Şerh

Açma, ayırma, açıklama, bir ibareyi veya bir eseri açımlama, bir kitabın ibarelerini kelime kelime açıp en ince noktalarına kadar izah ederek yazılan kitap ve açık anlatma anlamlarına gelen şerh kelimesi  yorumlama anlamını da içermektedir. Şerh eden kimseye şârih denir.

Şerh kelimesi genellikle izah kelimesi ile birlikte kullanılmaktadır. Şârihler tarafından aynı anlamda kullanılmakla birlikte, aralarında nüans vardır.

Esas metne bağlı kalmak şartıyla yapılan şerh, aslında şârihin anladığı ve muhatapların seviyesine uygun bir şekilde anlatabildiği kadarını ifade eder. Bu nedenle bir metin birçok şârih tarafından da şerh edilebilir.
Şerh; hukukta bir konunun şartlı olarak kabul edildiğini ifade etmektedir. Edebiyatta ise, Kamus Tercümesi ’ndeki tanımına göre; “Müşkül, mübhem ve mahfi ma’kulesini keşf ve izhar eylemek, fehm eylemek, kesmek, açmak ma’nâsınadır. 

Şerhler, divan edebiyatında önemli yer tutmaktadır. Eskiden bir eserin sayfa kenarlarına rahatça açıklama ve şerh yapılabilsin diye boşluklar biraz fazla bırakılmaktaydı. Bu nedenle şerhin, metnin bulunduğu sayfa kenarlarında yer alanları olduğu gibi, bir tek mısra, beyit, cümle ya da bir şiir şerhlerine veya müstakil kitap şerhlerine kadar birçok çeşidinin olduğu görülmektedir.

Hâşiye, hâmiş, telhis, ta’likat gibi kavramların genelde ortak yanları, açıklama gerektiren kelimeyi, mısraı, beyti, ibareyi, cümleyi ya da metni anlaşılır kılmak amacıyla, açıklamayı esas almalarıdır. 
Şerh, metinde geçen bazı kelimelerin gerçek ve mecaz anlamlarının açıklanması, mazmunların çözümlenmesi, ibare, deyim ve terimlerin çeşitli bilim dallarıyla olan ilişkilerinin belirtilmesi şeklinde yapılagelmiştir.

Eski edebiyatımızda metin şerh edilirken konunun niteliğine göre, Kur’an, tefsir, hadis, tasavvuf vb. dini bilimler, mitoloji, peygamber kıssaları, tarihi ve efsanevi kişilerle din, tarikat ve tasavvuf büyüklerinin menkıbeleri, çağın gelenek ve görenekleriyle inançları göz önünde tutulmuş, şerhler bunlara dayandırılarak yapılmıştır.

Manzum metin şerhlerinde ayrıca, vezin, nazım şekli, edebî tür ve özellikle söz sanatlarının gösterilmesi yoluna da gidilmiştir.

Klasik metin şerhi, esas itibariyle kelime açıklamasına dayanmaktadır. Özellikle; manzum metin şerhlerinde tek tek beyitlere bağlı kalınarak kelime, terkip ya da ibarelerin açıklanması yoluna gidilmiş; kısacası metin parça parça ele alınmış, metnin bir bütün olarak ele alınıp; genel plan, kompozisyon vb. yönlerden incelenmesi düşünülmemiştir. Şârihe göre okuyucunun anlayamayacağı farz edilen, yani anlaşılmasında güçlük görülen metnin ya da bölümlerinin açıklanması esastır. Konunun açılıp genişletilmesi, şârihin, bilgi ve anlayışı doğrultusunda, yorumunu da beraberinde getirir.

Günümüzde, klasik metin şerhi yöntemiyle birlikte metnin yapısal açıdan incelenmesi yönünde eğilim olduğu görülmektedir. 

Her şeyden önce, kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerim anlaşılması gereken bir kitaptır. Kur’an’ın şerhine tefsir dendiği bilinmektedir. Aslında Kur’an kendi kendisini birçok konuda şerh etmektedir. Bir âyette kapalı olan bir husus, bir başka âyette açıklığa kavuşturulmaktadır.

En büyük ve en güzel Kur’an şârihi, Peygamber Efendimizdir. Kur’an’ı bizzat yaşayarak, âlemin yaratılış sırlarının acaip muammalarını da hal, fetih ve keşfederek bizlere şerh etmiştir.
Arif Nihat Asya bir rubaisinde Kur’an için; “Ellerde gezen kutlu Kitab’ın yedi yüz/Yıldır yazarız bitmedi hâlâ şerhi”  demektedir.

Bazı meselelerin yeri, zamanı ve uygun muhatabı bulunmadığı için kapalı kalması veya icmal edilmesi daha uygun ve güzeldir. Çünkü insanlar, anlayamadıkları şeyleri inkara meyillidirler. Ayrıca lüzumlu olmayan tafsilat, nefrete de yol açabilmektedir. Bu nedenle çoğunluğa lazım olmayan şeyin ihmal veya icmali lazımdır. Kur’an tahkiki bir marifet sahibi olsunlar diye bütün insanlara, anlayışlarına göre hitap eder. Fen ise, yalnız fencilerle konuşur, avamı nazara almaz. Avam taklitte kalır. Bu itibarla, fennin tafsilatını ihmal etmek veya kapalı bırakmak umumun menfaatinedir. 

Şerhte ifadelerin zahiri anlamlarının dışında batınî anlamlarının, başka gaybî âlemlerden ve varlıklardan haber veriliyorsa, onların da aklıselime anlatılması gerekir. Kur’an, meleklerin ve ruhanîlerin vücutlarını haber verdiği gibi, şüpheden uzak ve en güzel bir biçimde aklıselime şerh ve beyan  etmiştir. O varlıkların varlığı Kur’an ile tahakkuk ettiğine göre elbette onların tahakkuk suretinin en güzeli, en makulu ve en makbulü şeriatın şerh ettiği gibi  olmalıdır.

Şerhte kelimelerin ve cümlelerin özellikleri, kıymetleri ve birbirleri ile olan anlam ve şekil bağları ortaya konulur. İmam-ı Gazâlî (r.a.) gibi çok imamlar, İmam-ı Nureddin'den ders alarak Hz. Ali’nin Celcelûtiye'sinin hem Süryanî kelimelerini, hem kıymetini ve hâsiyetini şerh etmişlerdir. 

Fihriste yapmak, dağınık halde bulunan ya da birbirlerini tamamlayacak olan konuları bir liste haline ve anlaşılır bir surete getirmek de bir şerh yöntemidir. “Onuncu Şuâ namında yazdığınız Fihristenin ikinci kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümit verdi. …Risale-i Nur size mükemmel bir me’haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur'ân kelâmullah olduğuna ve i'câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir.”  Diyen Bediüzzaman; talebelerinden Kur’an’a, haşre ve imana dair olan konuların bir araya getirilmesinin mükemmel olacağını belirtmektedir.

Şârih olan kimsenin ihlaslı, samimi, kerametli, dikkatli, isabetli ve keskin nazarlı olması gerekir.  Hakikatlerin sırlarını anlayıp şerh edebilmesi bunlara bağlıdır. Mesela; namazın kul ile Allah arasında yüksek bir nispet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmet olduğu, her vicdanın muhabbetini celb etmek olduğu, namazın, Hâlık-ı Zülcelâl tarafından her yirmi dört saat zarfında tayin edilen vakitlerde manevî huzuruna yapılan bir dâvet olduğu ve her kalbin kemâl-i şevk ve iştiyakla icabet ettiği mi'raçvâri o yüksek münâcâta mazhar olduğu Fütuhat-ı Mekkiye'de şerh  edilmiştir.

Bir şeyin sadece vücudunun bilinmesi yeterli değildir. Mahiyetinin de şerh edilmesi gerekir. Her bir kelime ve cümlenin ayrı ayrı birkaç manası olabilir. Manalar birbirlerine delil ve netice olabilir. Birçok ilgili hatlardan mucizevî ve nazımlı bir nakış hasıl olabilir.

Çoğu Kur’an âyetlerinin her birisinin birbirine bakar birer gözü ve nazir bir yüzü vardır ki, münasebetlerin manevi hatlarını uzatıyor, birer mucize nakış dokuyor. İşte, İşârâtü'l-İ'câz baştan aşağıya kadar bu nazımlı manaları şerh etmiştir. 

Şerhte delil önemlidir. Delillendirmenin birinci şartı, delilin neticeden daha açık ve malum olması lazımdır. Bir cümle kendinden önceki bir cümleyi şerh edebilir. Mesela; "Dalâlete gidenler, fâsıklardır.” cümlesinde dalalete gidenlerin fasıklar olduğu şerh ve beyan edilmiştir. 

Bu zamanda iman ilimleri konusunda fetva vazifesi Bediüzzaman’a ve Risale-i Nurlara aittir. Kur’an derslerinin dairesi içinde olanların vazifeleri, allame ve müctehit dahi olsalar, iman ilimleri konusunda, Sözleri; şerh izah ve tanzim etmektir. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer.  

Bediüzzaman, kendi nokta-i nazarının güdüm altına girmemesi için Mirkat ismindeki kitabı, haşiye ve şerh olmaksızın hıfzetmeye başladığını, bilâhare kitabın haşiye ve şerhi ile kendi nokta-i nazarını karşılaştırdığını, bütün meseleler muvafık olup ancak üç kelime tevafuk etmemiş olduğunu ifade etmektedir. 
Bediüzzaman; İşârâtü'l-İ'câz namındaki tefsirinin, Kur’an’ın ancak nazmının cezaletinin bir kısmını şerh edebildiğini belirtmektedir. 

Sonuç olarak şârihin; ihlaslı, samimi, kerametli, dikkatli, isabetli ve keskin nazarlı olması, şerh öncesi metnin eksik ya da tam oluşunu, sağlıklı ve sahih olup olmadığını, doğruluk derecesini, müellif hattıyla yazılıp yazılmadığını, kopyalamışsa aslına uygun olup olmadığını, istinsah tarihini, müstensihini, istinsah yerini vb. ön bilgileri elde etmesi gerekir. 

Risale-i Nurlar, Kur’an hakikatlerinden süzülmüş olduklarından aynen âyetlerde olduğu gibi bazı konular, kapalı ve mücmel bırakılmış, bazıları da açıkça ifade edilmiştir. Yeri ve zamanı geldiğinde ve muhataplarını bulduğu durumlarda da önceden icmal edilmiş ve kapalı bırakılmış konular açıklığa kavuşturulmuştur.
Bediüzzaman, asrının fen ilimlerine de vâkıf olan bir müceddittir ve iyi bir şârihtir. Dolayısı ile o, yeni bir göz, devasa bir kültür ve irfan birikimi ile şerh yapmıştır.

Dipnot:

  Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, 1982, Aydın Kitabevi, Ankara.
  Mütercim Âsım , Kamus Tercümesi , I, İst. 1305, s.484
  Prof.Dr. Mine Mengi, Metin Şerhi, Tahlili ve Tenkidi Üzerine, Dergâh , Kasım 1997
  Nursi, Bediüzzman Said, Mesnevî-i Nuriye - Nur'un İlk Kapısı (3. Reşha), Y.A.N. İstanbul
  Asya, Arif Nihat, Rubâiyyât-ı Ârif, 1. Cilt, S: 17
  Nursi, Bediüzzman Said, Mesnevi-i Nuriye, S: 196, Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Sözler, (29. Söz, 2. Esas), Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Sözler, (29. Söz, 3. Esas), Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Şualar, (8. Şua, 3. Remiz), Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Barla Lahikası, 2006, s: 286, Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Barla Lahikası, 2006, S: 588, Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 3, Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Sözler, (25. Söz, 2. Suret, 1. Nokta), Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 26, 27, Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Mektubat, S: 413, Y.A.N. İstanbul 
  Nursi, Bediüzzman Said, Tarihçe-i Hayat - İlk Hayatı, Y.A.N. İstanbul
  Nursi, Bediüzzman Said, Rumuz, (İfade)
  Prof.Dr. Mine Mengi, Metin Şerhi, Tahlili ve Tenkidi Üzerine, Dergâh , Kasım 1997

[email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.