Takvâ sâhiblerine vaad olunan Cennetin misâli şöyledir

Takvâ sâhiblerine vaad olunan Cennetin misâli şöyledir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Ra'd Sûresi 35-39. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

35-Takvâ sâhiblerine va‘d olunan Cennetin misâli (şöyledir): Altından ırmaklar akar! Meyveleri devamlıdır, gölgesi de! İşte (günahlardan) sakınanların âkıbeti budur! Kâfirlerin âkıbeti ise ateştir!

36-Hâlbuki kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, sana indirilenle (Kur’ân’la) sevinirler; bununla berâber (aralarındaki) topluluklardan, onun bir kısmını inkâr edenler (de) vardır. De ki: “(Ben) ancak Allah’a ibâdet edeyim ve O’na şirk koşmayayım diye emrolundum. (Ben insanları) ancak O’na da‘vet ederim; dönüşüm de ancak O’nadır.”

37-İşte böylece onu (o Kur’ân’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. And olsun ki, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, Allah’tan senin için ne bir dost, ne de bir koruyucu vardır.

38-(Habîbim, yâ Muhammed!) Celâlim hakkı için, senden önce de nice peygamberler gönderdik; onlara da zevceler ve çocuklar verdik. Hâlbuki Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mu‘cize getirmesi mümkün değildir! (*) Her zamânın yazılmış bir hükmü vardır.

39-Allah (o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sâbit bırakır. Ana kitab (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır.

(*) “Mu‘cize ise, Hâlık-ı Kâinât (kâinâtın yaratıcısı) tarafından onun da‘vâsına bir tasdiktir. صَدَقْتَ [Doğru söyledin!] hükmüne geçer. Nasıl ki sen bir pâdişâhın meclisinde ve dâire-i nazarında (gördüğü bir yerde) desen ki: ‘Pâdişah beni filan işe me’mûr etmiş.’ Senden o da‘vâya bir delil istenilse, pâdişah: ‘evet’ dese, nasıl seni tasdîk eder. Öyle de, âdetini ve vaziyetini senin iltimâsınla (ricânla) değiştirirse, ‘evet’ sözünden daha kat‘î, daha sağlam, senin da‘vânı tasdîk eder. 
Öyle de, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm da‘vâ etmiş ki: ‘Ben, şu kâinât Hâlıkının meb‘ûsuyum (elçisiyim)! Delîlim de şudur ki: Müstemir (sürekli olan) âdetini, benim duâ ve iltimâsımla değiştirecek! İşte parmaklarıma bakınız, beş musluklu bir çeşme gibi akıttırıyor! Kamere (aya) bakınız, bir parmağımın işâretiyle iki parça ediyor! Şu ağaca bakınız, beni tasdîk için yanıma geliyor, şehâdet ediyor! Şu bir parça taâma (yemeğe) bakınız, iki-üç adama kâfî geldiği hâlde, işte iki yüz, üç yüz adamı tok ediyor!’ ve hâkezâ (bunun gibi) yüzer mu‘cizâtı (mu‘cizeleri) böyle göstermiştir.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 3)