Said Nursi'nin Şekerci Han’ı eriyor!

Said Nursi'nin Şekerci Han’ı eriyor!

Mehmet Akif’ten Neyzen Tevfik’e, Eşref Edip’ten Bedîüzzaman’a kadar birçok önemli şahsiyetin yolunun geçtiği Şekerci Han, şimdilerde yol geçen hanına dönmüş durumda

Bu hanın yapılmasıyla ilgili hoş bir hikâye anlatılır halk arasında: Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un 4’üncü tepesine kendi ismiyle mâruf bir câmi yapılmasını ferman buyurur. Fakat evvelâ, câmi inşaatı için Anadolu’nun değişik yerlerinden gelen usta ve amelelerin kalması, inşaat malzemelerinin muhafaza edilmesi amacıyla bir han yapılır. Fâtih Câmii’nin inşâsı başladıktan sonra, bir ara çalışmaları kontrol etmeye gelen Pâdişahın bir şey dikkatini çeker; işçilerden biri sırtına bir taş alıp, iskeleden yukarı çıkar fakat taşı yerine koymadan aşağı iner. Sultan Mehmet işçiyi yanına çağırır ve bu davranışının sebebini sorar. İşçi, “Sultanım, bu sabah uyandığımda yıkanmam gerektiğini gördüm. Fakat yakınlarda bir hamam yok. Vakitsizlikten alelacele işe geldim. Fakat abdestsiz hâlimle, Allah’ın evine bir taş dahi koymaya vicdanım elvermedi.”

İşçinin bu hassâsiyetine hayran kalan genç padişah, câmi inşaatını durdurarak, caminin yanında işçilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bu hanı yaptırır. Bu han, sonraki yıllarda Şekerci Han ismini alır. 500 yıldan fazla bir zaman İstanbul’a hizmet veriyor.

Fâtih Câmii’nin yanı başındaki Malta Çarşısı’nda harâbeye dönmüş dev binâ, bir zamanlar gelip gidenin eksik olmadığı, âlimlerin ilmî, şâirlerin edebî meclisler kurduğu, târih sohbetlerinin yapıldığı, musikî üstadlarının fasıllar geçtiği, çay, kahve ve nargilelerin muhabbeti tatlandırdığı, hakkında filmler çekilip romanlar yazılabilecek kadar binbir çeşit hikâyeyi koynunda saklayan, Fâtih semtinin ilim ve irfan merkezidir...

100 ODADA KALAN ÜNLÜLER

Handa, Anadolu’dan ve devletin dört bir yanından gelen misâfirler kalıyordu. Sultan 2’inci Abdülhamid tarafından, Şehzâde Câmii’nin bitişiğindeki Amâlar Medresesi ne Amâlar şeyhi unvânıyla tâyin edilen Osman Kemâlî Efendi, Kandilli Rasathânesi’nin kurucusu Fatin Gökmen Hoca, Neyzen Tevfik, Mehmet Akif, Eşref Edip, İmam Hatiplerin kurucusu Celâleddin Ökten ve Bedîüzzaman Said Nursi, bu handa kalan ve handa yapılan ilmî sohbetlerde bulunan meşhur zevâttan bâzıları. Başlangıçta iki katlı olan, sonradan cephenin orijinalliğini bozan bir katın daha ilâve edilen hanın yaklaşık 100 kadar odası var. Bu semtin halkı da, esnafı da diğer semtlerden farklıydı. İlme öylesine önem verirlerdi ki; esnaf, günlük geçimlerini temin edecek kadar ticâretle uğraştıktan sonra günün kalan zamanını ilmî faaliyetlere ayırır, sohbet meclislerine katılır, âlimlerden müstefîd olmaya çalışırlardı.

BURADA KİMSEYE SORU SORULMAZ

Birçok mühim şahsiyet gibi Bedîüzzaman da İstanbul’a ilk geldiğinde Şekerci Han’da kaldı. 1907 yılı sonlarında İstanbul’a gelince, yaklaşık iki ay Ferik Ahmet Paşa’nın evinde kaldı. İki ay sonra da Fatih’teki Şekerci Han’da kalmaya başladı. Van’da kurmayı düşündüğü üniversite için, Bitlis Vâlisi Tâhir Paşa’nın yazdığı referans mektubuyla birlikte, Sultan 2’inci Abdülhamid ile görüşmek üzere Yıldız Sarayı’na gitti. Fakat mâbeyn-i hümâyundaki muvazzaf paşalar, pâdişahla görüştürmediler. Hattâ bununla da kalmayıp, Şişli’de, Şekerci Han’da ve tımarhâneden sonra atıldığı tarassuthânede (nezârethâne) medrese hayallerinden vazgeçirip, memleketine dönmesini sağlamak için uğraştılar. Fakat pâdişahla görüşmeden gitmemeye kararlı olan Said Nursi, sesini duyurmak ve pâdişahın dikkatini çekmek maksadıyla, sultana yazdığı mektubunu gazetelere vermiş, kaldığı Şekerci Han’daki odasının kapısına da “Burada her soruya cevap verilir, kimseye soru sorulmaz” yazmıştı.

ŞEKERCİ HAN’IN TADI BOZULDU

İlmin İstanbul’daki merkezi sayılan Fâtih semtindeki ulemâ ve üdebânın sohbet meclisi hâline gelen ve birçok anlı şanlı zevâtın kaldığı, sayısız yolcunun seyyahın uğradığı Şekerci Han’ın şimdiki durumu tam bir hezeyan. Bir dönem ediplerin, şâirlerin seslerinin çınladığı, ney seslerinin billur bir edâ ile aksettiği han duvarlarında şimdilerde çekiç sesleri, torna sesleri duyuluyor...

NEYZEN TEVFİK’İN TÖVBE ETTİĞİ YER

Şekerci Han’ın evvelâ müdâvimi sonra misâfiri olan bir başka mühim şahıs da Neyzen Tevfik’tir. İçki müptelâlığı had safhada olduğu günlerde bir tedbir olarak yerleştirilmişti Mehmet Akif tarafından hanın bir odasına. Hattâ bir ara içkiye tövbe edip ibâdete niyet eden Neyzen çok geçmeden, yapamayacağını anlayıp bozdu tövbesini. Sonraları bu durumunu şu şekilde anlatmıştı:“Senin aşkınla gönlüm süt limanlık yâ Resûlullah,Kalın geldi fakîre Müslümanlık yâ Resûlullah!..”

İSTEMEM! ÜSTÜM KİRLENİR

M. Akif de Şekerci Han’ın müdâvimlerindendi. Her gün gidiyor, bu handa kalan Neyzen Tevfik’ten ney dersi alıyor, karşılığında ona Arapça, Farsça ve Fransızca öğretiyordu. Hattâ Neyzen Tevfik, Lâleli Çukurçeşme’deki Ali Bey Hanı’na taşınınca, her sabah Fâtih Sarıgüzel’deki evinden, hiç üşenmeden Çukurçeşme’ye kadar gitmiş, ney dersine devâm etmişti. Çok titiz olan Akif’in, çok pasaklı olan Tevfik’ten ders alması tam bir tezattı esâsen. Hattâ bir ara Akif, Neyzen Tevfik’in Ali Bey Hanı’ndaki odasında yemek yerken, Neyzen’in verdiği elbezine istihzâ ile şöyle teşekkür etmişti: “İstemem. Üstüm kirlenir” M. Akif’ten başka İzmirli Hâfız Ahmet Bey ve Karantina’da memur Said Bey de yine bu odanın müdâvimi ney üstadlarındandı. Üç ay da buraya devâm eden Akif, bir ara sabrının tükendiğini şöyle ifâde etmişti: Heyhât, söndü şevkim, şevkimle ben de söndüm. Hanlarda sürte sürte âşık garibe döndüm.

Kaynak: Adem Hançer-Star

bediuzzaman_sekercihan.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum