Said Nursi, Mimar Sinan hakkında ne demişti?

Said Nursi, Mimar Sinan hakkında ne demişti?

29 Mayıs Mimar Sinan’ın tevellüdünün sene-i devriyesi...

Hazırlayan: Abdullah Yargı
RİSALE HABER

29 Mayıs günü, tarihin en muhteşem zaferlerinden birisi olan ve çağ kapatıp çağ açan İstanbul’un fethinin sene-i devriyesi olduğu gibi, “Koca Sinan” lakaplı Mimar Sinan’ın da doğum günüdür. 1489’da tevellüd eden Mimar Sinan, Selimiye Camii, Süleymaniye Camii gibi sayısız birçok esere imza atmıştır. Ayasofya Camii ve diğer kendisinin yapmadığı birçok eseri de restore etmiştir. Mimar Sinan, 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen, 48 hamam inşa ettirmiştir.

Mimar Sinan’ın ismi Risale-i Nur külliyatında da geçmektedir. Sözler ve Mesnevi-i Nuriye kitaplarında Bediüzzaman Mimar Sinan ismini, yaratılıştaki harika sanat ve maharete bağlamında şöyle zikretmektedir:

“Nasıl ki, meselâ, Ayasofya kubbesindeki taşlar eğer mîmarının emrine ve sanatına tâbi olmazlarsa, her bir taşı, Mîmar Sinan gibi dülgerlik sanatında bir mahareti ve sâir taşlara hem mahkûm, hem hâkim olmak, yani "Geliniz, düşmemek, sukut etmemek için başbaşa vereceğiz" diye bir hüküm sahibi olması lâzımdır; öyle de, binler defa Ayasofya kubbesinden daha sanatlı, daha hayretli ve hikmetli olan masnuâttaki zerreler, Kâinat Ustasının emrine tâbi olmazlarsa, her birine Sâni-i Kâinatın evsâfı kadar evsâf-ı kemâl verilmesi lâzım gelir.

Feyâ sübhânallah! Zındık maddiyyun gâvurlar, bir Vâcibü'l-Vücudu kabul etmediklerinden, zerrât adedince bâtıl âliheleri kabul etmeye mezheblerine göre muztar kalıyorlar. İşte şu cihette, münkir kâfir, ne kadar feylesof âlim de olsa, nihayet derecede bir cehl-i azîm içindedir, bir echel-i mutlaktır.”

(Sözler, 510)

Yine gördüm ki: Eğer herşey Cenab-ı Hakka isnad edilmezse, bir ân-ı vahidde, gayr-ı mütenahî ilâhların ispatı lâzım gelir. Ve bütün zerrat-ı kâinattan daha çok olan şu ilâhların herbirisi, bütün ilâhlara hem zıd, hem misil olması lâzım geliyor. Ve aynı zamanda, herbirisi, bütün kâinata elini uzatmış, tasarrufatta bulunuyor gibi bir vaziyet alması lâzım gelir. Meselâ, balarısının bir ferdini yaratan bir kudretin hükmü, bütün kâinata cari ve nâfiz olması lâzımdır. Zîra, o balarısı kâinatın unsurlarına nümunedir, eczâsını kâinattan alıyor. Halbuki, vücut sahasında mahal ve makam, yalnız ve yalnız Vâcib-i Ehade mahsustur. Eğer eşya kendi nefislerine isnad edilirse, herbir zerreye bir ulûhiyet lâzımdır. Meselâ, Ayasofya'nın bânisi inkâr edildiği tardirde, herbir taşı bir Mimar Sinan olması lâzım geliyor. Öyleyse, kâinatın Sânie olan delâleti, kendi nefsine olan delâletinden daha vâzıh, daha zahir, daha evlâdır. Öyleyse, kâinatın inkârı mümkün olsa bile, Sâniin inkârı mümkün değildir.

(Mesnevi-i Nuriye, 62)

Yine Son Şahitler kitabında, Bediüzzaman’ın Risalelerin basıldığı Sinan Matbaası’nın sahibi Sinan Ömür bey ile alakalı "Benim üç Sinan'ım var: Mimar Sinan, Ümmi Sinan ve Omur Sinan" sözü aktarılırken Bediüzzaman, Mimar Sinan’a işaret etmiştir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.