Said Nursi’nin talebelerine verdiği ücret

Said Nursi’nin talebelerine verdiği ücret

Bediüzzaman’ın karşılıksız hediye kabul etmemek ilkesi

Risale Haber-Haber Merkezi

Bediüzzaman’ın karşılıksız hediye kabul etmemek ilkesi-2

Bediüzzaman’ın “karşılıksız hediye kabul etmemek” düsturunu bir de ağabeylerin hatıralarından takip edelim:

 

Bayram Yüksel:

 

"Üstadımız, bazen yaya gittiğinde yollarda şoförler rastlarlardı. Hemen dururlar, ısrar ederler, 'Hocam, buyurun arabamıza' derlerdi. Bindirmek için ısrar ederlerdi. Üstadımız da biner ve 'Mukabilini vermezsem olmaz, benim kaidem bozulur' derdi. Muhakkak ücretini verirdi. Ve, 'Şoförlük de beşeriyete hizmettir, yalnız siz farz namazınızı kılarsanız, çalışmanız da ibadet yerine geçer' derlerdi.

 

"Bazen kırlarda, bahçe kenarlarından geçerken bahçe sahipleri meyve getirirlerdi, ısrar ederlerdi. Üstadımız bazen hatırlarını kırmazdı, çok az alır, mukabil parasını verirdi. 'Mukabil parasını vermezsem, bana dokunur, benim kaidemi bozmayın' derdi.

 

"Hattâ bizden bir şey alsa, muhakkak mukabilini verir, bizimle pazarlık ederdi. 'Bunu bu fiyata bana sattınız mı?' diye sorar, biz de, 'Sattık' derdik.”(1)

 

Abdullah Yeğin:

 

Kimseden hediye kabul edemiyorduk. Bazan otuz kuruşa bir kilo un alır ve un çorbası yapardık. Bir Kurban Bayramı'nda komşumuz Cafer Ağa kurban kesmişti. Israr etti, ‘Et getireceğim, kabul edin' diye.... Ben içimden; ‘Üstad gücenir diye kabul etmek istemedim. Fakat kalben kabul etsem ne olur, bu bayramdır’ diye düşünüyordum. Bir müddet sonra Cafer Ağa, Üstad'ı gördü ve beni şikâyet etti. ‘Kurban payı veriyorum, almıyor’ diye. Daha evvel Üstad, benim kalbimi okumuş ki, 'Sana bayramda et kabul etmene müsaade ediyorum' demişti. Bu durum beni hem çok mahçup etmiş, hem de sevindirmişti.” (2)

 

 

Abdülkadir Badıllı:

 

"Akşam namazından sonra [Üstad] bana bir miktar hususi yemeğinden göndermişti. Onu yedim. Yatsıdan sonra yorganını bana gönderdi. O gece o mübarek yorganında yattım. Sabahleyin namazdan epey sonra ders için bizleri çağırdı. Gittik. Halka halinde oturduk. Hepimiz okuduk. Kendisi de okudu. Zübeyir Ağabey, hediye getirdiğim o elmayı, Antep'ten aldığım baklavayı kendisine arzetti. Kemâl-i samimiyetle alakâdar oldu. Açtırıp baktı. Şaka ederek merhum Ceylân ve Hüsnü'ye 'Ben bunu size yedirmeyeceğim' dedi. 'Ben bunu bin altun lira kadar kabul ettim. Fakat kaideme göre bunun iki bedelini vereceğim. Kaça aldın bunları?' dedi. Ben o anda ne diyeceğimi şaşırdım. Hemen Hüsnü Ağabey dedi ki: 'Efendim! Hepsini iki buçuk liraya almış.' 'Madem öyledir, yalnız bir kat fiyatını vereceğim' dedi ve çıkarttı verdi, ben de aldım.” (3)

 

Kaynaklar:

1- Necmettin Şahiner, Son Şahitler 3.Cild s. 31

2- Necmettin Şahiner, Son Şahitler 2.Cild s. 158

3- Necmettin Şahiner, Son Şahitler 4.Cild s. 169

 

BEDİÜZZAMAN'IN SON 60 GÜNÜ