Sen, Sen olmasaydın eğer

Efendim, sen olmasaydın eğer, biz de olmazdık. Zira Rabbimiz ne bizleri ne âlemleri yaratmazdı sen olmasaydın. Sevdiğimiz hiçbir şey de olmazdı. Güzel dünyamız, renkli çiçeklerimiz, yıldızlı gecelerimiz, ne mehtâbımız, ne hilâlimiz… Güzel olarak bildiğimiz hiçbir şey olmazdı.

Sen olmasaydın eğer fazilet diye bir şey olmazdı. İyiler, iyilikler olmazdı. Bize fazileti sen öğrettin. Hasenâtlar senin adına. Senin nurundan halk edilen gelmiş geçmiş iyiler, salihler, veliler, asfiyalar hiçbiri olmazdı. Senin feyzin olmasaydı aşıklar nereden feyz alırdı?

Sen olmasaydın, çepeçevre kuşatıldığımız nimetler için minnetle dolup taştığımızda, teşekkürümüzü kime, nasıl sunacağımızı bilemeyecektik. Ubudiyetimizi nasıl takdim edeceğimizi, Rabbimizin rızasını nerede arayabileceğimizi bilemeyecektik. Rabbimizin bizden nasıl olmamızı istediğini de bilemeyecektik. Muhabbet nedir, kimden gelir, kime gider bilemeyecektik.

Sen tanıttırmasaydın eğer, Rabbimizi bilmemiz gerektiği gibi tanıyamayacaktık.

Saadet-i Ebediye hayalimiz olmazdı sen olmasaydın. Kevser havuzu, o havuzun başında buluşma umudu olmazdı. Sevenler kavuşamazdı. Tüm günahlarımıza rağmen şefaatin olmasaydı; ki en günahkârlarımız için vaad etmiştin, halimiz ne olurdu? Rabb-i Rahimimiz huzurunda yüzümüzün karası ile bize kim şefaat ederdi?

Seninle şeref bulduk. Seninle değer kazandık. Seninle iman nimetine ve saadetine erdik.
Biz senin için, senin bizim için yaptığın gibi sabahlara kadar gözyaşı dökemedik. Biz kendimiz için, senin bizim için kaygılandığın kadar kaygılanmayı bile beceremedik. Zira cahildik, bilmiyorduk. Bildiğimiz bir şey var: Sen âlemlere rahmet olarak gönderildin, bize çok düşkün, çok şefkatlisin. Bizim sıkıntıya düşmemiz sana pek ağır gelir. Bizi bu dünya gözü ile görmesen de, biz senden asırlar sonra dünyaya gelmiş olsak da… Aramızda ne alemler, ne mekanlar ne de zaman engel teşkil etmiyor.

Kendi içimizden olan başkalarını tanıdıkça birbirlerimizin kusurlarını, zaaflarını görüyorduk. Ama sana yaklaştıkça, seni daha yakından tanıdıkça daha çok seviyor, daha çok bağlanıyoruz. Çünkü sende cemâl ve kemâlden başkasını göremiyoruz. İmanın cemâlini, teslimin kemâlini, muhabbetullâhın parıltısını, şefkatin sıcaklığını bulduk, ahlâk-ı haseneyi gördük sende ancak… Senin yanında olanlara da sirayet etmiş güzelliğini sevdik. Sevdiklerini senin adınla sevdik. Sevdiklerinden olabilmeyi diliyoruz Efendim.

Salâvâtlarımızla aramızda bir gönül köprüsü kurmak istiyoruz. Sana kendimizi böylece duyurmak istiyoruz. Hakkımızda “Ümmetimdendir” demeni niyaz ediyoruz. Sana benzemek istiyoruz. Senin sıbgan ile sıbgalanmak, senin terbiyeni almak, ahlâkınla ahlaklanmak istiyoruz. Bize getirdiklerinle amel edebilmek için ıslah olabilmek istiyoruz. Bunun için de duâlarına, iltimasına, şefaatine ihtiyacımız var.

Rabbimize şükürlerimiz en çok da seni yarattığı, dünyamızı senin nurunla tezyin ettiği, bizi sana ümmet eylediği için…

Milyon selâm, milyon salât sana olsun cânım Efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.