Selahattin GEZER

Selahattin GEZER

Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman–11

Sevgili psikoloğum, üç öğün yemek yedirir gibi, Anadolu insanının üzerine, büyük bir alçaklıkla musibetleri salıyorlar... Cihan harbinde ve eskide, aşağılık haçlı ile göğüs göğse harp edenler; kâfirden görüyordu darbeyi... Şimdi bu toprakların ekmeğini yiyip, havasını kirleten alçaklar, katliam ötesi tarifi imkânsız vahşet sergiliyorlar... Canlar yanıyor, toprağa masumlar veriliyor, molotof ise alçak silahı oluyor… Azıcık insafa gelip, yakamızı bırakmıyorlar... İçerden, dışarıdan, çeşitli yollar ile tüm adiliklerini ortaya koyup, bu milletin geleceğine çelme takmaya çalışıyorlar...

Kalleşlik öğünleri bol, dessaslık had safhada... Sizin ve döneminizin iman kahramanları gibi babayiğit değiliz ve direncimiz düşük... Sendeliyoruz, düşecek gibi olunca, yine terapine muhtaç olduğumuzu hatırlayıp, ruhumuzu, yüreğimizi ve duygularımızı reçetelerinin kucağına bırakıp, sayfalar arasında sabır, şükür ve bu da geçer yahu silahını bulup, imkân ve dilin gücü dâhilinde imdat etmeye çalışıyoruz… Kızdıkça okuyoruz, canımız yandıkça dinliyoruz ve şeytana inat uhuvvetin temini için, olumsuzlukları unutuyoruz…

Sevgili Psikoloğum, akıllar, dört kollu şüpheler üzerinde taşınan cenaze idi... Nedenler, niçinler ne yaşatıyor, ne de öldürüyor, vicdani huzursuzlukla süründürüyordu… Ne zaman insanların eline asrın reçetesi, iman hakikatleri geçti, huzur hâkim oldu. Hayatın gerçek gayesi anlaşılınca, şiddet yerine muhabbet devreye girdi... İslam düşmanı sistem, imanlı milletin, geçmişini hafızalardan silmeye çalıştı… Tarihini, kültürünü elinden alıp, birde şah damarı olan, sağlam inanca ulaşmayı kesti; ne kendine hayrı kaldı ne de milletine… Ama o karanlık dönemlerde eline şah damarını alıp dolaşanlar, din mazlumları oldu, sizin gibi…

Hayırlı insanlara el atan hayırsız sistemler, nesilleri hayırsız etti, molotof atan, kurşun sıkan cani oldu… Sizin teşhis ve tedavinizle tanışan ve tüm şuurlu Müslümanlar, bütün olumsuzluklar içinde, eline ne molotof, ne taş, nede silah almadı… Sadece Kur’an ve O’nun emirlerini anlamayı sağlayan kitapları aldı… Bu gerçek vatandaşlar, devletine kin gütmeden, bayrağına bağlılığını, ezanına sevdasını yaşadılar, yaşamaktalar… Allah için, yazanlar, çizenler, Kur’an öğretme sevdalıları; geçmişteki Peygamber (asv) hürmetini, bağlılığını kana kana yeniden yaşamak istiyorlar… Onların öfkesi, savaşı, şeytan ve zındıka ile... Hiç can yakmayı bilmediler, mazlumların bedenlerine saplanan kurşunlar, en çok onları incitti, sizin dediğiniz gibi ruhlarını ağlattı…

Sevgili Psikoloğum, yazdıklarınızla ruhumuza öyle dokundunuz ki, sadece küfrün pençesinden almakla kalmadınız, ana dilimizi bile hatırlattınız. Sizin de hayran olduğunuz, şanlı Osmanlıyı çok daha iyi anlamayı, ruhundaki yüksek seciyelerden dolayı iftihar etmeyi sağladınız...  Osmanlıca talimi yaptıranlar, şanlı ecdada minnettarlığında yerine gelmesini sağladılar… Evet, Osmanlının dili Risale-i Nurlar ile, İslam’a bahadırlığı ise, nur talebeleri ve bütün ehli imanın dava adamlığı ile devam etti… Kıyamete kadarda devam edecek inşallah…

Bu iman kahramanlarının, hiç mi canları yanmadı?  Hiç mi aldatılmadılar?  En çok onlar horlandı ve en çok onlar cefa gördüler… Başta siz olmak üzere o günün din mazlumları ve bugünün dava adamları bir Vandallık sergilemeden; Allah için sabrettiler, sustular ve iman için koşturdular… Bütün bu çilelere, acılara sırf birkaç kişi daha, seccade ile barışsın, ezeli hitap olan Kur’an’a kavuşsun diye katlandılar…

Sevgili psikoloğum, Van’da külliyeni yaktılar… Hayatınızda bir numaralı hedef idiniz. Şimdi ise zındıka, nurların inkişafına taşıdığı öfke ile tüm alçaklıklarda kullandığı PKK külliyenizi yaktı.  Siz, sabrın Piri olan Hz. Eyüb yolunda, son nefesinize kadar yürüdünüz… Talebeleriniz bunu rehber edinerek, dayanmaya çalıştı… Elbette camii, Kur’an Kursu ve Yüce Kitabı yakanların gırtlağını sıkıp, pişman edecek ne iman kahramanları var... Ama Hz. Ali gibi, fitne fırtınası içinde Ya Kadir diyerek,  Kur’an davasına daha bir şevkle sarıldılar…

Kur’an ve iman kahramanları, bütün heveslerini, arzularını ve dünya muhabbetini Allah yolunda kurban ederken, sizin ne büyük bir hekim, tedavi eden psikoloğ olduğunuzu ispatlamış oldular... İman hakikatleri ile Arjantin, Şili bize artık uzak değil. Her yerde kardeşimiz var…

Bir asra yakın ömürle, koca bir asrın yükünü şikâyetsiz, sitemsiz yüklenip, ruhlarda bahar mevsimlerinin oluşmasını sağlayıp, çiçek bahçelerine çevirerek gittiniz. Son devrin büyük bir maneviyat bahçıvanı olarak; tohum tutmaz, sümbül vermez sanılan, çorak gönüllerde, hayran bırakacak çiçekler yetiştirmeye sebep oldunuz...

Derdi, milletin aleyhine tüm olumsuzlukların ortadan kalkmasını arzu etmek olan insanlar; milyarlarca yıldız içinde parıltısı dikkat çeken yıldızlar gibidir... Bazıları vardır ki göz alır; aklı duyguları ışığıyla kendinden geçirir.

Sevgili Psikoloğum, kalbi kırık, duyguları pare pare olmuş insanlara ulaşmak; gürültülere rağmen, toz dumana rağmen, nasıl da insana huzur veriyor, saadet veriyor... Dışarıda reçetenden habersiz insanlar varken, yaşanan sıkıntılara ah, vah edip, zaman kaybetmeğe lüksümüz yok. Evet, bizlere bunu öğrettiniz... Yerine getirmeyi Allah nasip etsin. Hizmette sebat ve iman, dehşetli manzaraları ortadan kaldıracak inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.