Said Nursi son dersinde ne tavsiye etti?

Said Nursi son dersinde ne tavsiye etti?

Bediüzzaman Said Nursi’nin Son 60 Günü ile ilgili yazı dizimize devam ediyoruz

Risale Haber-Haber Merkezi
 
BEDİÜZZAMAN’IN SON 60 GÜNÜ
 
Türkiye kaynıyordu. Askeri, sivili, gazetecisi, bürokratı ve muhalefeti ile felakete doğru sürükleniyordu. Kışlalarda askerler tetikte bekliyor ve ayaküstü cunta idareleri kuruyorlardı.
 
Bediüzzaman’ın her hareketi izleniyor, attığı her adım anında başkente rapor ediliyordu. “Dini istismar ediyor” denilerek takibata başlanıyor, tahkikatlar açılıyor, kitaplarına el konuluyor, bu da yetmiyor bütün Türkiye’de irtica tartışması yapılarak Nurcu avı yapılıyordu.
 
Üstad, bunca zulümlere ve baskılara, engellemeler ve iftiralara rağmen itidalini bozmamış, mecburi ikametten evvel Ankara ziyaretinde talebelerine bir nevi vasiyet hükmünde olan son dersini yani veda dersini vermiş, ayrıca bu dersi yazdırarak neşrettirmiştir.
 
Memleketin bulunduğu kaos ortamında bu son dersin önemi çok büyüktür. Üstâd Bediüzzaman Said Nursî, mektubunda Nur Talebeleri ile bütün iman ve Kur’an hizmeti yapanlara bu ülkeyi içinde bulunduğu sıkıntılı durumlardan kurtaracak çok önemli sırlar veriyor. Tıpkı kendi yaptığı gibi müsbet hareketi, sabrı, hakkaniyeti ve adaleti tavsiye ediyordu;
 
AZİZ KARDEŞLERİM!
 
Aziz kardeşlerim! Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahîye göre sırf hizmet-i îmâniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet îmân hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz” diyordu.
 
Mektubun devamında; kendisinin eskiden hiç bir tahakküm ve baskıya boyun eğmediğinden, hiçbir tehdide ehemmiyet vermediğinden bahisle; “… Otuz senedir müsbet hareket etmek, menfî hareket etmemek ve vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikatı için; bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis (A.S.) gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıladım… Asıl mes'ele bu zamanın cihad-ı manevîsidir. Manevî tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dâhilî asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir... Bütün hayatımda bütün kuvvetimle asayişi muhafazaya çalışmışım” diyerek ve; “Kur'an'ın "Rahmeten li’l-âlemîn" olduğunu, Kur'an-ı Hakîm, bu asırda bir mu'cize-i maneviyesi olarak Risale-i Nur şakirdlerine bu dersi vermiş ki; küfr-ü mutlaka, anarşistliğe karşı sed çeksin. Hem çekmiş” olduğunu belirtiyor, tafsilatlı ve uzun dersini sona erdiriyordu.
 
MÜSBET HAREKETİN ÖNEMİ
 
Bediüzzaman tahriklere kapılmamayı, sabretmeyi, mesleğimizdeki kuvveti asayişin temininde ve dâhile karşı değil, harice karşı kullanmayı, birinin hatasıyla başkalarını suçlamamayı, Allah’ın vazifesine karışmamayı, benlik ve enaniyetten vazgeçmeyi, ihlâsı kazanmayı çok önemsiyor. Çünkü, bunların eksikliğinden veya riayet edilmemesinden dolayı bu millet çok sıkıntılar çekmiş, bir cani yüzünden çok masumların yok edildiği, dehşetli zulümlerin işlendiği acı tecrübeler yaşamıştır.
 
Milletimizin imani ve sosyal yaralarını saran bu çok kıymetli ders sayesinde olacak ki, Nurcular o günden bu güne hiçbir tahrike kapılmadan müsbet hareket tarzını benimsemişler ve bu ülkenin hakiki asayiş memurları olduklarını göstermişlerdir.
 
Kaynaklar:
1- Serdar Murat, Ankara siyaseti ve Said Nursi, s: 381
2-Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, s: 416
3-Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Son Ders, s: 455