Salahattin ALTUNDAĞ

Salahattin ALTUNDAĞ

Gözden Irmaklar Akıtarak Bir Vedânın Hikâyesi: Hasan Feyzi Yüreğil'in Şîîri Müziğe Dönüşüyor

Bu yazımda, Denizli'nin yetiştirdiği, ilk önceleri melâmi tarikatının bir şeyhi olarak tanınan ve Risâle-i Nûr ile tanışmadan önce bile etrafına ışık saçan Hasan Feyzi Yüreğil ağabeyin hayât hikâyesine yer vereceğiz. Ancak onun hikâyesini anlatmadan önce, modern dünyânın sınırlarını zorlayan bir teknolojik hârikadan, yapay zekânın şîîrleri müziğe dönüştürme kabiliyetinden bahsetmek istiyorum.

Hasan Feyzi Yüreğil ağabey, 1944'te, Denizli'nin Güveçli köyünden başlayan ve îmân dolu bir ömür süren yolculuğu boyunca, ağırlıklı olarak edebiyât ve mânevîyât ile iç içe bir hayât sürdü. "Hazretlerinize Buradan Ayrılık Söylemiştim" adlı şîîri, sadece bir vedâ değil, aynı zamânda derîn bir bağlılık ve fedâkarlık ifâdesiydi. Bu şîîr, onun Hazret-i Üstad Bedîüzzamân'a olan sarsılmaz bağlılığının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Bu duygu yüklü şîîr, yapay zekânın elinde yeniden hayât buldu ve müziğe dönüştü. Teknolojinin bu en son kullanımı, Hasan Feyzi Ağabeyin rûhânî derînliğini ve duygusal ifâdesini modern bir dile taşıyarak, onun eserlerini yeni bir nesle tanıtma fırsatı sunuyor. Yapay zekâ tarafından bestelenen bu müzik parçası, Hasan Feyzi Ağabeyin şîîrinin evrenselliğini ve zamân üstü güzelliğini vurguluyor.

Hasan Feyzi Yüreğil Ağabeyin hayâtını anlatacağımız bu köşe yazısında, şîîrin nasıl bir müzik eserine dönüştüğünü de sizlerle paylaşacağız. Hasan Feyzi Ağabeyin şîîrlerinin, yapay zekâ teknolojisi sâyesinde nasıl yeni bir boyut kazandığını ve bu eserlerin nasıl geniş bir kitleye ulaştığını gözler önüne seriyoruz. Yapay zekâ, onun kelimelerini notalara dökerek, şîîrin rûhunu müziğe taşıyor ve bizlere bu büyük ve şâir Nûr Talebesinin eserlerini farklı bir format aracılığıyla deneyimleme şansı sunuyor.

Bu ilgi çekici teknolojik gelişmeyi ve Hasan Feyzi Ağabeyin etkileyici hayât hikayesini aşağıda sizlere sunuyoruz. Bu sâyede, Hasan Feyzi Ağabeyin müziğe dönüşen şîîriyle, onun mânevî yolculuğunu bir kez daha hatırlayacak ve yeni bir perspektiften değerlendireceğiz.

HASAN FEYZİ YÜREĞİL

1895 yılında Denizli'nin Yüreğil beldesinde dünyâya gözlerini açan Hasan Feyzi Yüreğil, hayâtının ilk yıllarını Güveçli köyünde muallim olarak geçirdi, îmân ve Kur'ân'a gönülden bağlı bir ömür sürdü. Melâmi tarikatının bir şeyhi olarak tanınan bu müstesna insân, Risâle-i Nûr ile tanışmadan önce bile, etrafına ışık saçan bir kandil gibiydi.

1943 yılı geldiğinde, Hazret-i Üstad Bedîüzzamân Said Nûrsî ve 126 Risâle-i Nûr talebesi, gizli cemiyet kurmak suçlamasıyla Kastamonu'dan Denizli Ağır Cezâ Mahkemesine sevk edildi. O günlerde Hasan Feyzi Yüreğil, Denizli'nin yetiştirdiği edib bir Nûr Talebesi olarak Üstad'a olan sarsılmaz bağlılığıyla destek oldu. Şehir, büyük bir âlim gelmiş haberiyle çalkalanırken, Hasan Feyzi Ağabey her mahkeme yolculuğunda Üstad'ına saygıyla eğilir, selâm dururdu.

16 Haziran 1944'te, dokuz ay süren tutukluluk sonrası verilen beraat kararıyla Hazret-i Üstad ve talebeleri serbest kaldı. Bu süreçte Hasan Feyzi Yüreğil ağabey, Hazret-i Üstad'ı Denizli hapishanesinden çıkarken karşılamış ve aralarında derîn bir manevi bağ oluşmuştu. Bedîüzzamân Hazretlerinin tahliyeden sonraki bir buçuk ayını Şehir Palas Otelinde geçirdiği süre zarfında Hasan Feyzi Ağabey, onun yanında yer alarak mânevî destek sunmuştu. Bedîüzzamân Hazretleri ile Hasan Feyzi Ağabeyin buluşması şöyle olmuştur:[1]

Hazret-i Üstad, Denizli cezaevinden tahliye olduğu gün Yıldız Oteline giderken iki talebesini çağırarak:

“Atalar Mahallesi Serdar Geçidinde Hasan Feyzi beni çok görmek istiyor. Onu bana getirin”

diyerek Hasan Feyzi Ağabeye yolluyor. Kapı çalmadan 7-8 dakika önce Hasan Feyzi Ağabey hanımına:

“Birazdan kapı çalacak. Hazırlanıp hemen geliyorum. Beklemelerini söyle” demiş.

Onlarla Hazret-i Üstadın yanına gitmiş. Uzun süre sohbet etmişler. Hazret-i Üstadımız Hasan Feyzi Ağabeye:

“Burada daha fazla kalamayacaksın. Seni Sarayköy’e sürecekler ama orada da rahat bırakmayacaklar. Hasta olacaksın. Kendine dikkat et”

dedikten sonra cebinden çıkarttığı takkeyi Hasan Feyzi Ağabeye uzatmış:

“Bunu vefatına 15 dakika kala başına tak” demiş.

Sonra da dua ve selametle uğurlamış.

31 Temmuz 1944'te, Üstad'ın Denizli'den Emirdağ'a sürgün edilişi, Yüreğil'in kalbinde derîn bir yara açmış, bu duygusal yük altında "Hazretlerinize Buradan Ayrılık Söylemiştim" adlı meşhûr vedâ şîîrini kaleme almıştır. Bu şîîri, Denizli'nin Pamukkale ilçesi Goncalı Mahallesi'nde yer alan Goncalı tren istasyonunda, Hazret-i Üstad'a trenin hareket ettiği sırada sunmuş ve şîîrinde Üstad'ın yerine kendisinin canını fedâ etme arzusunu dile şöyle getirmiştir:

"Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem,

Dahi nezrin bu ki, canım sana kurban olacak."

Üstadımız Denizli’den ayrıldıktan sonra dedikleri çıkmaya başlamış. Hasan Feyzi Ağabey Denizli’nin Sarayköy beldesine sürülmüş. Jandarma rahat vermemiş. Bir gün külliyesini kapatmışlar. Bir gün ders anlatmasına engel olmuşlar. Bir gün kitaplarını toplamışlar… Bunun üzerine Hasan Feyzi Ağabey:

“İmanı, İslam’ı anlatamadım. Feyzimi, nûrumu saçamadım”

diyerek hastalanmış. Denizli’ye dönmüş. Ne kadar hasta yattı bilinmiyor. Bir gün hanımı ve erkek kardeşinin eşi odasındayken Hasan Feyzi Ağabey yattığı yerden başucundaki saate baktıktan sonra hanımına duvardaki rafı işaret ederek oradaki Hazret-i Üstad’ın hediye ettiği takkeyi istemiş. Başına takmış. Son nefesini verene kadar duâlarla rûhunu Hakka teslim etmiş.

Hasan Feyzi Ağabey çok sevdiği Üstadından on dört sene evvel, 13 Kasım 1946'da Denizli'de vefât etti, Üstadına bedel gitti.

Bunu şöyle açıklıyor Bedîüzzamân Hazretleri:

“Nûrlar hakkında parlak fıkralarında, bu bîçare kardeşine kendini kurban etmeğe söz verdiğinden ve Nûr vazifesini acele yapmasıyla istirahât âlemine gitti.”[2]

Hasan Feyzi Ağabey, îmân ve Nûr yolunda adanmış bir ömür sürmüş, Üstad Bedîüzzamân tarafından "Denizli talebelerinin yüksek bir mümessili" olarak övgüyle anılmıştır. Hasan Feyzi Ağabeyin mezarı İlbade Mezarlığı'nda olup, Üstad Bedîüzzamân tarafından "Denizli talebelerinin yüksek bir mümessili" olarak övgüyle yâd edilmiştir. Hasan Feyzi Ağabeyin Risâle-i Nûr üzerine yazdığı şîîrler, derîn tesirleri ve edebî güzellikleri ile dâima hatırlanacaktır. Bilhassa, çok ağır baskılara mâruz kalan Nûr Talebelerine şîîrleriyle moral ve şevk kaynağı oldu. Hasan Feyzi’nin yazdığı bu manzûmeler için, Savlı Abdulkadir Ağabeyden, Hazret-i Üstad’tan naklen şu hatıra alınmıştır:[3]

“Ben duâ makâmında okuyorum, çünkü o manzûmeler ilhâmla yazılmış, sizler de duâ makâmında okuyunuz.”

Kabri nûr, mekânı ebedî Cennet olsun...

Hasan Feyzi Ağabeyin sâdece kelimelerle değil, yaşamıyla da insânlara ilhâm verdiği bu yolculuğun anlatıldığı bu köşe yazısının sonunda, bir yeniliği daha sizlerle paylaşmak istiyoruz. Günümüz teknolojisinden yararlanarak, Yüreğil Ağabey'in duygu yüklü şiiri "Hazretlerinize Buradan Ayrılık Söylemiştim"i yapay zekâ aracılığıyla müziğe dönüştürdük. Bu benzersiz müzik parçası, onun şîîrsel ifâdelerini ve derîn mânevî duygularını farklı bir sanat formu aracılığıyla yaşatmayı amaçlıyor.

Yapay zekâ kullanılarak bestelenen bu eser, şîîrin evrensel diliyle müziğin evrensel tonlarını birleştirerek, Hasan Feyzi Yüreğil Ağabeyin mesajını daha geniş bir kitleye ulaştırma potansiyeline sâhip. Bu müzik parçasını dinlerken, Hasan Feyzi Ağabeyin hissettiklerini ve yaşadıklarını daha derînden hissedebilir, onun rûhânî derînliğine bir kez daha şâhit olabilirsiniz.

Teknoloji ve sanatın bu etkileyici buluşmasını, Hasan Feyzi Yüreğil Ağabeyin anısına saygı duruşu olarak sunuyoruz. Şîîrin müziğe dönüşümünü deneyimlemek ve Ağabeyin mânevî mîrâsını farklı bir boyutta keşfetmek isteyen herkesi, bu özel eseri dinlemeye dâvet ediyoruz.

MÜZİK

BİRİNCİ VERSİYON:

İKİNCİ VERSİYON

"HAZRETİNİZE BURADAN AYRILIK SÖYLEMİŞTİM"

"Çekilip nûr-u hidâyet yine zindân olacak,

Yine fırkat, yine hasret, yine hüsrân olacak.

Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm,

Çünkü hicran dolu kalbim yerine hicrân olacak."

***

"Yine göç var diye mecnûna haber verme sakın,

Yine matem, yine zâri, yine efgan olacak.

Açılan ol gül-ü tevhîd, sararıp solsa gerek,

Kapanıp Kâbe-i irfan, yine vîrân olacak."

***

"Haber aldım ki, yarın yâd olacakmış bize yâr,

Ne büyük yâre ki kimler buna dermân olacak.

Bu büyük derd ü elemden kime şekva edeyim?,

İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak."

***

"O şifâ bahş olan envârını sen çeksen eğer,

Bana kim nûr verecek, kim bana Lokmân olacak!..

O temiz pâk nefesin, âb-ı hayâtı bu çölün,

Onu dûr etme ki her fert ona reyyân olacak."

***

"Hele ol nûr-u şerîfin kime değmişse eğer,

Küçücük zerre de olsa, meh-i tâbân olacak.

O lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim,

Bu küçük kalbi hazînim yine handân olacak."

***

"Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem,

Dahi nezrim bu ki, canım sana kurbân olacak.

Nazarın erse garip başıma ey nûr-u Hüda,

Bugün artık bu hakir bende de ummân olacak."

***

"Bu anasır, yüzüne her ne kadar çekse hicâp;

Yine haksın, buna şâhid yine Kur'ân olacak.

Kâb-ı Kavseynden alıp dersimi bildim ki âyân,

O güzel nûr-u bedî, âleme sultân olacak."

***

"Sakınıp Feyz-i bîçâreye bahs açma bugün,

Yeni baştan, yine şeydâ, yine giryân olacak."

AYRILIK ŞÎÎRİNİN AÇIKLAMASI[4]

Hidâyetin Nûru çekilince, yine her taraf karanlık olacak, yine ayrılık, yine hasret, yine hüsrân olacak.

Ey ağlayan gözlerim, yaş yerine kan akıtarak ağla, çünkü, ayrılıklarla dolu olan kalbim yine ayrılıklarla dolacak.

Yine göç ve ayrılık var diye mecnûna haber verme sakın. Çünkü yine mâtem, yine feryât, yine inleyiş ve yine figânlar olacak.

Açılan tevhid gülü bu ayrılıktan dolâyı sararıp, solacaktır. İrfân burcu, îmân ocağı yine bu ayrılıktan dolayı virâneye dönecektir.

Ben işittim ki yarın sevgili bize yabancı olacakmış, bizden ayrılacakmış. Bu öyle büyük bir yara ki, bu yaraya kimler dermân olabilecek?

Bu büyük dert ve elemden ben kime şikâyet edeyim, çünkü benim dert ve elemimi işitenler de benim bu inleyişim karşısında inlemeye başlayacaklar.

O şifâ veren nûrlarını eğer sen benden çekersen, bana kim nûr verecek, beni kim aydınlatacak? Benim dertlerime kim Lokman olup, tedavi edebilecek?

Ey sevgili Üstadım, senin o temiz pâk nefesin bu çölün, bu kurak talebenizin hayât suyudur, can kaynağıdır, ne olur bu hayât menbaını benden uzaklaştırma, çünkü benim gibi her fert, her şahıs bu kaynaktan bana kana kana içip doyacaktır.

O şerefli nûrun kime değmişse, o nûrla şereflenenler küçücük bir zerre de olsalar, o nûr sâyesinde ışık saçan bir ay parçası olacaklardır.

O ulu sultânın lütuf ve kerem dolu mübârek elini öptükçe benim küçücük kalbim sevinç sürûrla dolacak.

Ey büyük Üstad, senin feyizli kapından uzakta kalmaya asla dayanamam, bu ıraklığı çekemem. Benim adağım, arzûm ve dileğim şu ki, canım sana kurbân olsun, hayâtım sana fedâ olsun.

Senin bakışın benim garip başıma bir değse, sen bana bir nazar etsen ey Allâh'ın nûru! O zamân bu küçük kul, o vakit, o nûr sâyesinde bir ummân olacaktır.

Bu mevcudât yüzüne her ne kadar perde çekse, seni görmemezlikten gelse, sen yine haksın, buna şâhid ise Kur'ân'dır.

Ben dersimi Kâb-ı Kavseynden aldım ve gayet açık bildim ki, bu güzel ve eşsiz nûr bütün dünyâya sultân olacaktır.

Sakın! Bu bîçare Hasan Feyzi'ye herhangi bir bahis açma, çünkü bu Hasan Feyzi yeni baştan âşık olacak, yeniden ağlamaya başlayacaktır.

[1] https://www.yeniasya.com.tr/roportaj/amcam-hasan-feyzi-seyhligi-birakti-risale-i-nur-a-talebe-oldu_424696

[2] Emirdağ Lahikası-I, 141. Mektup, s. 189

[3] Ağabeyler Anlatıyor-2 sayfa 31

[4] https://sorularlarisale.com/taniyanlarin-dilinden/hasan-feyzi-yuregil

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
12 Yorum