Sofi Mirza'nın Saidi, Nuriye Hatunun biriciği…

Sofi Mirza'nın Saidi, Nuriye Hatunun biriciği…

Bilal Tanrıverdi'nin "Bediüzzaman" yazısı

Bilal Tanrıverdi'nin yazısı:

Bediüzzaman

Sofi Mirza'nın Saidi… Nuriye Hatunun biriciği…

Kürdistan dağlarının ateşpare yiğidi…

Anadolumuzun ve alem-i islamın şanlı üstadı…

Bazen Kürdi.. Bazen Nursi..

Fakat hep Bediüzzaman…

***

O hep çok farklı konuştu...

Rahmani bir üslup, Çağlar ötesi bir ufuk…

Birkaç aylık tahsil ile ilim irfan okyanusu...

Anlayamanlar anlayanlara sordular.

Anlayanlar dehaya; ''Bediüzzaman'' dediler…

***

Tiflis'in Şeyh San'an Tepesi'nde sureten esarette iken dedesi Abdulkadir Geylani himmetiyle ümid muştuları deklere ediyordu mazlumlara…

O konuştu, şarkın dağlarından Yıldız Sarayı'na kadar dalgalandı bu sayha...

Onu dinlemeyen muasırlarına takılmadı.

Keçe külahlıları ve mübarek nurdaşları ile at sırtında iken bile asırlar ötesine hitap etti …

Konuştu manevi telsizle, telgrafla... Risale-i Nurlarla…

''Acele ettim kışta geldim; sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz.'' , ''Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.'' dedi son asrın gariblerine….

Zemheri kışta… Helaket ve felaket asrında parlayan bir heyyula gibi…

***

İnancın ve idrakin en derin mevzularını zorlayan, ama hep başarıyla izah eden; en derinlere dalıp boğulmadan define çıkaran bu ilmi dirayet, Bediüzzaman'ı da farklı yapıyordu.

Koca dehaların ''Bu bir nakli meseledir; akılla izah edilmez.''dediği meseleleri alıyor; o lav gibi yakıcı mevzuları öyle yoğuruyordu ki, sonunda harika izahlar hasıl oluyordu. Hatta öyle izah ediyordu ki, ''Gelsin yediden yetmişe herkes okusun!..'' diyordu.

''Eğer anlamazlarsa parmaklarını gözlerime soksunlar!..'' diye ekliyordu.

Ama parmaklar ona hep takdirle uzandı, onu işaret etti...

Parmaklar, onun meşk ettiği hakikatleri kaydetmek için çalıştı. Parmaklar çalıştı, inanç ve hamiyet örüldü ilmik ilmik…

Büyük baharı müjdeledi hep…

Anadolu ve Trakya'yı aşarak, hatta Müslüman coğrafyanın ötesinde de güzel bir dünyadan bahsediyordu…

***

Gül renkli kitaplar Barla dağlarında yalnızlığın doruğunda kaleme alındı…

Barla, Katran ağacı, Gelincik Dağı, Eğirdir Gölü şahitti bu yalnızlığa…

Çiçekler açacak diyordu; iman çiçekleri…

Tomurcukları kırağı vurmasın diye… Ruh-u canıyla hayatı hiçe saydı…

Gözünde ne cennet sevdası ne cehennem korkusu…

Ümitsizlik olmadı hiç dünyasında.

Tohumları gözyaşıyla sulardı; gerekirse kanıyla da…

Nezihâne, nazikâne davranın derdi, çiçeklerime.

Kavli leyyin olun; incitmeyin…

Ayrık otlarını bile ayıklarken öfke göstermez ve öğütlerdi; ''Bahçedeki yabani ve zararlı otlardan intikamımı almayın, ola ki gölgesinde çiçekler yetişir!..”

İki minare yüksekliğindeki Van Kalesi'nden düşerken bile 'Eyvah Davam' derken kainat sallandı belki…

Seydam !

Kabrinizde nazar ediniz…

Hep Ümitvar olduk…

Malumunuzdur… Seher vaktidir…

…Buyrunuz...

 

https://twitter.com/bilaltanriverdi

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum