Şerif Mardin, Risale-i Nur’u açıp okumaya başladı

Şerif Mardin, Risale-i Nur’u açıp okumaya başladı

Şerif Bey’e ilk sorduğum soru; Risale-i Nurların hepsini okuyup okumamasıydı

Özge Senâ Bigeç’in yazısı

Şerif Mardin Bey ile buluşmamız 1,5 yıl öncesine tevâfuk etmektedir. Soğuk bir mevsimde, sıcak bir hâneyeydi teveccühümüz. Kitabları kütübhâneye teslim edilmiş, evin salonunda az bir kitab ile Şerif Mardin Bey, dünyadaki son zamanlarını geçiriyordu.

Kendisini tanımak isteyen herkesin; resimlerden ya da televizyon programlarından değil de bizzât görmesini isterdim. Zîrâ; yüzündeki dinginliğin, gözlerindeki derin ışığın ancak rû-be-rû temâşâ edileceğini ifade etmeliyim. Bu ni’met için; Allah’a her zemân minnettar olacağım.

Risale-i Nur'ları okuduğumu öğrendiğinde heyecanlandı

Şerif Mardin deyince bana kalan; sıcacık, güven veren bir yüz, ehl-i kalem olduğunuzu ve bil-hassa Risale-i Nurları uzun yıllardır okuduğunuzu öğrendiğinde heyecanlanan bir kalp ve masmavi derin nazarlar oldu.

Şeyh Yusuf Sıdkı El-Mardini'nin torunu

İnsanın isminde ve soyisminde sırlar ve hikâyeler vardır. Evvelen buradan başlamak gerek; bir “değer” ise… Şerif Bey’in isminin de Mardin’e böylesine sarılması merâkımı celb etti ki; Mardin ile başladık sohbetimize. Soyu Mardin’den gelir Şerif Bey’in. Bir Anadolu ruhudur esâsen dünyaya kılıncını çeken.

Müfid Yüksel Bey de Risalehaber.com’daki taziye ilânında Şerif Bey’in mukaddes Mardin râbıtasını şöyle îzâh edecektir: "Eski Mardin müftüsü Ulemay-ı Benamdan Şirinzade merhum Şeyh Ömer Efendi'nin ahfadından, eski Musul Naibi ve Nakibu'l-Eşrafı, İhya Şarihi, Fatih Camii haziresinde medfun, Allame merhum Şeyh Yusuf Sıdkı El-Mardini'nin torunu."

Ecdadımın bir kısmının (Babaannemin annesi) Mardinli olduğunu Şerif Bey’e belirtmiş, iki Mardinli olarak hoş sohbetimize böylece başlamıştık.

Cemil Meriç’in yönlendirmesiyle…

Şerif Mardin Bey, Bediüzzaman’a dair “Bediüzzaman Said Nursi Olayı” isimli bir araştırma kitabı yazmıştır. Kitabın sunumunda “…çalışmada görülebilecek kusurlar bana aittir” demektedir. Zîrâ bu; basit ve kolay bir vazife değildir. Kitabın belkemiğinde ise Cemil Meriç Bey vardır. Bunu da sunumda şöyle açıklayacaktır Şerif Bey: “Son olarak belirtmeliyim ki, eğer Cemil Meriç bir din âlimi kimliğiyle yaptığı katkılar konusunda dikkatimi çekmemiş olsaydı, Said Nursi’yi bir araştırma alanı olarak seçmezdim. Bana açıp, paylaşmama izin verdiği görüşleri için Meriç’e hep minnettar kalacağım.”

Kitabı incelediğimde, aldığım bazı notları Şerif Bey’e letâfetle îzâh ettim.

Bu; başlangıçta garîb bir hadisedir. Birçok talebe veya dost (!) bunu yapmaz, yapamaz. Muhatabının darılacağını vesâire düşünür. Lâkîn bu; Peygamber mesleğinde de yoktur, Peygamberlerin talebelerinde de. O azîzler, samimi olarak kendilerine gösterilen katkı kabilinden hususları öğrendikleri zemân, gâyet memnûn olur ve tekmîl etmeye çalışırlardı. Bu bakımdan Şerif Bey’in bu yönü de o gün benim tarafımdan bizatihi görülmüş olacaktı. Kızıp kabul etmeyecek mi, yoksa tevazu ile memnun mu olacaktı?

Şerif Mardin, Risale-i Nurların hepsini okudu mu?

Şerif Bey’e ilk sorduğum soru; Risale-i Nurların hepsini okuyup okumamasıydı. Üzülerek; tek bir kitabını okuduğunu söyledi. Bu bir hakikatti. Garibsemedim. Ülkemizin kaç profesörü Risale-i Nurları okuyordu ki? Böylesine bir hazine; Muhammedî bir yetimlik içindeydi. Sadece yetimlik mi? Eziyet içinde aynı zemânda. Kim mahrum kalıyordu peki? Hakikatler mi? Hayır! Topraklarımız… ve neslimiz…

Nice sahte hocaların üremesi; hakiki âlîmlerin ve hakîkat kitablarının değerlerinin bilinmemesiyledir. Hakikatlerden mahrum kalan insanlar; sahte olan şeylerin, aldatıcı zevki içerisinde yaşam sürüyorlar. Risale-i Nur’a atılan oklar, kendilerine, uyuşturucu mübtelası gençler olarak geri dönüyor. Acı bir gerçek ki; yakında yaşlanacak genç bulmakta zorluk çekeceğiz.

Nâkıs yerleri tekmil eylemek

Bedî’üz-zemân’ı ve Risâle-i Nurları tanımaya yaklaşmış her insan; bu mümtaz zâtın insanlığa ne gibi hayrlar getireceğinin farkına varıyor. Bunlardan biri de Şerif Mardin Bey’dir. Bedî’üz-zemân gibi bir zâtı tanımaya başlamak onda derin te’sirler oluşturmuş, ilmî çalışmalarının merkezine almıştır. Ömrü, ya da nasibi, ya da daha başka bilemeyeceğimiz bir sebeb ve hikmet ile Risâle-i Nurlar’ın hepsini okuyamamıştır. Lakin o ışığın farkına varmış ve asrına gösterme cihetine gitmiştir. Bu bakımdan hep değerli kalacaktır, Allah’ın izniyle. Peki kâfî midir? Hayır. Şerif Bey’in de yetemediği yerler tekmil edilmeli. Tâ ki hakikatlere hâlel gelmesin.

Bunun müsaadesini almak üzere Şerif Bey’e teklif sunmuştum: Müsaadeniz olursa, kitabınızdaki Bedî’üz-zemân’a ve Risale-i Nur’a dair nâkıs yerleri tekmil etmek isterim…

Çok memnun olmuştu Şerif Bey. Onun getirebildiği noktaya katkı sağlamak isteyen bir talebe vardı karşısında.

Şen bir ifadeyle “Şeref duyarım” dedikten sonra elimdeki “Bediüzzaman Said Nursi Olayı” isimli kitabını alıp şahsıma imzâ eyledi.

Risale-i Nur’u o gün açıp okumaya başladı

O gün kendisine giderken elimde üç kitab vardı: Risale-i Nur, Bediüzzaman Said Nursi Olayı ve kitabım Binbir Hece Masalları. Binbir Hece’yi kendisine imzalamış ve takdîm etmiştim. Hemen okuyup bitireceğini söylemişti. Hatta öyle ki, Risale-i Nur’u da, Binbir Hece’yi de o gün açıp okumaya başladı. Bir benden dinliyor, bir kendisi hayret ve şevkle okuyordu.

Dışarıda soğuk bir hava, içeride nur yüzlü bir büyüğümüzün cânibinde, anlamlı ve latif saatlerdi.

O ziyâretten hatırlayabildiklerim bunlardı. Ve bu; bir kapıydı, sonsuzluğa açılan… Şerif Mardin Bey ile sohbetimiz inşallah eserleri üzerinden devam edecek. Yanında oturduğum büyüğüm olarak yine kendisiyle hasbihâl edeceğiz.
Semâ arılığında masmavi gözlerine, bebek duruluğunda bembeyaz yüzüne selâm ediyor; rûhuna sevgi ve muhabbetlerimi yolluyorum.

Allah rahmet eylesin.

Kaynak: DünyaBizim

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.