Söz’ün değeri ve Hz. Ali (ra)

İlim ve irfan mektebinin en en değerli temsilcisi Hz. Ali (ra) Efendimizin her alanda çok güzel öz deyişleri ve özlü ifadeleri vardır. Hz. Peygamber’in (asm) amcası oğlu ve damadı olan İmam Ali (ra), Resûlullah’ın pek çok övgü ve takdirine mazhar olmuş ve gönlünde yer almıştır.

Ön yargıdan uzak ve engin hoşgörü sahibi olan İmam, kimseye peşin hükümlü davranmaz ve sırf “falanca söyledi” diye kesin reddetme ya da kabullenme insafsızlığını göstermezdi. Basiret ve öngörüsü o denli güçlüdür ki, sözün çıktığı ağızla uğraşma yerine onun mahiyetine bakar. Nitekim İmam Ali (ra) der ki:

“Söyleyene bakma, söylenene bak!”

Günümüzde pek çok kimsenin, söyleyeni gözönünde bulundurarak nice güzel hüküm ve ifadeleri reddettiği dikkate alınırsa Hz. Ali’nin (ra) bu sözünün kıymeti daha iyi anlaşılır.

Bazen siyasî tarafgirlikle, bazen klik taassubuyla nice güzelim hüküm ve düşüncelerin havaya savrulduğu; hatta, havada dolaşmasına bile müsaade edilmediği görülmektedir. Oysa, hiç beğenmediğimiz nice fena ve fani insanların ağzından ya da kaleminden çok güzel gerçekler ortaya çıkabilir. Bize düşen, o hakikatların hayat bulmasına ve toplumla buluşmasına katkıda bulunmak ve zemin hazırlamaktır.

Önemli olan diğer bir husus da “söz”ü tasarruflu kullanmaktır. Bilindiği gibi; “tasarruf” ayrı, “cimrilik” ayrı şeydir. Tasarruf, kısmak, esirgemek gibi bir mesaj taşımaz. Bu mesajlar cimriliğin özellikleridir. Tasarruf ise, yerli yerinde ve yeterince kullanma ve harcamanın ifade biçimidir. Günde üç kez kullanımı önerilen ilâcın; cimrilik yapılarak az kullanılması yarar sağlamadığı gibi; fazlası da zarar verebilir. Hatta, hayatı sonlandırabilir.

Hz. Ali (ra) ne güzel söylüyor:

“Söz ilâçtır; azı yaşatır, çoğu öldürür.”

İhtiyaç kadar konuşup yerli yerinde mükâlemede bulunmak insanın kemaline işarettir. Az ve öz ifadeler hem rahat anlaşılır; hem de dinleyenin dinleme gücünü zorlamaz. Gereksiz lâf gevezeliği kişilik probleminin belirtisidir. Sözün bıktırıcı olmamasını öğütleyen İmam Ali (ra), bu noktayı dile getirirken de özlü ifade kullanır:

“Sözün güzelliği, kısalığındadır.”

Konuşmak için sırasını beklemek ve ihtiyaç miktarınca konuşmak muhatapta çok güzel izler bırakır. Bu tür güzelim sözlerin etkisi de o denli büyüktür. İmam Ali’nin (ra) deyimiyle:

“Söz, ok ve mızraktan daha tesirlidir.”

Ok ve mızrak yaraları kabuk bağlayıp iyileşse de sözün bıraktığı iz kolayca silinmez. Etkisi uzun müddet devam eder. Bu yüzden sarf edilecek sözlerin etki alanı ve ağırlığı mutlaka hesaba katılmalıdır.

Lüzumsuz konuşmamanın; deyim yerindeyse susmanın verdiği mesaj, bazen o denli etkin olur ki, bir sürü lâf kalabalığından daha güzel sonuç getirir. Hz. Ali’nin (ra) ifadesiyle:

“Susmak ağırbaşlılığı artırır. Sükût yalan söylemekten ve başkalarını çekiştirmekten her halde evlâdır.”

Çok değerli bir sermaye olan “söz” nimetini yerli yerinde kullanmak, bu konuda israftan kaçınıp cimrilik de yapmamak ve böylece kişiliğimizi korumak dikkat etmemiz gereken önemli noktalardır. İnsanlığın düşmanı olan yalana tevessül etmektense ağırbaşlılığımızı ve şahsiyetimizi sükûtumuzla korumak baş tercihimiz olmalıdır.
Sözlerimizin bizi mahcup etmemesi dileğiyle...
 
Yeni Asya

Önceki ve Sonraki Yazılar