Sinekli  Bakkal, Halide  Edip, Postmodernizm, dinler arasılık vesaire....

Sinekli Bakkal, Halide Edip, Postmodernizm, dinler arasılık vesaire....

Himmet UÇ'un yazısı...

Sinekli Bakkal günümüzün romanıdır. Çünkü henüz cumhuriyet dönemini idrak etmemiş bir dönemi anlatır. Bir yöne ile post moderndir, Çünkü Cumhuriyet döneminde yazılmış geriye gidilerek past bir zamanı anlatmıştır, bir yerde postmodernizmin nostaljik yanıdır. Bir yerde kaybettiğimiz senteze üzülmektir. Halide Edip  bu romanı 1936 yazmıştır, Cumhuriyet on yaşındadır. Yeni bir yaşam biçimi orta yerdedir. Ama bugün o yeni yaşam artık yerini daha mantıklı bir yeni yaşama terk etmek zorunda olduğunu anlamıştır. Önceki yaşam bir dayatma idi, bütün değerleri ite kaka toprağın altına ittiler onlar toprağın altında da yerlerini devam ettirip yüz yıl sonra ortaya Sinekli Bakkal’ın dünyasına girdiler. Belki de Halide Edip bir kehanetle bunun sonu yöne böyle olacak mı diyor, yani dinlerin ve kanaatlerin sentezi bir yeni dünya. Modernizmin baskısından kurtulan dünya.

Halide  Edip Milli Mücadeleciler içinde demokrasiyi en iyi bilen kişi idi , çünkü asker değildi. Ama onun kafasındaki demokrasi tarzı bizzat birlikte çalıştığı kimseler tarafından iyi karşılanmadı ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı, muhalif olmadı ama muhalifti. Diline yansımadı . Ama yapılanların tek boyutlu olduğunu birçok  şeyi feda ettiğini gördü, eşi Adnan Adıvarla Avrupa da korkulu günler ve yokluklu günler yaşadılar. Ama ç alışkan Halide Edip kendini dünyaya kabul ettirdi, Hindistan Avrupa ve Amerika’ya gitti, konferanslar verdi, hocalıklar yaptı, kitaplar , araştırmalar yayınladı. Adnan Adıvar’a Tarih Boyunca İlim ve Din’in yazdırdı. Çok iradeli ve güçlü bir kadındı, 1938 de Atatürk öldü ve o bir yıl sonra Türkiye’de döndü, demokrat partiden milletvekili oldu, İstanbul üniversitesinde hocalık yaptı ve öldü. Milli mücadelenin  Halide Onbaşı’sı mukal muhalif olması ile Bediüzzaman’a benzer, her ikisi de güzel şeyler yaptılar ve öteye göçtüler.

İmam’ın kızı Emine ile Tevfik  çocukluktan beri birbirlerine aşıktırlar. Emine  Tevfik’e kaçar ve İmam İlhami Efendi  Emine’yi evlatlıktan reddeder. Fakat , Emine eşinin bir gece kendi taklidini arkadaşlarına yaptığını görünce evi terk eder. Tevfik , bir süre sonra yaptığına pişman olur ve Emine’ye kendini kabul ettirmeye çalışır, mahalleli kadınlara kendini anlatır. Mahalleli , Tevfik’i şikayet eder, Tevfik , Gelibolu’ya sürgün edilir. Emine hamiledir, Tevfik ve Emine’nin bir kızları olur, adını Rabia  koyarlar. Kız büyüyünce sesinin güzelliği dikkati çeker. İmam torununu hafız yapmaya karar verir, Rabia Hafız olunca ünü yayılır, mukabele okur. Zaptiye Nazırı  Selim Paşa’nın karısı  Sabiha Hanım Rabia’yı dinlemek ister ve Kandil’de  Kur’an okuması için çağırır. Selim Paşa , Sabiha Hanım’dan Rabia gibi bir kız ister. Oğlu Hilmi  ise  çelimsiz peltek bir oğlandır, Hilmi babasının istemediği şekilde  Jön Türkler’e katılır. Sabiha Hanım başka bir çocuk doğurmayınca  Paşa da gizlice  bir buğdaycının kızı ile evlenir, ikinci karısı da Hilmi ‘den daha çelimsiz bir kız doğururken ölür. Sabiha Hanım bunların farkındadır.

Sabiha Hanım , Rabia’nın eğitiminin  kendi konaklarında devam etmesini ister. İmam bu teklifi kabul eder. Birgün Rabia  Selim Paşa’nın uşağı Şevket Ağa’yla İmam’ın evine dönerken  Tevfik’in evinde ışık görür, Babasının döndüğünü anlar, öğleden sonra konak yerine Tevfik’in evine gitmeye başlar. Durum fark edilince  Emine konağa gider, Selim Paşa İmam ve Emine’ye  çocuğun seçme hakkı olduğunu söyler, Rabia babası ile yaşamayı kabul eder. İmam bunu kabul etmez, çünkü tüm kazancı Rabia sayesindedir. Tevfik Rabia’nın tüm gelirini imama vermeyi teklif eder, kabul edince İmam razı olur.

Tevfik,  haftada üç gün  mahalle kıraathanesinde  Karagöz oynatır.  Rabia büyümüş güzel ve genç bir kız olmuştur. Bilal ile aralarındaki yakınlaşma onun gelecekte bir despot  olmak hayalinden ötürü sona erer.  Tevfik sanatcı bir yaratılışa sahiptir,  Ortaoyunundaki mirasyedi karakterini değiştirmiş, onun yerine  Dahiliye Nazırı Zati Bey’i oynar, Zati Bey onu ikaz eder.

Tevfik, kadın kılığında  Fransız Postahanesine gider, yasak yayınlar yüzünden yakalanır, Selim Paşa’nın karşısına çıkarılır, Şam’a sürülecektir. Bu arada Hilmi de Şam vali muavinliğine atanır. Peregrini bir Hristiyan papazıdır. Rabia’nın durumu dikkatini çekmiştir, onların yanında islamiyete ilgi duyar ve Müslüman olur, Osman ismini alır. Rabia onunla evlenir. Rabia’nın  Osman’dan bir çocuğu olur. 

1908 ihtilali olur, padişah devrilir, sürgünler evlerine dönerler. Bunların içinde Tevfik de vardır. Sürgünler bir anda halkın içinde kahraman telakki edilirler.

Romanın Şahısları 

Halide Edip Adıvar  yazarlarımız arasında bağımız bir kişilik sahibi kimsedir. Hayatı boyunca ilkelerine bağlı olmuş, onlar uğruna ne çekilmese gerekirse çekmiş, çıkarlarına değil demokratik kanaatlerinin peşinde gitmiştir, bu yüzden çok acılar çekmiş, sürgünler yaşamış ama yılmamış daima aziz ve fazilet içinde yaşamıştır. Üstelik onun ilkelerini savunduğu dönemlerde yanında yer alan olmadığı bir cemaat şuuru olmadığı halde bu gün cemaatlerin savunduğu birçok şeyi o sanatlı bir şekilde ortaya koymuştur. Türk romanı batılı karikatür tipleri ortaya sürerken o geleneklerimiz ve dinimizden doğan bir  bir genç kız ve kadın tipi ortaya koymuş, hiç modern mekteplere uğramadan Hafızlıktan toplumda iyi bir yer ve statü eden , musikişinas bir roman karakteri  ortaya koymuştur. Üstelik bu romanı Türkiye’de değil dışarıda yazmıştır. Romanın ilk adı Clown of Daughter, Soytarının Kızı’dır. Ama  Rabia bizim geleneksel dinine ve örfüne bağlı bir genç kızdır. 

Rabia bir karakterdir.

Karakterler tiplerden farklıdır, karakterler en olmadık anlarda en iyi davranış biçimlerini  sergileyen kişilerdir. Rabia alışılmış davranış şekillerini değil, farklı ve orijinal davranmayı sever.Rabia çocukluğunu  dedesi İmam İlhami Efendi’nin yanında geçirmiştir. On bir yaşında Hafız olmuştur. Katı gibi görünen ama istidatlarını toparlayıp dağıtmaması için sıkı bir denetimle okumuştur. Çünkü Hafızlık bir ısrar sonucudur, Halide Edip’in İngiliz toplumunu ve eğitim sistemini iyi bildiği halde bir karakterini  taviz kelimesindan uzak dedenin yanında yetiştirmesi onun ne tür bir insan peşinde olduğunu gösterir. İlk romanlarındaki maya tutmamış roman tipleri yerine Halide Edip iyi düşünmüş ve ülkesini  terk ettiğinde başka bir ülkede din ve milliyet dengesini  kurduğu bir karakteri yetiştirmiştir. Rabia birden bire ortaya çıkmamış bir arkası olan tiptir, Halide Edip’in romancı mutfağı  çok tipler yetiştirdikten sonra Rabia’yı ortaya koymuştur. Nasıl Yahya Kemal tarihimizi  Fransa da ki  Ekol de Nation Politik de yabancı hocaların telkini ile fark etmişse Halide Edip de batıda gönüllü ve zorunlu sürgün  yıllarında batı toplumunun tiplerini görünce   ve ilk roman tiplerinin onlara benzeyişini gördüğün de ortaya çıkarma zaruretini yakalamıştır.Bu karakterin ortaya çıkması bir uzun mülahazalar yığınından sonra ancak anlatılabilir. Rabia konusunda kafası esir alınmış aydınlar kuşağı fazla bir şey söyleyememiştir, çünkü abc den öteye gitmeyen bir düşünce sistemi dayatması konmuştur bir kuşağın önüne.

Rabia İstanbul’un en şöhretli Hafız Hanım’ı olmuştur.Mevlevi Vehbi Dede’den musiki dersi almış, Mevleviliğe boyun kırmış, tef , ud . kanun  gibi alaturka enstrümanları  süratle öğrenir, alaturka şarkıları da söyler. Kur’an, din , tecvid ve musiki ile birlikte bir sentezle ortaya çıkmıştır. Rabia tipini biz bugün gerçekleştirdik mi düşünmek lazım. Dindarlarımız bile bir İngiliz Amerikan bulaşığı melez kültür ile yarım yamalak bir oluşum içindedirler. Risalei Nur musikisi bir hedeftir, ama onu üretecek musiki ve sanat eğitimi alan insanlar gerekir. Bediüzzaman’ın üslubu bir musiki üslubudur, ondaki ahengi bul ve oku ondaki tanrısal tını ve musikiyi göreceksin.

Peregrini’den batı musikisi dersleri alır, başarılı olur. Doğu batı üslubunu birleştirir.Babasının sanatcı  ve sergerde mizacı onu etkiler, daha da sanatçı bir yapıya kavuşur.Kararlarında ısrarcıdır, yardımseverdir, Sinekli Bakkal onun gözünde bir ülkedir. O bizim Müslüman Türk kürt arap vs in en ideal karekteridir. Bir yeni hamurdur, ayrıştırmayı  ideal telakki eden, tek tiplerin insanı değildir.Irklardan meded almayan ırkları ve kültürleri  kaynaştıran bir idealin ortaya konmasıdır. Dedesi katı bir molla , babası bir ortaoyuncusu, kocası bir hristiyan din adamının Müslüman olması ile ortaya çıkmıştır. Halide  Edip dinler ve kültürler arası diyalogu gerçekleştirmiştir.Kültürü de öyle, din Kur’an , batı musikisi, Mevlevilik, geleneksel musiki ve enstrümanları işte Rabia.Kültür olmayınca ırklar susuz tarlalar gibi dikenlerle dolar, dikenlerde kimler dolaşır.Bütün ırkcılar batarlar, sağlıklı ilişkiler geliştiremezler.

Rabia  uyuşamadığı noktalarda  tartışma esnasında inatçı ve kesinlikle  cevap vermeyen bir  yapıya sahip, kabullenmediği şeyleri yapmayacak kadar güçlü bir iradeye sahiptir. Onda geleneksel kadınımızın gücü vardır. Açıklayamadığı konularda kadere sımsıkı bağlıdır, çünkü insan her meseleyi çözecek durumda değildir. Kainatın akışının gereği  ama insanın çözemediği çok mesele vardır. Rabia tipi Cumhuriyetin okullarında benimsenen bir tip olamamıştır, Çünkü Halide  Edip’in onunla tasarladığı ile o sistemin kadınları genç kızları aynı şekilde yetişmemiştir. Halide  Edip ‘in onunla tasarladığı ile uygulamada görünen arasındaki fark onun cumhuriyet  telakkisi ile il Milli Mücadelede beraber çalıştıkları arasındaki farktır. O karakter özelliklerine sahiptir, tip değildir. O eserin mıknatısıdır, her şey onun etrafında şekillenir. Halide Edip’in karakter tiplemesi ile Bediüzzaman’ın eserlerindeki tipler benzeşirler.

Peregrini, Osman

Batı müziğinin üstadı olan  kulağı çok hassas bir müzik hocası , ateşli ve heyecanlı bir yapıya sahip, felsefeyi, fikri tartışmayı ve konuşmayı çok seven birisi . Hristiyanlığa çok bağlı gerçekten inanmış biridir. Gençlik yıllarında zevklerin hepsini tatmış , yirmi dörtyaşında manastıra çekilmiştir. Kendinin üç şahsiyetinin olduğuna inanır, dimaği, ruhi, ve kalbi.

Rabia ile tanıştıktan sonra onu en çok tahlil eden kişidir. Sürekli soru soran tahkik ehli biridir. Rabiayı karakterinden dolayı sever, ona saygı duyar. Ondaki İslami tezahürler ve kişiliği ile din arasındaki n sadıkane uyum din değiştirmesine ve İslam tabiiyetine geçmesine neden olur.  Romanımızda irtidad vardır ama başka bir dine geçme örnekleri yoktur. Halide Edip , Hristiyan kültürünün ağır bastığı bir öğrencilik hayatı yaşamıştır. Hocaları hristiyan ve dinine bağlı kişilerdir. O sürekli Kur’an ile İncil.  arasında farklılıklar benzerlikler üzerine düşünmüştür. Amerikan kolejindeki hristiyan kültürü baskısı onu dinine itmiş ve daima kendi dinini daha üstün bulmuş, bunun tezahürü olarak bir samimi hristiyan papazını Müslüman yapmıştır. Bu onun dinler arası dialogdan öte bir tutumudur. Cesaretli bir fikir adamı , daima çözümler arayan bir karakter kişilik ve romancıdır.

Osman zaman zaman alıştığı hayatın dışında bir hayat tarzının sıkıntılarını çekse de Rabia’ya olan bağlılığını yitirmemiştir. Yaptığı Tılsımlı Kuyu operası  Rabia ile Osmanın sembolik izahıdır.

Vehbi Dede

Bir Mevlevi karakteridir. Halide Edip’in milli mücadeledeki arkadaşları ile anlaşamadığı bir konu da Mevlevilik ve benzeri tarikatlerin milletin tarihinde ve eğitimindeki yeridir. Yeni cumhuriyet bunları boşluğa ittiği için nesillerdeki dinsizlik zaman içinde büyük sorun olmuştur.  Hali Edip’in  romanda seçmiş olduğu tipler nasıl bir dünya kurmak istediğinin göstergeleridir. Ama onun gibi anlamamıştır  yeni sistemin insan tiplerini sistemin kurucuları. Romanın hemen hemen her yerinde karşımıza çıkan bir  karakterdir. Rabia onun telkinleri ile medrese tekke arasındaki çatışmanın yumuşamasını sağlayan bir insan durumuna gelir. Dinin katı yönleri Mevleviliğin  ateşin gürzü altında yumuşar  daha farklı  ve yumuşak bir hale gelir. Hazreti Mevlana’nın  öğretisi bu yönü ile bizi ve dünyayı etkilemiştir. Kelam felsefesi dışında  çok telli saz ve ney kullanır, musiki hocasıdır. İnsanlara güven verir ve insanlar onunla sırlarını paylaşırlar. İç alemi ile dış alemi uyum içindedir, çatışmaları yoktur.Sakin ve telaşsızdır.

Tevfik

Rabia’nın babası, sanatcı bir adam. Çocukluğu yeğeni olduğu Bakkal Mustafa  Efendi ‘nın yanında geçer. Paraya önem vermez , fakirler ile düşüp kalkar. Tembel , çocuk ruhlu , neşeli ve oyundan hoşlanan bir insan. Sesini ve mimiklerini kullanmada bir sanatcı gibi hareket eder. Dinle fazla bağlantısı yok, eğlenceden hoşlanan birisi. Sevdiği uğruna  fedekarlık edecek bir yapıdadır. Romanın sanat yönünde onun önemli bir yanı vardır. Rabia’nın kişiliği dedi ile onun kişiliğinin bir harmanıdır. Katılığı iradesi, babanın sanatcı kişiliği ise sanatcı yapısını belirler.

İmam İlhami Efendi

Vaazlarında heybet sahibi, insanları cehennemle korkutmaktan zevk alan tavizsiz bir imam  tipi, geçim konusunda güçlü bir geliri olmadığı için eli yufka ve biraz azgöz. Eğlenceye ve sevince karşı bir itutumda insan. Rabianın kişiğinin oluşmasında önemli tesiri var, onun tavizsiz dindarlığı torununun karakterindeki iradeyi yapar. Vehbi Dede’yi evliya olarak görür, ona saygı duyar. Kinci ve inatçıdır. Mahalle halkı onun vaazlarından etkilenir ve korkarlar. Allah’ı sadece havf ve korku yönüyle anlatır, ümid yönü ile değil. O Halide Edib’in hoca tiplerine bir eleştirel bakışıdır.

Emine

İmam’ın kızı, Tevfik’in karısı  ve Rabia’nın annesidir. Hamarat, titiz, mahalle çocukları ile oynamaya tenessül etmeyen  biri. On yedi yaşında  Kız Tevfik’e kaçıyor.  Tevfik oyunculuğu bırakacağı için ona kaçar ama oyunculuğu terk etmez.  Emine babasını ideal olarak düşünür, namuz anlayışı geleneksel , orta sınıftan bir ev hanımı. Tevfik’in  ahlaki olmayan tutumu yüzünden baba evine döner, kini ve üzüntüsü içinde ölüp gider. Romanın en zayıf tipidir.

Selim Paşa

Hükümdarın zaptiye nazırı. İyi bir aile babası Padişaha Allah’a bağlılık gibi bağlı. Klasik Osmanlı paşası . Devlete ve millete saygılı , devlet ve millet için kimseyi affetmeyen bir  vazifeşinas, dinine  örfüne bağlı.

Sabiha Hanım

Bir norm  kişi öncekiler gibi. Romanı tamamlayan bir kişi.  Güçlü bir kişiliği var, iradeli bir hanımefendi. Saza söze düşkün, zevklerine bağlı birisi, aynı zamanda dinine de meşru dairede ilgili. Din ile dünya dengesini sağlayan bizim geleneksel hayatımızı yapan bir kadın tipi. Ağzı sıkı, ailesine düşkün bir gelenekci. Rabiayı sever ve takdir eder.

Hilmi

Sabiha Hanım ile Selim Paşa’nın oğlu . Siyasi , Jön Türk, romanın  siyasi yanı onun ile ortaya konur. Genç ve devrimci aydınları temsil ediyor. Giyimine dikkat eder, giyimine düşkün paşazade gibi giyiden birisi . Fikirleri yüzünden belalara katlanır. Rakım Amca ve Cüce, Tevfik’in oyun arkadaşlarındandır.

Diğer Şahıslar

Bilal, Rumeli’li  Bahçıvan  Ramazan Ağa’nın  yeğenidir. Tokattan , tekmeden kaçan , başını beladan kurtaran bir  kişi. İş yapmayı sever, yaşlıları ürküten bakışlı , Rabia ilk dönem ona ilgi duyar  ama kişilğindeki zulme meyilden dolayı ondan kaçar. Vehbi  Dede ve Peregrini’yi  çalgıcı olarak görür. Hilmi ve arkadaşları ise züppedir. Paşa’yı beğenir ve ona benzemek ister. Sabit Ağabey, mahallenin tulumbacı başıdır. Kendine mahsus bir babayiğitliği ve namus anlayışı vardır. Bütün tulumbacılar gibi haytadır. Bütün tulumbacılar Rabia ile bağlantısı olan herkesi severler. Rabia , Osman ile evlenince ilişkiler iyi yola girer. Onlara saygı duyar.Çingene Pembe, mahallenin bir tipidir, Rabia’ya yandım eder, Rabia ona teyze diye hitap eder. Kanarya, Sabiha Hanım’ın alıp yetiştirdiği bir Çerkez kızı. Roman o günün toplumunu oluşturan her çevreden temsili şahıslar almış ve iyi harmanlamıştır.  Hiçbir  tip aşırma ve kopya değildir. Sarayda sultanın yeğeni ile evlendirilir, Daha sonra Nejat beyin hanımı olarak kadroya girer. Sabiha hanımlara saygıda kusur etmez, sonradan görse de sonradan görmelik etmez. Bu bizim geleneksel karakterlerimizdendin. Yardım  sever biridir, Rabia ‘ya hem düğün de hem de hamilelikte yardım eder.Nejat Bey, Padişahın yeğeni , saray içinde yaşamış, bundan dolayı halkın yaşamı ona gizemli gelir. Batı müziğini ve piyano çalmayı biliyor. Vehbi Dede ve Peregrini ile her hafta bir araya gelirler. Sarayın klasik gözünü budaktan sakınan kişilerindendir bibası ile birlikte.  Safvet Bey, ikinci mabeyinci , hiç evlenmemiş, yeğenlerini büyütüp okutmuştur. Dürnev , Selim Paşa’nın gelini , Hilmi ‘nin eşi , Sabiha hanım tarafından eğitilmiş ve  ve onun oğluyla evlendirilmiştir. Aşırı süslenen, fakat sürgün sonrası daha makul olan biri . Galip , Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından , Rabia ‘yı isterse de  Rabia kabul etmez. Zati Bey , yeni dahiliye nazırı, dilediği şahsı öldürmek boğdurmak için her şeyi yapabilecek bir insan evi alafranga düzenlenmiş, giyimine özentili ve manfaatci birisi.Bayram Ağa , Selim Paşa’nın bahçıvanı, paşaya bağlı sadık bir hizmetci.

Olaylar  ve insanlar

Roman Sinekli Bakkal sokağında geçer, Aksaray civarında dar bir sokaktır. Bakkalıyla, kahvesiyle , ahşap evleriyle  , çeşmesiyle , tam anlamıyla halka ait   bir yerdir. İstanbul’dan bir  kesittir. İstanbul’u  ve o dönemi temsil eder. Bu mekanda eski yeni, geleneksel , kısmen modern her şey harmanlanmıştır. İnsanlar genellikle sade bir yaşayış içinde geleneksel ile modern arasında henüz modernleşmemiş bir yaşam biçimindedirler. Halide Edip olaylar, insanlar, temaları iyi harmanlamış ve ilişkiler ağını iyi yapmıştır.

Romanın en önemli temaları din ve sanattır. Din hem camideki din, hem tekkedeki din hem de bir Hristiyanın dini olarak Peregrini’de temsil edilir, Halide Edip bu üç anlayışı bir araya getirir, bir senteze gider. Zaman İkinci Abdühlamit Zamanıdır. Yaklaşık kırk elli yıllık bir zamanı temsil eder. Roman bazı yönüyle siyasi bir romandır, henüz siyasi fikirlerin Osmanlıya girdiği ve hoş karşılanmadığı bir dönemi yansıtır. Romandaki aşk da dini kurallar içinde kalmış geleneksel bir aşktır.