Terör ve rövanşı

Yakın yıllara kadar terör, Türkiye için müzmin bir siyasi şantaj aracıydı. Fakat bugün siyasi taciz eşiğini aşmış, uluslararası boyutuyla beka sorunumuz olmaya doğru gidiyor.

Aralık ayında, son on gün içinde yaşadığımız güvenlik güçlerini hedef alan toplu sabotaj ve katlimalar, Rus elçisine yönelik suikast, bu konuda yeni bir evreye girmekte olduğumuzu gösteriyor.

Geçtiğimiz 15 Temmuz’da Silahlı Kuvvetler içindeki işbirlikçi unsurları, millete ve devlete karşı ayaklandırılanlar, beklediklerini alamadılar ve elleri boş döndüler. Yaşadığımız, bireysel ve toplu terör dalgasını, bu hezimetin rövanşını alma çabası olarak okunmak gerekiyor.

Bazı Batılı güçlerin Türkiye’yi Mısır’a benzetme arayışları sonuç vermedi ve vermiyor. Hele bu saatten sonra, kimsenin Türkiye’yi Mısır’laştırmak gibi bir şansı hiç olmayacak. Sömürgeci kibri ile Ortadoğu’da düzen kurmada geçmişin kolaylığını bulamayan vahşi Batı, kurumlarıyla ve hatta sivil toplumları ile sömürgeci karizmayı çizdirmiş olmanın asabiyeti içindedir. Ellerindeki teröristlerle adım başı atak halindeler. Niyetleri, metanetimizi esir almaktır. Tek yumruk haline gelmiş, her an galeyan halindeki milli şuuru aşamadılar, aşamıyorlar ve aşamayacaklar.

Batı’nın bir asır önce Ortadoğuda kurduğu düzeni, yeniden kurma arayışında en büyük engel, Türkiye’dir. İran bile siyasi bir hamasetle içini boşalttığı din ve mezhep kavramalarını maske yaparak, Türkiye’yi etkisiz kılmada, işgalci güçlere servis vermekten geri kalmıyor. Umalım, tehlikenin mezhepçilik boyutlarını aştığını, tehdidin kendi kapısına da dayanacağını bir an evvel görsün. Değerleri ve kaderi ortak, komşu iki ülkenin, resmi ve sivil ilişkilerini karşılıklı güven ve işbirliğine dayandırması gereken bir dönemden geçtiğimizi görmenin zamanıdır.

Bu bölgede, mezhep veya ırk saplantısıyla Müslümanların yaşadığı küresel terör tehdidine kuvvet vermek, herkes için tarihi bir vebaldir. Yayılmacı güçlerin değirmenine su taşımaktır.

Irak, kimyasal silah yalanlarıyla bu tuzağa düşürüldü. On dört yıldır milyonu aşan ölüsüyle, mezhep afyonuyla şimdi belasını çekiyor. İşgaldeki Irak, hala şiddet ve kaosla tükenmeye devam ediyor.

ABD Başkanı Obama, gider ayak Suriye’de yanlış yaptığını ve pişmanlığını seslendiriyor. Batılı güçler, döktükleri kan yetmemiş gibi, silahlandırdıkları teröristleri eliyle Ortadoğu’da hala şiddete ve katliama devam ediyorlar. Türkiye, Batılı yönetimlerin, müttefik görüntüsü altındaki samimiyetsiz tutumlarının bedelini teröre kurban verdiği evlatlarıyla ödüyor.

Batı dünyası, Ortadoğu’da kendi emellerine koltuk değnekliği yapacak, işbirlikçi politik aktör ve yönetimler arıyor. Halen PKK’dan, FETÖ’süne, İŞİD’den TAK’ına kadar hepsi, Türkiye’ye diz çöktürmek için bu emellere, onursuzca servis veriyor. Her birisi, emredilen operasyon için kuyruğa giriyor, sırası geldiğinde, ülkesine, bölgesine ihanetini icra ediyor. Kimisi halkı bombalıyor, kimisi asker-polis katlediyor, kimisi elçi infaz ediyor. İsimleri farklı da olsa, vazifeleri, ülkelerine karşı ihanete soyunmalarıdır. Hepsinin ortak görevi, ülkelerini efendilerine teslim ederek çanak yalayıcılığı yapmaktır.

Terör namlusuyla bizi güvenlik ve beka sorunu yaşatmaya çalışanlara sessiz ve tepkisiz kalamayız. Yaşama hakkı ve güvenliği başta olmak üzere, insani değerlere, vicdan ve adalete saygı çağrımız devam edecektir.

İnsanlığın “sulh-u umumisini” tesise memur İslam’ı, kendi kurguladıkları terörün kaynağı gibi göstermek, asılsız bir yalandır. Şiddeti, Müslümanlıkla özdeşleştiren genellemeci yaklaşım, İslam’a hakaret ve iftiradır. Terör, İslam’ın malı ve ünvanı değildir. İki milyara yakın Müslüman, terörün faili değil, mağdurudur.

İslam’ın, “hayata hayat olan” kudsi kimliğiyle tanınmasını hazmedemeyenler, kendi siyasi ve ekonomik amaçları için üretip kullandıkları terörü, Müslümanlara mal ederek, İslam coğrafyasındaki vahşi soygun operasyonlarına bahane yapıyorlar. Patenti kendilerine ait bu terörü, FETÖ veya İŞİD, yahut TAK vs. markalı, içimizden çıkmış ajanları eliyle gelip Müslümanlar üzerinde uyguluyorlar.

Yönetim ipleri yabancı ellinde, sözde Müslüman, marjinal, besleme ve sığıntı grupların, İslam adına terör tüccarlarına sunduğu bu İslami terör yalanı, tıpkı Irak’ın kimyasal silah yalanı gibi,  bir gün onu kullananların elinde patlayacaktır. O zaman tarihe ve insanlığa söyleyecek hiç bir sözleri olmayacaktır. Masumların canı ve kanı üzerine kurulu, insanlığa ve fıtrata aykırı bu yalanın geleceği yoktur. Metaneti muhafaza vaktidir. Fert fert hedefinde olduğumuz, adı konmamış bir savaşın içindeyiz. Ümitsizlik aklımızdan da, yolumuzdan da geçmemelidir. Zira, “Yeis aczden gelir. Yeis, mani-i herkemaldir. Hamiyet ise, şiddet-i mevaniye karşı şiddetle metanet etmektir. Çabuk yeise inkılap eden hamiyet, hamiyet değildir.” Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum