almıştır.

İbrahim Hakkı Hazretleri, kısa sürede ilim ve marifette büyük mesafeler kat etmiş, din ve fen ilimlerine vukufiyetinden dolayı da ‘’Zülcenaheyn’’ unvanını almıştır.

İsmail Fakirullah Medrese çalışmaları ile tarikat hizmetlerini beraber yürütmüş, ‘’Üveysiyye’’ tarikatı ile de manevi irşadlarına devam etmiştir. Büyük bir zühd, takva ve kanaat içinde yaşadıktan sonra, seksen yağlarında vefat eden İsmail Fakirullah Hazretleri, arkasında büyük bir manevi miras bırakmıştır.

Bu manevi miras ile Tillo adeta bir Nur ve ilim menziline dönüştü. Buradaki insanlar da, bu büyük manevi mirasın hakkını vermek ve gereğini yerine getirmek için, büyük bir özen ve dikkat ile hayatlarını devam ettirmeye çalıştılar.

İbrahim Hakkı Hazretleri, Tillo tezgâhında, İslami ilimleri en güzel şekilde tahsil etti. Marifetin basamaklarından, Mürşidi İsmail Fakirullah Hazretlerinden aldığı feyiz ve formüllerle, büyük bir gayret ve cehd ile yükseldi. Yüzyıllar öncesinden, birçok konuda günümüz insanlarının bile hayret ve takdir duyguları ile dolmasına sebep olan ‘Marifetname’’ isimli eserini yazdı ve bir ilim kaynağı olarak ümmete emanet etti.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, gençlik yıllarında büyük bir aşk ve heyecan ile sürdürdüğü ilim ve hikmet yolculuğunda, Tillo’ya da uğradı. Bu mümbit ve semeredar ilim zemininde birkaç ayını geçirdi. Buranın ilim ve irfan iklimini, ruhuna ve aklına bütünü ile nakşetti. Azami derecede yararlandı, yeni analizler yaptı ve çağımıza ışık tutan muhteşem sentezlere ulaştı.

Kubbe-i Hasiye’nin ilim ve hikmet zemininden, geleceğe dönük muhteşem dersler çıkardı ve bizlere büyük bir güven ve kanaat ile ulaştırdı. 1894 yılında, bütün bir Osmanlı toprağında Meşrutiyet arayışlarının büyük bir kargaşa ve ümitsizlik içinde devam ettiği bir sırada, bu küçük ve ücra beldeden ümit ve inşirah dersleri verdi.

Genç Said Kubbe-i Hasiye’de bulunduğu sırada, ilginç ve çok farklı bir çalışmaya da imza atmaya niyetlendi. Meşhur Kamus-u Okyanus’u, Bab-ı Sin’e kadar ezberledi. Büyük bir meşguliyet ve gayret gerektiren böyle bir çalışmayı niçin yaptığını soranlara da şu ilginç cevabı veriyordu:

‘’Kamus, her kelimenin kaç manaya geldiğini yazıyor. Ben de bunun aksine olarak, her manaya kaç kelime kullanıldığını gösterir bir kamus vücuda getirmek merakına düştüm’’

Ancak daha sonraki dönemlerde, yaşadığı hadiseler ve çok yoğun faaliyetlerinden dolayı, böyle bir çalışmayı gerçekleştirecek şartlara sahip olamamıştı.

Kubbe-i Hasiye’de ilim ile meşgul olduğu sıralarda, kardeşi Molla Mehmet tarafından getirilen çorbanın tanelerini karıncalara verdi ve ekmeğini çorbanın suyuna batırarak iktifa etti. Bunu niçin yapıyorsun diye soranlara da şu muhteşem ve yol gösteren cevabı verdi:

‘’Bunlarda hayat-ı içtimaiyeye malikiyet ve fevkalade vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, cumhuriyetperverliklerine mükâfaten kendilerine muavenet etmek istiyorum.’’

1894 yılında küçük ve ücra bir belde olan Tillo’da karıncaları ‘’cumhuriyetçiliklerinden’’ dolayı ödüllendiren Said Nursi, 1936 yılında Eskişehir Mahkemesinde ‘’Cumhuriyet’’ ile ilgili görüşü sorulunca, Mahkeme heyetine bu hatırasını anlatarak cevap verecekti:

"Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman, şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten, taneleri karıncalara veriyorum."

Sonra dediler: "Sen Selef-i Salihîne muhalefet ediyorsun." 
Cevaben diyordum: "Hulefâ-i Râşidîn; hem halife, hem reisicumhur idiler. Sıddîk-ı Ekber (r.a.) Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette reisicumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler."  (Şualar, sayfa:317)

Siirt’te kendisine verilen ‘’Bediüzzaman’’ ünvanı ile ve Tillo’da gördüğü bir rüya üzerine buradan ayrılan ve Cizre’ye giden Said Nursi, burada da zulme maruz kalan insanların hukukunu savunmak için tek başına adeta büyük bir ‘’başkaldırıda’’ bulunacak ve cesaretle mazlum insanların yanında durarak, ‘’Cumhuriyetçiliğinin’’ bir başka muhteşem misalini herkese gösterecekti. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum