Süleymân’a da rüzgârı boyun eğdirdik!

Süleymân’a da rüzgârı boyun eğdirdik!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Sebe Sûresi 12-14. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

12-Süleymân’a da rüzgârı (boyun eğdirdik)! (Öyle ki) sabah gidişi bir ay(lık mesâfe), akşam dönüşü de bir ay(lık mesâfe)dir.(*) Ve erimiş bakır menba‘ını onun için (sel gibi) akıttık. Rabbisinin izniyle onun önünde çalışan bir kısım cinler de vardı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli ateş azâbından tattırırız.

13-(O cinnîler) ona saraylardan, timsâllerden (üzerinde nakış ve süsleme bulunan şeylerden), havuzlar gibi (geniş) leğenlerden ve (çok büyük) sâbit kazanlardan (o) ne dilerse yaparlardı. (Onlara buyurduk ki:) “Ey Dâvûd âilesi, şükür için çalışın!” Fakat kullarımdan çokça şükreden azdır.

14-Artık onun (Süleymân’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onlara (Süleymân’ın) ölümünü ancak asâsından yemekte olan dabbetü’l-arz (bir ağaç kurdu) fark ettirdi. Bunun üzerine (Süleymân) yere yıkılınca, (onun ölümünü ancak bu şekilde anlamalarıyla) cinler için açıkça belli oldu ki, eğer gaybı biliyor olsalardı (o öldüğü hâlde), o aşağılayıcı azâb içinde kalmazlardı.

(*) “Hazret-i Süleymân (as), bir günde havada tayerân (uçmak) ile iki aylık bir mesâfeyi kat‘ etmiştir (almıştır) der. İşte bunda işâret ediyor ki: Beşere (insana) yol açıktır ki, havada böyle bir mesâfeyi kat‘ etsin. Öyle ise ey beşer! Mâdem sana yol açıktır. Bu mertebeye yetiş ve yanaş. Cenâb-ı Hakk, şu âyetin lisânıyla ma‘nen diyor: ‘Ey insan! Bir abdim (kulum), hevâ-i nefsini (nefsinin isteklerini) terk ettiği için havaya bindirdim. Siz de nefsin tenbelliğini bırakıp, bazı kavânîn-i âdetimden (âdetimin kānunlarından) güzelce istifâde etseniz, siz de binebilirsiniz.’ ”(Zülfikār, 25. Söz, 79-80)