Said Nursi'nin laiklik açıklaması ve önerisi

Said Nursi'nin laiklik açıklaması ve önerisi

Laikliğin dinsizlik olarak uygulandığı Türkiye'de en mağdurlardan biri Bediüzzaman Said Nursi laiklik için ne demişti

İbrahim Mert'in haberi:

RİSALEHABER-ÖZEL

TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır" sözü yeni bir tartışma başlattı. Türkiye Cumhuriyeti'nin belki de üzerinde en çok tartıştığı, en çok suiistimal edilen kavramlarından biri laiklik. Yakın bir zamana kadar dini vecibelerini yerine getirenleri engelleyen bir araç olarak kullanıldı laiklik. Bu nedenle tartışılması çok normal.

Laikliğin dinsizlik olarak uygulandığı Türkiye'de bu uygulamadan en çok nasibini alanların başında Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri geliyor. İman ve Kur'an hizmetini "laikliğe aykırı" bahanesiyle engellemek isteyenler her fırsatta bu kavramı kullandı.

Bediüzzaman Hazretleri ve Nur talebeleri mahkemelerde savunmalarını yaparken zaman zaman "laikliğin doğru tarifi"ni de dikkatlere sunuyorlardı.

Risale-i Nur'da da yer alan laiklik bölümleri şöyle:

SAİD NURSİ: LAİK CUMHURİYET ŞUDUR

Bediüzzaman Said Nursi'nin Eskişehir Mahkemesindeki savunmasında geçen laiklik tarifi:

"Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim."

SORUYORUZ LÂİKLİK İSLÂMİYET DÜŞMANLIĞI MIDIR? LÂİKLİK DİNSİZLİK MİDİR?

1952’de İstanbul Birinci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Gençlik Rehberi mahkemesinde yapılan savunma:

"Eğer “Gençlik Rehberi’nin intişarıyla dinî terbiyeyi ders veriyor; bu ise lâikliğe aykırıdır” diye ittiham olunuyorsa, o halde lâikliğin mânâsı nedir? Biz de soruyoruz. Lâiklik İslâmiyet düşmanlığı mıdır? Lâiklik dinsizlik midir? Lâiklik, dinsizliği kendilerine bir din ittihaz edenlerin dine taarruz hürriyeti midir? Lâiklik, din hakikatlerini beyan edenlerin, imanî dersleri neşredenlerin ağızlarına kilit, ellerine kelepçe vuran bir istibdad-ı mutlak düsturu mudur?

Lâiklik, bir vicdan ve fikir hürriyeti olduğuna göre, dinsizler ve din düşmanları, İslâmiyet aleyhinde her çeşit hücumları, taarruzları yapar, anarşik fikirlerini o hürriyet-i vicdan ve fikir bahanesiyle neşreder de, fakat bir İslâm âlimi o hürriyet-i fikir düsturuna istinaden bin yıldan beri İslâmiyetin serdarı olmuş bir millet içinde ve o milletin bin yıllık an’anesine, kanunlarına ittibâ ederek ve yine o milletin saâdeti uğrunda, ahlâk ve namusun muhafazası yolunda dinî bir ders beyan etmesi lâikliğe aykırıdır diye suçlu gösterilir, devletin nizamlarını dinî inançlara uydurmak istiyor diye mahkür gösterilir. Biz böyle bir gayr-ı mümkünün, mümkün olmasına ihtimal vermiyoruz. Adaletin buna müsaade etmeyeceğini şüphesiz biliyoruz.

LÂİKLİK MASKESİ ALTINDA DİNE VE DİNDARLARA KARŞI TATBİK EDİLEN EN AĞIR BİR BASKIYA MUHALEFET ETMİŞ İSEM...

Yine Bediüzzaman'ın Isparta Hayatından yer alan mahkeme müdafasından:

"Hazret-i Ömer, hilâfeti zamanında, âdi bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhakeme olundular. Halbuki o Hıristiyan, İslâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhalif iken, mahkemede, onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki, adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan şarkta, garpta, bütün dünya adalet müesseselerinde câri ve hâkimdir.

Ben de, din ve vicdan hürriyetinin bu ana umdesine güvenerek, yüzlerce âyat-ı Kur’âniyeye istinaden, medeniyetin bozuk kısmına, hürriyet perdesi altında yürüyen mutlak bir istibdada, lâiklik maskesi altında dine ve dindarlara karşı tatbik edilen en ağır bir baskıya muhalefet etmiş isem, kanunlar haricine mi çıkmış oldum? Yoksa, Anayasanın hakikî ve samimî müdafaasını mı yapmış bulundum? Haksızlığa karşı, zulme karşı, kanunsuzluğa karşı muhalefet hiçbir hükûmette suç sayılmaz; bilâkis muhalefet meşru ve samimî bir muvazene-i adalet unsurudur.

LÂİK CUMHURİYET PRENSİBİYLE DİNSİZLERE İLİŞMEZ DİNDARLARA BAHANELERLE İLİŞMEMEK GEREKTİR

Eskişehir Hayatındaki mahkeme müdafaasından:

"Hükûmetin lâik cumhuriyeti, dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul eder.

Bu mübarek vatanda bu fıtraten dindar millete hükmedenler, elbette dindarlığa taraftar olması ve teşvik etmesi, vazife-i hâkimiyet cihetiyle lâzımdır. Hem madem, lâik cumhuriyet prensibiyle bîtarafane kalır ve o prensibiyle dinsizlere ilişmez; elbette dindarlara dahi bahanelerle ilişmemek gerektir.

LÂİKLİK BİR TARAFTAN DİN İLE SİYASETİN BİRBİRİNDEN AYRILMASI, DİĞER TARAFTAN İSE

Emirdağ Lahikası'nda Başbakan Adanan Menderes'in medyaya yaptığı açıklama da yer almaktadır. O açıklamadaki ilgili bölüm şöyle:

"Başvekil Adnan Menderes Konya’da söylemiş olduğu nutuk dolayısıyla yapılan neşriyat üzerine Zafer gazetesinin sorduğu bir suâli şu şekilde cevaplandırmıştır:

“Şimdi size lâiklik telâkkimizden de bahsetmek istiyorum. Lâiklik bir taraftan din ile siyasetin birbirinden ayrılması, diğer taraftan ise vicdan hürriyeti mânâsına gelir. Din ile siyasetin kat’î surette birbirinden ayrılması esasında en küçük tereddüde dahi tahammülümüz yoktur.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum