Siyasal islamdan global islama ve 'Abdullah' sınırı

Siyasal islamdan global islama ve 'Abdullah' sınırı

Siyaset, hareket, düşünce ve ufuklar.
Cumhuriyet, siyasal İslam ve demokratlık…
Sonra laikliğin dinsizlik olarak telakki edilmesi…
"Halka rağmen halk için” yapılan manipülasyonlar.
50‘ler den sonra ki gelen vesayet hürriyeti ve gücü elinde tutanların “inisiyatife bağlı” demokrasisi…
Her şeye rağmen demokrasinin güzelliği ve halkın ağzına çalınan serbestiyet balı...

Yıl bin dokuz yüz yitmiş bilmem kaç.
Günlerden her hangi bir gün…
Saat 19:00…
Tüm Türkiye pür dikkat…
Ne mi oluyor?
Her zaman ki gibi TRT RADYOLARININ ANA HABER BÜLTENİ SAATİ…
Kim mi konuşacak?
Fark etmez her hangi bir lider.
Büyük bir zevkle kulaklar kabartılmış sanki en güzel film, en güzel dizi seyrediliyormuş gibi dinleyenlerin gözleri ışıl ışıl.
Önce başbakan konuşuyor.
Ve ardından ana muhalefet partisi lideri.
Sanki tüm Türkiye bol tartışmalı hoş sohbetli bir akşam yemeği yiyor.
Ne günlerdi o günler bee…
Belki anarşi terör ve istikrarsızlık had safhadaydı… Belki Türkiye 70 sente de muhtaçtı ama yine de tarifi zor bir zevk vardı.

***

Peki, neden siyasetin eski tadı yok.
Eskiden birçok gencin hedefi gelecekte siyasetçi olmaktı.
Bugün araştırın bakalım hangi genç "siyasetçi" olmak istiyor.
Oysaki günümüz dünyasında, siyaset ya da politika demek ülkeleri memleketleri ve hatta dünyayı yönetmek demektir.
Adeta masallardaki "devlet kuşu" gibi kimin başına geçerse kral o oluyor.
Yani kral olmak, ikbal yollarının açılması bu kadar kolay…
Oysaki  GfK'nin yaptığı bir araştırma vardı.
9 meslek dalında araştırma yapılmıştı da siyaset en son güvenilen meslek olmuştu.
"Gaddar siyaset ve zalim propaganda, aralarında hadsiz bir mesafe olan yalan ve sıdkı birbirine karıştırmış." (Hutbe-i Şamiye, s. 51, 52.) olduğu için mi güvensiz olmuş.
Ya da bu zamanın siyaseti kalpleri mi bozuyor?
Kısaca halk artık siyasete itibar etmiyor.
Tabi ki bunun altında yatan birçok gerçek var.
Yolsuzluklardan, hortumlardan, fırsatçılıktan, dolandırıcılıktan tutun, her iktidar sahibinin kendi tarafına çekmesine kadar bir sürü yalan yanlış hareketleri sıralayabiliriz.
Ha bir de liderlerin kralları aratmayan sultası…
Bazen düşünürüm: Siyaset dinden uzaklaştığı için mi bu kadar güvensiz olmuş, yoksa gerçekten güvensiz olduğu için mi dinden kopmuş?
Acaba siyaset dinin emrine verilse o kaybettiği güveni tekrar kazanır mı?
Nasıl ki zaman zaman din siyasete alet edildiği için bu kadar irtifa kaybettiydi ya…

***

Ortada ilginç bir tartışmadır sürüp gidiyor.
Hiç kimse atmosferin dışına çıkıp dünya siyasetinin, insanlığın genel görüşünün, değişen şartların, serbestiyet ve malikiyet çağının getirdiği yüksek anlayışın, dünyanın artık “tek bir muallim”le yönetilme zamanının geldiğine bakmıyor.

Yahu artık zaman değişti asır başkalaştı.
Artık dünya küçüldü.
Artık “radikalizm” bitti.
Siyasal İslam 11 Eylül ikiz kulelerin yıkımıyla yıkıldı.
Ve bu yıkım dünyanın gözünü fal taşı gibi açıp uyandırdı.
Artık beşer: anarşistliği intaç eden tüm etkenlerden Allah’a sığınıyor.
Öyle ise Üstadın deyimiyle; Allah’a sığınmanın yegâne yolu ittihad-ı İslamdır.
Ve bu yola girmenin de tek metodu “müspet harekettir.”

Müspet hareketin geniş manası “kitlelere hitaptır”.
Kitleleri harekete geçirecek en önemli saik hürriyettir.
Hürriyet ise bugün ki global dünyanın, tüm insanlığın ve de İslam aleminin ortak paydasıdır.
Ve hürriyetin en olgun şekli Bediüzzaman’ın tabiriyle ve ta en başta savunduğu “hürriyet-i şer’î”yedir.

Dolayısıyla yaklaşık yüzyıllık bir deneme yanılma yoluyla başta Türkiye ve geniş manada tüm İslam aleminin geldiği nokta, zorba ve ceberut devlet anlayışından kurtulmanın yegane reçetesi Bediüzzaman’ın DP'yi destekleyip onlara duruşuyla yüklediği “anane-i islamiyeyi savunma” misyonunun mantığında saklı.
Çünkü Bediüzzaman bu hareketiyle daireyi alabildiğine geniş tutmuştu.
Çünkü bu halkların özünde islam yatıyordu.
Bid’a ile hareket etse de kalben taraf olmayanları da kendi yanına çekmişti.
Eğer bugün İslam dünyasında başarılı bir şahlanış varsa topyekün bu mantığa yaklaştıkları içindir.
Artık insanlar hiç kimseye, ”sen bana oy vermediğin için kafirsin” demiyor.
Zira dağ başında ki çoban bile artık hürriyetin tadına vardı.

Bundan sonra mı?
Bence bundan sonra:
İnsanlar hür oldukça “Abdullah” sınırına daha çok yaklaşacaklar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum