Sorulardan sorgulamalardan doğan eser Haşir

Bediüzzaman şark skolastiğini yıkmıştır, İslam skolastiğini yıkmıştır. Bu sorgulayıcı zeka, tarih boyunca hiç irdelenmemiş ve sorgulanmamış hakikatleri, sorunları neden sorguladı? Çünkü asrın mantığı her şeye hastalanmış ve hastalatılmış aklın penceresinden bakıyordu. 18 yüzyıldan sonra gelen birçok filozof Hıristiyanlığı sorgulama hatta aşağılama suretiyle insanların itikadlarını berhava ettiler. Hatta bunlardan bazıları nihilizmi ve ateizmi doğurdular ve beslediler. Bediüzzaman’ın sorgulayıcı zekası batı felsefe ve ilmi ile laboratuardan kaynaklanan ilimlerinin bütün tıkadığı noktaları gördü. O da tersinden sorgulayarak yeni bir sorgulama düzeni ortaya koydu. Bütün Risale-i Nur, klasik teslimiyetçi, skolastik dini düşüncenin tersine hasta aklın tedavisi, rehabilitesinden yola çıktı. Onun özellikle büyük eserleri, bunların başında Haşir gelir, bu sorgulayan, ayıklayan ve yeni sonuçlara çıkan soran, sorgulayan zekasının mahsulüdür.

Haşir Risalesi sorulardan ve soru edatlarından doğmuştur dense yeridir. Türkçeye çok hakim ve ondan yeni bir fesefe dili üreten Bediüzzaman bizim felsefe dilimizin olmayışından yakınan Mehmet Kaplan ve benzerlerine de çok önceden cevap verdi. Çünkü Kaplan Hoca, bizim felsefe dilimizin olmadığını iddia ettiğinde Bediüzzaman bu felsefe dilini oturtmuştu. Rahmetli Ali Uçar, Mehmet Kaplan’a Bediüzzaman’ın  Sözler isimli eserini verir, birkaç gün sonra eseri ondan aldığında hocanın gözleri kanlanmıştır. “Niye daha önce bunları görmedik veya göstermediniz” demiş. Çünkü Kaplan hoca üreten, düşünen bir zeka idi. Edebiyatımıza özellikle yorum düzenimize metinlere yeniden bakmayı o öğretti, ondan sonra o kapı kapandı sanki. Rahmetli bana Wellek’in Edebiyatın Teorisi isimli kitabının İngilizcesini tavsiye etmişti ve ben de almıştım, yeni bir düşünme ve eleştiri tarzı getirmek için çabaladı.

Haşir Risalesinde o kadar çok sorgulayan sorgulayıcı cümle var ki, hasta akıl bu sorgulayıcı cümleler karşısında ne yapsın? Bediüzzaman orada anlamakta güçlük çeken adamı karşısına alır ona akıl, kalp karışımı cümleler sunar. Bu sorulara  dayanamaz hasta. Akıl, bir tedavi merkezidir. Haşir Risalesi, ahirete inanmayan insanı rehabilite eden, onun gözünü ve düşüncesini açmaya çalışan bir insandır Bediüzzaman veya karakter anlatıcı. Çünkü Bediüzzaman hem ordaki şahıslardan biridir hem onları yöneten mantık ve akıl trafiğini yöneten biridir.

Şimdi eserin başındaki paragrafı alıyorum. Burada yapılan sorgulamalara akli-kalbi sorgulamalara dikkat çekeceğim. Her iki adam da soruları kullanır, biri menfi sorular. Tamamen olumsuz. Diğeri onlara karşı insafı uyandırmaya çalışan sorular.
“Yok miri malı değil, belki vakıf  malıdır, sahipsizdir. Herkes istediği gibi tasarruf edebilir. Bu güzel şeylerden istifadeyi menedecek hiçbir sebeb görmüyorum. Gözümle görmesem inanmayacağım dedi.” Buradaki sorgulama değil tamamen kayıtsızlık.

Ondan sonra;
“Padişah kimdir? Tanımam
“Sonra arkadaşı ona cevaben, “Bir köy muhtarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf katipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki nihayet derecede muntazam şu memleket hakimsiz olur?”
Dört kere arka arkaya olmaz, olmaz, olamaz, olamaz, bu dört tekrar hasta aklın  kafasına vurur.
Olmaz, olamaz, olamaz, olamaz.
Dört benzeri kelime ile olamazı anlatır, arkasından “biliyorsun muhtarsız köy, ustasız iğne, katipsiz harf…”
Şu cümlenin sorgulayıcı ama kuru filozof sorgulaması gibi değil aklın ikazıyla kalbi harekete geçiren bir sorgulama.

“Nasıl oluyor ki nihayet derecede muntazam şu memleket hakimsiz olur?”
Başında dört tane olamaz, sonra, “Nasıl oluyor ki…” ve olur.
Olamazların arkasından iki adet olur. İşte sorgulama tarzı, vur uyandır, sonra uyanmış akılla kalbi çağır ve anlat.

Olamaz olamaz olamaz olamaz. Nasıl olur?
Sorgulamayı kurgulamada ne kadar harika bir örnek. Yaşasın Bediüzzaman ve bu nasıl ifade etmek?

Arkasından, “Nasıl oluyor ki…” Hakimsiz olur.
Ondan sonraki cümle “Ve bu kadar çok servet ki, her saatte bir şimendifer gaipten gelir gibi kıymettar, musanna mallarla dolu gelir, burada dökülüyor gidiyor. Nasıl sahipsiz olur?”
Yukarıdaki cümlede de burada da nasıl ile soru ekini nasıl sorgulayıcı şekilde kullanır. Nasıl sahipsiz olur? Gözleme dayalı bir sorgulama zaten onda bütün sorgulamalar gözleme dayalıdır. Gözlem ve sorgulama, batı gözlem yapar inkara gider, o ise gözlemden inanca sorgulamaya ve teslim olmaya gider. Bu nasıllar nasıl binlerce insanın itikadını kurtarmıştır nasıl harika bir “nasıl” kullanımı. Ey üdebayı  köhne, işte size rahle Bediüzzaman ve rahle.

Bir paragrafta;
Nasıl oluyor ki?
Nasıl sahipsiz olur?
Nasıl maliksiz olabilir?
Kelime grupları sorgulayıcı zekanın tezahürleridir.

Bir parafrafta beş tane yüklem değeri kazanmış sorgulama cümlesi, buna ne akıl dayanır ne kalp, ne de şeytan.

Son cümlede sorgulama o kadar yoğun yapılmış ki bakın: “Sen anlaşılıyor ki bir parça frengi okumuşsun. Bu İslam yazılarını okuyamıyorsun. Hem de bilenden sormuyorsun.” Burada sorgulanan yanlış okumalar, doğru okuyamama ve sormama bu de dalaletin kaynağı. İçe içe telkinler ve eğitim.

Sonraki cümle grubunda sersem adamın yanlış sorgulamaları yer alır. Arkasından emin arkadaş. “Görünen şu memleket” der memleketi nazara verir.
“Görmüyor musun ki” deyip görmemenin doğurduğu yanlışı nazara verir. Gelip gitmeden, dolup boşalmadan memleketin daimi bir memlekete tebdil yani değişeceğini çıkarır. Bu da soru eksiz sorgulama, ne kadar  plastik bir dil kullanır.

Beni kimse anlamadı ki bu adamı da anlasınlar, benim trajedim bu hissettiklerim ve çevremdeki hissiz adamlar. Bediüzzaman’ı anlatamıyoruz. 
Sorgulama tarzlarına devam edeceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum