Şu ünsiyet olmasa

Kur’an’dan Risale-i Nur perspektifinde günümüze mesajlar(45)

Tefekkür, hayatı anlamlandırmanın en etkin yoludur. Ama bu etkili yolu kullanansa üzülerek söylemek gerekir ki çok azdır.

Müdahalede bulunmadığımız şeye sahip çıkmak ne denli mantıklıdır? Müdahalede bulunmadığımız halde lehimizde ya da aleyhimizde bunca oluşumlar üzerinde fikir yürütmemek ve onları “ünsiyet” denen alışkanlık perdesi altında unutuvermek ne denli muhakeme kabiliyetimizle bağdaşır?  İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellik düşünme kapasitesini kullanmaktır. Düşünmeden hayatın sırlarını aralamak mümkün değil.

Bu işe kendimizden başlamak doğru olan. Anne rahmimiz bizim en güvenli yerimizdir. Orada ilahi güç her an iş başındadır. Bizim hiçbir müdahalemiz yoktur. Empriyonun gelişim aşamalarında farkında bile olmadığımız bir mucize gerçekleşmektedir. Günün birinde yine bir mucize eseri insanın en küçüğü olan bir bebek olarak doğarız. Yaklaşık iki yaşına kadar kendimizde değiliz. Annemize ya da bakıcımıza bağımlı haldeyiz. Cinsiyetimize, vücut hatlarımıza, güzellik ve çirkinliğimize, rengimize, sevecen ve soğukluğumuza, zekâmıza, uzunluk ve kısalığımıza, atletik olup olmadığımıza ve daha başka özelliklerimize hiçbir müdahalemiz yoktur. Birkaç dönemden sonra derken aklımızın ermeye başladığı erginlik çağına geliriz.

Erginlik çağında bizi bekleyen birçok tehlikeler olmakla birlikte bu dönemde ya da hiç olmazsa ileriki dönemlerde “Ne idik, nereden geliyoruz, ne yapmalıyız ve nereye gidiyoruz” sorularını irdelemek, merak duygumuzun en önemli görevi değil midir?  Annemiz ve sevdiklerimiz bizi hayata bağlayan bağlar. Bunların hakkında da doğru dürüst bilgimiz yok. Sevgilerimiz ve hüzünlerimiz başlı başına deşilip üzerinde derin derin düşünmeye dalacağımız esrarengiz vakıalar.

İnsanın bizzat kendisi, yüzleşmesi gereken büyük bir ayettir. Kendimizi anlasak kâinatı da anlamış oluruz. Kendimizi kendimizde görmeli ve anlamalıyız. Bize meçhul olan bir mucize ile yatıyoruz ve kalkıyoruz. O kadar ki doğduk ve şimdi hayattayız. Varlığımız hakkında en küçük bir fikir yürütmede bulunmazsak, büyük bir yanılgı içinde olmaz mıyız? Hele bizi yaratandan gafilsek, bizi nasıl bir boşluk beklediğini tahmin etmek zor değil. Ağır seyreden bunalımlar bu çarpık algıdan sonra başlar.

Yaratıcı Allah’ın varlığı bizim en büyük dayanağımız. Bu dayanak olmadan insanın kendini tanıması, hayatı anlamlandırmada kendinin bir anahtar rolünü taşıdığını fark etmesi ve huzurun kendinde olduğunu görmesi mümkün değil. Bunun için Kur’an, yer yer Allah’ın gücünü göstermesi noktasında değişik çeşnilerle insanın dikkatine sunar ve       

هُوَ الَّذ۪ي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْاَرْحَامِ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ yani “Rahimlerde size dilediği şekli veren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur; O her işinde mükemmel olandır, her hükmünde tam isabet edendir.”[1]  diye dünya hayatına bir başlangıç olan ana rahmini ve oradaki aşamaları gözler önüne serer. O öyle bir yaratıcıdır ki o güvenli yerde bize istediği gibi şekil vermektedir; bizi belli bir süreye kadar beslemektedir ve o süre dolduğunda da yine mucize olayla mucizevi bir varlık olarak dünyaya getirmektedir. Bu mucize olayda diğer figürler basit birer aracıdırlar. İşte bu işi yapan yalnız ve yalnız Allah’tır. Üstelik her işi çok mükemmel yapar ve yaptıkları da tam isabetlidir.

Bizim gücümüzü aşan olaylar hakkında ne denli düşünürsek bizdeki farkındalık o denli artar. Kendimizi ise daha derinlemesine incelemekse acizliğimizin idrakiyle yaratıcımız hakkındaki bilgilerimiz daha içselleşir. Ne varsa Allah yaratmıştır.

 

[1] Kur’an, Al-i İmran:6

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.