Sandalyede namaz olmaz

Sandalyede namaz olmaz

Şanlıurfa il Müftüsü İhsan Açık ‘’sandalyede namaz" kılan kişi sayısının artması ile ilgili açıklama yaptı

Din İşleri Yüksek Kurulu kararında , ‘’ hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil yere oturarak kılmalarının uygun olduğu’’ ifade edildi.

Konu hakkında konuşan Şanlıurfa İl Müftüsü İhsan Açık şunları söyledi:

‘’Evet, camilerde sandalyelerde namaz kılanların sayısı artıyor. Bu açıdan baktığımızda cami görüntüsünü kaybediyoruz, sıra ve masaların olduğu, rükû ve secdenin yapılmadığı bir yer görüntü alıyor. Bu noktada ölçümüz şu, bir Müslüman namazı bütün rükûlarını elinden geldiği kadar yapabilecek. Eğer sıhhati buna el vermiyorsa yardım almadan, yani herhangi bir cisimden yardım almadan, örneğin eğilemiyorsa secdeyi yukarı kaldırmakta doğru değildir. Eğilemediği için masaya secde etmekte doğru değildir. Biz Müslümanlar olarak elimizden geldiği kadar sıhhatli bir insanın yapabileceği şekilde namazlarımızı kılacağız. Yapamadığımız an sorumlu olmayacağız. Hele ki buna camilerde sandalye ve iskemle ile yapmak doğru değildir. Camilerde son zamanlarda bunlardan dolayı özel bölmeler yapılmaya başlandı. Caminin ruhani şeklini kaybetmemek adına, kardeşlerimizden ricamız namazı olduğu gibi kılmak. Eğilebildikleri kadar eğilsinler, zaten vücudunun yetmediği yerden sorumlu değillerdir. Ölçümüz bu olmalıdır. Ama biz yine de herkesi camiye bekliyoruz. Eğilen olsun, eğilemeyen olsun, o duyguyu yaşamak adına herkesi camiye bekliyoruz. ‘’

Daha önce Din İşleri Yüksek Kurulu da "sandalyede namaz" konusunu konuşmuş ve müzakere sonucunu şöyle yayımlamıştı:

Namaz, kulun Allah’a en çok yakınlık kazandığı bir ibadettir. Bu niteliğinden dolayı  Hz. Peygamber (s.a.v) bu ibadeti “en hayırlı amel”  (İbn Mâce, Taharet, 4)  olarak tanımlamış, kıyamet gününde hesabı sorulacak ilk amelin namaz olacağını bildirmiştir. (Tirmîzî, Salât, 188) Bu sebeple namazın terk edilmesine izin verilmemiş, ima ile de olsa mutlaka kılınması istenmiştir. Hz. Peygamber “Kim namazı kasten terk ederse Allah’ın himayesi ondan uzak olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI. 421) buyurmuştur.

Namaz ibadetinin rükünlerinin neler olduğu Kur’an ve Sünnette belirtilmiş ve nasıl uygulanacağı da bizzat Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından sözlü ve pratik olarak ortaya konulmuştur. Bu rükünler iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rüku, secde ve ka’de-i ahiredir. Allah Teala “Gönülden boyun eğerek Allah için namaza kalkın” (Bakara, 2/238) “Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac, 22/77) buyurmuştur.  Hz. Peygamber (s.a.v.) de;  namaz kılmayı öğrettiği bir sahabiye, sonunda nasıl teşehhüd yapacağını gösterdikten sonra “Bunu da yaptığında namazın tamam olur”  buyurmuştur. (Tirmîzî, Sünen, Ebvabü’s-Salât, 226)

Bu rükünlerden her hangi birinin mazeretsiz olarak terk edilmesi halinde namaz sahih olmaz. Ancak dinimizde sorumluluklar, kulun gücüne göre belirlenmiş (Bakara, 2/286); gücü aşan durumlar için kolaylaştırma ilkesi getirilmiştir. (Bakara, 2/185) Namazın rükünlerinden herhangi birini yerine getirmeye engel olan rahatsızlıklar da kolaylaştırma sebebi sayılmıştır. Buna göre;

Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabiye “Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl.” (Buhari, Taksiru’s-Salat, 19) buyurmuştur. 

Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar.

Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar.

Ayakta durmaya ve rüku yapmaya gücü yettiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar rükudan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak ima ile eda eder.

Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak rüku ve secdeleri ima ile yerine getirir.

Kul Rabbine ibadet ederken hem özde samimi olmalı hem de dinin belirlediği şekil şartlarını tam olarak yerine getirmeye özen göstermelidir. Özen ve hassasiyet eksikliğinden dolayı Rabbine karşı sorumlu olacağı bilincinde olmalıdır. Bu sebeple namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan müminin ileri sürdüğü mazeretleri kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta olmalıdır. Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni rahatsızlıklar bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir.

Öte yandan dini açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmalarının uygun olacağı karara bağlandı.

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum