Said Nursi'nin mezarını devlet bile bilmiyor

Said Nursi'nin mezarını devlet bile bilmiyor

Toros, Bediüzzaman Said Nursi'nin mezarının şimdi nerede olduğunu devletin bilmediğini söyledi

Risale Haber-Haber Merkezi

Bugün gazetesi yazarı Tarık Toros, Bediüzzaman Said Nursi'nin mezarının şimdi nerede olduğunu devletin bilmediğini söyledi. Toros, bu iddiasını Ömer Özcan'ın Risale Haber'de yayınlanan Mustafa Pestil röportajına dayandırdı ancak yazısında herhangi bir kaynak da belirtmedi.

Devletin 53 sene önce Said Nursi'yi nereye defnettiğini bildiğini ama şimdi nerede olduğundan habersiz olduğunu belirten Toros, "Birkaç gündür özellikle bekledim. Taraf ve Habertürk gazeteleri Said Nursî'nin kayıp mezarına yoğunlaştı. Sonra bu düete, Sabah gazetesi de katıldı. Esasen yeni bir şey çıkmadı. Devrinin mazlumu bir din âliminin mezarının kaybedilmesi, zulmün cansız bedeni üzerinden devam ettiği manasına gelir. Üç gazete üç cümleyle şu malum bilgiyi verdi: Said Nursî, 23 Mart 1960'ta Urfa'da vefat ettikten sonra Halil-ür Rahman dergâhına defnedildi. İki ay sonra 27 Mayıs darbesi olunca askeri idare, kabrin türbeleşmesinden, gördüğü/göreceği ilgiden rahatsız olarak naaşı meçhul bir yere taşıma kararı verdi. 4 ay sonra yerinden çıkarılıp madeni bir tabuta konulup lehimlendi, Isparta'ya götürülüp şehir mezarlığına defnedildi, birkaç sene de uzaktan kontrol altında tutuldu, başına bir şey gelmesin diye..." dedi.

"Asıl mezar nerede?" diye soran Toros, devletin de bilmediğine dikkat çekerek Mustafa Pestil'in sözlerini aktardı:

"Bir şey diyeyim mi; devlet 53 sene önce Said Nursi'yi nereye defnettiğini biliyor ama şimdi nerede olduğundan habersiz. İlk gömdüğü yere gidip bakarsa, orada olmadığını görecek zaten. Belki de bunu yaptılar, çaktırmıyorlar.
Peki, devletin defnedip birkaç sene de koruduğu mezarı kim ne zaman buldu ve taşıdı? O kişi Mustafa Pestil.

Mezarın Isparta Şehir Mezarlığı'nda olduğunu bilen ve madeni bir tabutta defnedildiğini duyan talebeleri, çeşitli yöntemlerle onu aramışlar. “Tabuta değer miyim" umuduyla toprağı şişleyenler bile olmuş. Aradan 9 sene geçmiş, yıl 1969. Mustafa Pestil'in yeğeni ölüyor ve çocuğu defnetmek için bir mezar kazmaya başlıyorlar. Kazma, bir noktadan sonra tabuta isabet ediyor. Sonrasını Mustafa Pestil anlatıyor:

“Hemen anladım. Biraz ilerisini kazıp çocuğu gömdükten sonra diğerlerini gönderdim. Eştim baktım, galvanizli sac ve lehimli. Küreğin ucuyla kanırttım, Üstad'ın kafası önüme çıktı. Pırıl pırıl... Saçları kınalı; hiç bozulmamış... Her tarafı tamam, tanıdım; fakat hep sarıklı olduğundan saçlarını bilemedim. Senirkent'te Ali İhsan Tola'ya sordum, 'Saçları nasıldır' diye. '10 santim uzunlukta ve kınalıdır' dedi. Düğüm çözülmüştü. Bir de tersine koymuşlar tabutu, ayaklar kıbleye gelmiş. Çok derin başka bir mezar kazdık orada. Tekrar çıkarırlar korkusu vardı."

Kabrin bulunduğu Said Nursî'nin talebeleri arasında malum olunca, naaş oradan da çıkarılıp başka bir yere defnediliyor. İşte bunu da sınırlı sayıda kişi biliyor. Onun için gazetelerde geçen hafta çıkan naftalinli haberlere itibar etmeyin. Kabrin yerini henüz bilen yok.

Risale Haber'de yayınlanan röportajın tamamı için TIKLAYINIZ

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.