Sungur ağabey Risale-i Nur'un sıhhatine çok önem verirdi

Sungur ağabey Risale-i Nur'un sıhhatine çok önem verirdi

Risale Akademi tarafından "Anadolu Ağabeyleri" panelleri çerçevesinde düzenlenen “Mustafa Sungur Ağabey” paneli gerçekleştirildi

Risale Haber-Haber Merkezi

Risale Akademi'nin Ankara'daki merkezinde düzenlenen program Ömer Günaydın'ın okuduğu Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.  

TÜRKİYE'NİN BU İRFANA İHTİYACI VAR

Mustafa Sungur Tanıtım filminin ardından açış konuşmasında Risale Akademi Kurucu Üyesi İsmail Benek, Anadolu Ağabeyleri'nin 21. programını yaptıklarını söyledi.

Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi ağabeylerin programını yapmak için kendilerinden zor izin aldıklarına dikkat çeken Benek, "Çünkü şahısları geçtiği için bunu istemediler. Biz de onlara sizi değil iman hizmetlerini anlatacağız dedik. Bunun üzerine ikna oldular. Türkiye'nin bu ağabeyler gibi büyük bir irfana ihtiyacı var" dedi.

SUNGUR ABİ RİSALE-İ NUR'UN SIHHATİNE ÇOK ÖNEM VERİRDİ

Mehmet Fırıncı Ağabey ise Mustafa Sungur ağabeyle olan hatıralarını anlattı:

"Ağabeylerden her birisi ayrı bir maneviyata sahip. Sungur abi çok farklıydı. Sungur abi bütün Anadoluyu şehir şehir neredeyse ilçeleri gezdi. Gittiği her yerde bir hareket başlıyordu. Kucaklayıcı ve şafkatli bir iletişimi vardı. 

"Kendisinden çok istifade ettim. 10-15 gün görmezsem kandilimde yağ kalmıyor gibiydi. Bunu hissettiğimde yanına gidiyordum. Ben Amerika'daki hizmetlerle o da Rusya'daki hizmetlerle ilgilenirdi. 

"Kendisine 'bu kadar hareketli bir hayat nasıl dayanıyorsun' diye sorduğumda 'Üstad bana Sungur hayatım hayatınla devam edecek' cevabını vermişti. 

"Risale-i Nur'un sıhhatine çok önem verirdi. Bu anlamda bakımından kendisinden dersler gördük. Risale-i Nur'un Kur'an'ın nasıl bir tefsiri olduğunu bizlere anlatırdı. Biz de onların yolundan gitmeye çalıştık."

SUNGUR ABİ TÜRKİYE'Yİ KARIŞ KARIŞ GEZDİ

Said Özdemir ağabey ise Bediüzzaman Hazretleri ve talebeleriyle nasıl tanıştığını anlattı:

"Dedem Tillo'da M. Siyye Camiinde imamdı. Üstaddan sitayişle bahsederdi. Üstada derin bir muhabbet ve itimadı vardı. 

"Ankara'ya 1938'de geldim. 8 yaşında idim. Türkçe bilmiyordum. Ana dilim Arapça. Hususî olarak Türkçeyi 7-8 ay kadar çalışarak öğrendim. 1. ve 2. sınıfları verdim ve 3. sınıftan başladım okumaya. İlk, orta ve lise bittikten sonra İTÜ Makina Bölümünde 2 yıl okudum. Bir rahatsızlıktan dolayı tekrar Ankara'ya döndüm. Pederede artık okumayacağımı söylemiştim. İş arıyordum. Dini konularda kendimi yetiştirmeye çalışıyordum. Sonunda Diyanette bir iş buldum. 1950'de Ahmet Hamdi Akseki bizzat beni imtihan etti. 

Akseki'nin sorduğu suallerden birisine veridiğim cevap hoşuna gitmişti ve beni memur olarak işe aldı. Suali şu idi: 'Kur'ân-ı Kerim radyodan kahvehanelerden okunuyor. Bu günah olmaz mı?' Ben de dedim: 'Kelâm-ı İlâhî kahvede okunursa belki oradakilerin ıslâhına vesile olur. Orada okunması Kur'ân'a bir nakise olmaz."

"O arada Abdullah Yeğin ve Mustafa Sungur'la görüşüyorduk. Bana küçük eserlerden verdiler. Bunlar Telvihat-ı Tis'a ve Gençlik Rehberi vs. gibi eserlerdi. 

"Hakikaten Sungur ağabey tüm Türkiye'yi neredeyse karış karış gezdi. Her tarafta Risale-i Nur'u anlattı. Allah ondan razı olsun.

foto_galeri-002.gif

Mustafa Sungur Ağabey paneli devam ediyor...

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum