Said Nursi insan eylemlerine 'müslüman-kâfir' tasnifi yapar

Said Nursi insan eylemlerine 'müslüman-kâfir' tasnifi yapar

Taraf yazarı Emrah Çelik “gayrimü’min müslim” ve “gayrimüslim mü’min” kavramlarına dikkat çekti

Risale Haber-Haber Merkezi
 
Taraf yazarı Emrah Çelik, Said Nursi'nin insanların eylemlerini “müslüman ve kâfir sıfatı” olarak ikiye ayırdığın belirterek, “gayrimü’min müslim” ve “gayrimüslim mü’min” kavramlarına dikkat çekti.
 
“İslam” ile “iman” kavramları arasındaki farkı tartıştığı bir yazısında Said Nursi, “İslam” kavramını dinin prensiplerine uygun eylem ile, “iman” kavramını da dinin inanç esasları ile ilişkilendirir" diyen Çelik, "Bu durumda ona göre, dinin adalet, hukuka riayet, merhamet gibi prensiplerini benimseyip uygulayanlar, iman etmemiş olsalar dahi “gayrimü’min müslim” (dinsiz müslüman) olarak adlandırılabilirler. Bununla birlikte, dinin inanç esaslarına iman etmiş olduğu hâlde prensiplerini benimsemeyen ve onların tezahürü olan hükümleri hayata geçirmeyenler “gayrimüslim mü’min” (müslüman olmayan mü’min) olarak nitelendirilebilmektedir" eşklinde yazdı.
 
Said Nursi'nin insanların eylemlerini “müslüman ve kâfir sıfatı” olarak ikiye ayırdığına dikkat çeken Çelik, yazısını şöyle sürdürdü:
 
"Said Nursi, bu fikrine ek olarak, insanların ve eylemlerinin vasıflarını “müslüman sıfatı” ve “kâfir sıfatı” olmak üzere ikiye ayırır. Sözkonusu tasnife göre sabırlı olmak, çalışmak, araştırma yapmak gibi “kâinat kanunları”na uygun hareket etmek müslüman sıfatıdır, çünkü o kanunları da Allah yaratmıştır; şu hâlde onlara uygun hareket etmemek kâfir sıfatı olmaktadır. 
 
"Bir müslümanın her bir sıfatının “müslüman sıfatı” olmayabileceğini söyleyen Nursi, bir kafirin her bir sıfatının da “kâfir sıfatı” olmasının ve bütün sıfatlarının “küfründen neşet etmesinin” şart olmadığını savunur ve Ali Şeriati ile aynı yerde buluşurlar. 
 
"Şeriati’nin, Batı’daki aydınları ve “özgürlük savaşçıları”nı “tevhid dini” tarafında, Kiliseyi ve Ortaçağ dinini de “şirk dini” tarafında konumlandırması gibi, Nursi de, Batı’nın müslümanlara karşı son yüzyıllardaki siyasi ve askerî galibiyetlerini, Avrupalılardaki “müslüman sıfatları”nın varlığıyla açıklar...
 
Bugün de, IŞİD veya başka bir örgüt, AKP veya herhangi bir siyasi parti, ya da İran ve Suudi Arabistan, kendilerini “müslüman”, “dindar” ya da “İslamcı” olarak tanımlasalar dahi, bu durum onların yaptıkları her eylemi zorunlu olarak ‘İslamî’ kavramının içine almamızı gerektirmez.
 
Hıristiyan, Yahudi, Ateist, komünist veya başka bir din ve dünya görüşüne sahip olanların da düşünce ve eylemleri ‘dolayısıyla’ ve ‘mutlaka’kötü, art niyetli kabul edilemez.
 
Kimse kimsenin imanını tabii ki sorgulayıp yargılayamaz, ancak yapılan eylemlerin nitelikleri üzerine tartışılabilir. Eylemlerde “İslamîlik” ölçüsü, o eylemi yapanın inancı değil, yapılan eylemin niteliği ve İslamî prensiplere uygun olup olmadığıdır.
 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum