Taş atan çocuklar mı suçlu?

Güzel ülkemizin birçok semtlerinde başlatılmış olan sokak çatışmalarında, daha eğriyi-doğruyu anlayamayacak kadar küçük yaşta olan, o çocuklar mı suçlu acaba?
Yoksa; kan ile beslenen antidemokratik derin güçler mi?...
Birtakım gaddarlar, zalimler, zorbalar ve cebbarlar mı?
Hak, hukuk, din, vicdan, demokrasi, hürriyet, adalet ve ahiret tanımayanlar mı?...

Şunu unutmayalım ki; bugünkü dehşet verici tablo ilk değil, son da olmayacak.
Çünkü şu geçici imtihan âleminde, her zaman inanan ve inanmayanların mücadelesi sürecek ki, insanlık âlemi âdil bir sınavdan geçsin.
•Daha açık bir ifadeyle, bu kargaşanın sebebi, KÜRT-TÜRK meselesi de değildir.
İnsanlık tarihi boyunca bu tablo yeryüzünde, Kürt ve Türk yok iken bile, belki de yüzlerce kez sergilenmiştir.
Her dönemde de, bu kargaşaları çıkaran zorbaların, her birinin akıbetleri malûmdur.
Bu âkıbetler, hem ciddi tarih kitaplarında, hem de tüm semavi kitaplarda en ince ayrıntılarıyla bildirilmiştir. Özellikle Kur’ân-ı Kerimde anlatılan, ‘kavimlerin helâk sebeplerine’ baktığımız zaman, zalimlerin zulümlerinin geçici olduğunu ve onların akıbetlerinin ne kadar fecî olduklarını çok net görmekteyiz.
Endişeye hiç gerek yok. Yeter ki bizler bu sahnedeki konumumuzu, yerimizi, duruşumuzu, tavrımızı ve bizlere düşen görevlerimizi iyi bilelim…

Âd kavmi, Semûd kavmi, Nuh kavmi, Lût kavmi veya Nemrut’un ve Firavun’un âkıbetlerini hatırlayınız. Haddi aştıklarında, daha dünyada iken helâk edilmediler mi?
•Âlemlere Rahmet ve Rehber olarak gönderilen o Yüce Peygamberin sav. Taif’te bu günkü şer güçlerin dedeleri tarafından, çocuklara taşlatıldığını hatırlayınız.
Miraç olayında; Hz. Muhammed’e (sav) bir anda yedi kat semayı gezdirerek, tâa Sidretül Müntehâya çıkaran o yüce Kudret, Taif’teki çocukların elinden bir anda kurtarmamasının, elbette birçok hikmeti ve bir İMTİHAN SIRRI vardı...
O gün, bu günkü gibi ‘kandırılarak kiralanan çocukların’ taşlarıyla yaralandıktan sonra, bir anda Hz. Muhammed’in (sav.) yanında Hz. Cebrail A.S. belirivermişti.
-“Emret yâ Rasülellah, şu iki dağı şu beldenin üzerine geçireyim. Onların helâk kararını Allah-u Azîmüşşan sana bıraktı. Sen yeter ki iste, ben emrindeyim!” buyurmuştu. Rahmet peygamberinin cevabı ise gayet netti:
-“Hayır, Ya Cebrail!... Belki de onların içinde, sonradan iman edecek olanlar vardır. Onlar şimdi gerçekleri bilmiyorlar…” buyurdu.

Buradan bizlere gelen mesajlar, çok açık değil mi?
•Bu bir sınavdır ve sınav sırasında da müdahale olmaz! Bu biir.
•Bir de, kiralanmış veya kandırılmış olan gençlere, gerçekleri anlatmak… Evet, Taif şehrinin büyük bir çoğunluğu, daha sonra Müslüman olmadı mı?
ÖSS. Veya diğer sınavlarda, soruları yanlış değerlendirenlere müdahale ediliyor mu? Sınavı yapanlar veya sınav görevlileri, sınav sırasında yanlış yazanları dövüyorlar mı?
Sebebi çok açık: ‘Sınavın gereği bu’…
*******
Şimdi tekrar günümüze gelelim.
O taş atan çocukların, gerçekleri bilmedikleri kesin ve herkesin de malûmudur.
Fakat o masum çocukları kandırarak, korkutarak veya hoşlanacakları birtakım bedellerle kiralayarak, güvenlik güçlerini, masum esnafın ekmek tekneleri olan dükkânları, arabaları, evleri hattâ camileri taşlatan zorbalar, hak ettikleri cezayı mutlaka görecekler.
•Her bir yaprağın düşmesi bile, ilmi ve gözetimi altında olan O Yüce Kudret, böylesine önemli olayları, (hâşâ) görmezden gelir mi hiç!...
Allah c.c. asla ihmal etmez, İMHÂL EDER. Yani mühlet verir, süre tanır…
•Kendilerine verdiklerimize karşılık nankörlük etmeleri için (öyle yaparlar). O halde bir süre daha faydalanın; fakat yakında hakikati bileceksiniz! (Nah l S. 55. Ayet.) 
•Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz." (Hûd S. 39.Ayet.) 
•Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz. (En’âm S. 67. Ayet.) 

İnsanlık tarihi boyunca yaşanan bu tür zorbalıklar, her Peygamberin başına gelmiştir. Haddi aşanlar da, mutlaka helâk edilmiştir. Fakat onların akıbetlerinin bu helâketlerle sınırlı kalmayacağı müjdeleri de, çok net olarak verilmiştir. Şöyle ki:
•14. Sûre, 15,16,17. Âyetler: Resuller Allah'tan yardım ve zafer istediler. Neticede her inatçı, zorba, zalim, hüsrana uğratıldı. İş bununla da bitmeyecek, ardından o zorbalar, cehenneme girecek. Orada kendisine KANLI, irinli su içirilecek, yutmaya çalışacak ama boğazından geçiremeyecek. Ölüm her yandan ona geldiği halde, yine de ölmeyecek. (Sürekli azâp edilecek.) Bunun arkasından da pek şiddetli bir azap daha vardır… (Yani azâp içinde, çeşitli azâplar vaad ediliyor.)

Bu âyetlerdeki tehdidin inceliğine bakar mısınız?
Bu kan döken zorbalar, zalimler ve kendi zihniyetlerinde inat edenler, inat ettikleri zihniyetleri için; çeşitli entrikalarla, binlerce masumun KANINI döktürüyorlar.
Bir ömür boyu değil, ebedî bir şekilde sürecek olan Cehennem azabının içine, döktürdükleri KAN cinsinden azâplar da, yakıcı cezalarına ilâve ediliyor…
•Yeter ki bizler bu olaylar hakkında tarafsız olmayalım.
O zalim, zorba ve cebbarlara, hattâ onların avukatlığına soyunanlara da, kalbimizle bile zerre kadar meyletmeyelim. Onların karşısındaki tavrımızı, konumumuzu, nefretimizi, dik duruşumuzu ve tavrımızı tevekkül ile koruyarak, onları Yüce Rabbimize havale edelim… O Allah c.c. her şeye Kâdirdir. Vaadini gerçekleştirecektir.
•O Allah c.c. ne güzel vekildir…

Moral Haber

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.