Salât-ı Tefriciye'yi 4444 kere okumak şart mı?

Salât-ı Tefriciye'yi 4444 kere okumak şart mı?

Hanımlar belli günlerde bir araya gelerek Kur’an okuyor, dualar ediyorlarmış. Bu dualar içinde çok etkili olarak düşündükleri Salat-ı Tefriciye’yi de hiç ihmal etmiyorlarmış.

Ahmed Şahin'in yazısı...

Ancak bu dua, 4444 kere okunacaktır diye ısrar edenler de oluyormuş. Birçok kimsenin göze alamadığı bu 4444 kere okumak mecburi mi, yoksa herkes gücü yettiği kadarını okusa yine geçerli olur mu, diye soruyorlarmış?

Cevap: Önce sıkıntı ve üzüntü hallerinde daha çok okuduğumuz Salat-ı Tefriciye hakkında Kurtubi’nin okuma miktarına ait görüşüne bir bakalım. Sonra konuyu genişletebiliriz.

Büyük müfessir Kurtubi’nin Salat-ı Tefriciye’nin 4444 defa okunması halinde daha çok etkili olacağı yönünde önemli bir ümidi vardır. Ancak bu ümidini ifade ederken, bu miktara ulaşan okumalar mutlaka kabul olur, ulaşamayanlar ise redde uğrar demek de istememektedir. Nitekim günde 41 defa, 21 defa okunmalıdır, diyenlerin olduğuna da işaret etmiştir.

Demek ki insanlar gücünün yettiği ile mükellef tutulmaktadır. Elbette çok okuyan çok etkili okuma yapmış olacak, az okuyan da okuduğu kadarına sahip olacaktır. Bundan daha makul ne olabilir?

Aslında okuduğumuz tüm salavat-ı şerifelerle Peygamberimiz’in (sas) şefaatine layık olma ümidimizi tazeleriz biz. Neden şefaate nail olma ümidimizi tazeleriz?

Çünkü salavat-ı şerifeler redde uğramayan dualardandır. Rabb’imiz, Resul’ü için yaptığımız salavat dualarını kabul buyuruyor, reddetmiyor.

Bundan dolayıdır ki, Salat-ı Tefriciye’nin kabul olan salavatlar arasında özel bir yeri vardır. Çünkü ihtiva ettiği külli manalar, okuyanların tüm ihtiyaçlarını dile getiren zenginlik ve genişliktedir.

Bu sebeple tefsir sahibi Kurtubi, böyle geniş manalı bir Salat-ı Tefriciye’nin 4444 kere okunmaya layık bir dua olduğuna işarette bulunmuştur.

Elbette bu makbuliyet ümidi, okuyanın kalbindeki coşkusuyla da ilgilidir. Diliyle okuduğu dua, kalbindeki sızlanışın ifadesi oluyorsa bu dua elbette makbul dualardan sayılır.

Şayet dili dua okur, kalbi başka şeylerle meşgul olursa, kalbin bu duadan haberi yok demektir. Kalbin gafil kaldığı duanın kabul olmayacağını hadis haber vermektedir.

Ayrıca bilinmesi gereken bir önemli husus da şudur: Peygamberimiz için okuduğumuz salavatlar birer makbul dualardır. Böyle makbul dualar ibadetten sayılıyor, ibadetlerin karşılığı ise bazen dünyada verilir ama çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, bu gibi dualarda istenen sonuç hemen görülmezse, duam kabul olmadı diye ümitsizliğe düşülmez. Belki karşılığı ebedî hayatta daha hayırlı şekilde verilmek üzere ahirete tehir edildi, denerek salatüselama daha büyük şevkle devam edilir..

Zaten maruz kalınan sıkıntılar ve üzüntüler de, bu gibi duaları okumanın vakitleridir, diye tarif edilir. Bu önemli konuya Bediüzzaman Hazretleri de şöyle dikkat çeker:

-Dua, bir ibadettir! Kul, kendi aczini ve fakrını dua ibadeti ile ilan eder. Zahirî sebepler ise dua ibadetinin vakitleridir; hakiki sebepleri değil. Çünkü ibadetin faydası ahirete bakar! Dünyevî maksatlar hasıl olmazsa, o dua kabul olmadı denilmez; belki daha duanın vakti bitmedi denir, dua ibadetine devam edilir!..

Bu itibarla şevkle okuduğumuz Salat-ı Tefriciye gibi makbul duaları, sadece dünyevî sıkıntımızı giderme niyetine hapsetmemeli, ebedî hayatta mükâfatını göreceğimiz ibadetimiz niyetiyle de okumalı, peşin sonuç görülmezse okuduğumuz salavatlar boşa gitti sanılmamalıdır. Çünkü ibadetlerin karşılığı hep dünyada verilmez, çoğu zaman ahirete tehir edilir, daha hayırlı şekilde verilmiş olur. Yani salavat okumalarımızda boş yoktur. Bu gerçek hiç unutulmamalıdır.

Zaman

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum