Sana çok şey öğretecek acıya, hoş geldin de!

Yine bir Marmara seyahatindeyim. Otobüs Bolu dağından olanca hızıyla iniyor bulutları yara yara.
Ben başımı cama dayamış, Rabbin konuşmasını seyrediyorum varlıkla.
Rabbin dilini, O’nun fısıltısını.

O hep fısıldayarak konuşur. Nezaketle, incelikle. Sadece layık olanlar dinlesin, anlasınlar diye.
O hiç bağırmaz, kabalaşmaz, haykırmaz.
Sadece fısıldar duymayı bilen kulaklara.
Sadece ilham eder anlayan kalplere.
Sevgiyle konuşur, şıklıkla konuşur.

İşte yol boyunca tüm varlık; sevinçleriyle, tebessümleriyle, coşkularıyla hep O’nun sözlerini döküyor kelimelere.
Her yer yeşil, sarı, kırmızı, mor, mavi…
Her şey Sen ve O!
Sen dediysem O, O dediysem Sen!
Varlık bir ruh, O’nun ruhundan bize üflenen!
Bize gülümseyen ve hep O’nu, hep Seni anlatan.
Sıra sıra kavaklar…

Bilseniz bende ne çok hatıralarınız var!
Bilseniz ben hep bir kavak ağacı olmak istedim, çağlayan bir nehir kenarında.
Dosdoğru, dimdik, hep olduğu gibi görünen bir kavak ağacı.
Hayatımı hep sadeleştirmeye çalışıyorum…
Hep basitleştiriyorum O’na varmak için. Atıyorum beni dünyaya bağlayan tüm ağırlıklarımı.

Seni her hatırlayışımda O’na doğru bir yol oluyorum.
Bitmez tükenmez bir yol.
Zaten hayat da hep, “bir yolda olmak” değil midir?

Ben aşkı hiç satın almadım.
Benim yıldızlarım hep ötelerden gülümsedi bana.
Bakır rengiydi dağlar.
Gönlüm ateşe düştüğünde, dumanlıydı dağlar.
Kalpden kalbe giden yollara düşüyordu ayaklarım.
Oysa kadere sessizce de katlanabilir insan.
Hayatın bizi keder ve sevinçlerle usul usul büyütmesine izin vermeli değil miyiz?

İnsanın sessizce, bilgelikle yaşaması gereken bir imkandır hayat.
Duygulardır, emellerdir, elemlerdir içe doğru bir derinleşme sağlayan.
Kaybettikleridir insanı manen olgunlaştıran. Dünyanın kırılganlığını ve faniliğini duyuran.
Kendimiz olma yorgunluğuna düştük düşeli arıyoruz Seni dağlarda, kırlarda, bayırlarda, ufuklarda, denizlerde, ruhdaşlarda…

İnsan bazen kendisi olmaktan yorulur.
Bir dost arar ötelerden, bir sevgi, her şeyi konuşabileceği bir ruhdaş, yoldaş!
Hayata dair bir bilgi devşiririz sevdiklerimizden.
Her sevgili bizi zenginleştirdiği oranda sevgili, bizi O’na dost yaptığı oranda dost.
Kendi etrafına ördüğün kozalardan, o küçücük dünyalarının içinden çıkıp ne zaman ruhunun genişliğine, gönlünün enginliğine dalacaksın?
İnsaniyet-i Kübra olma ihtiyacını ruhunun en yakıcı biçimiyle ne zaman hissedeceksin?
Çabasız tatmin, çilesiz ödül insanı sükuna erdirmez dostum.
Sadece kendine yabancılaşma, sıkıntı ve değersizlik duyguları oluşturur.
Güzelliği, hakikati, sırları ve öteleri aramayan bir ömür, sonunda insana boş bir debelenme hissinden başka ne verebilir?

Hayatla, insanla, kendisiyle ve ölümle yüzleşebilenler ancak varlığa anlam katabilen insanlardır.
İnsan bazen kendisi olmaktan yorulur.
Sana çok şey öğretecek acıya, hoş geldin de!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum