Said Nursi de, İmam Rabbanî de bu alemi ısrarla savunur

Said Nursi de, İmam Rabbanî de bu alemi ısrarla savunur

İslamî midir, yani işaretle de olsa bu, naslardan anlaşılan bir şey midir, yoksa bir hayal kurma fantezisi midir?

Risale Haber-Haber Merkezi

Prof. Dr. Faruk Beşer, Âlem-i Misal denen varlık boyutunu Said Nursi'nin de, İmam Rabbanî'nin de savunduğunu söyledi.

İslam geleneğinde âlem kelimesinin, farklı bir adı/alemi olan her varlık türü, ya da varlık kademesi için kullanıldığını hatırlatan Beşer, Yeni Şafak'taki yazısında "Varlığı mevcut olan anlamında düşündüğümüzde İslam âlimleri onu farklı kategorilere ayırarak anlatmaya çalışmışlar. En kestirme şekliyle ikiye ayırıp âlem-i şehadet, âlem-i gayb demişler. Yani duyularımızla algılayabileceğimiz ve algılayamayacağımız âlemler demek. Ya da yine buna yakın bir şekilde mahsus ve makul âlem, yani duyularla kavranabilen ve sadece akılla bilinen âlem" dedi.

Kur'an-ı Kerim ya da Sünnet'in, ders anlatır gibi bir âlem sınıflandırması yapmadığını ama nasların işaretle söylediklerinin kavramlaştırılması halinde söz konusu sınıfların çıkabileceğini belirten Beşer, "Mesela Kur'an-ı Kerim; âlem, gayb ve şehadet âlemi olarak ikiye ayrılır demez, ama 'Allah gaybı da şehadeti de bilir' der, biz de bundan; demek ki, böyle iki varlık alanı vardır diye bir sonuç çıkarırız ve bu isimlendirme Kur'an-ı Kerim'in işaretiyle yapılmış olur. Eğer işaret burada olduğu gibi çok açık olursa buna kimse itiraz etmez ve sonucun İslamî olduğu kabul edilir" şeklinde yazdı.
 
Varlığın Âlem-i Misal diye üçüncü bir boyutunun daha olduğuna dikkat çeken Beşer, yazısını şöyle sürdürdü:

"Bu boyut mahsus, yani hissedilen, duyulara gelen bedenler âlemi ile ruhlar âlemi arasında bir yerdedir. Allah'ın dışındaki her şeyin bir kendisi, bir de böyle misal boyutu vardır. Bu ara boyut, aynadaki görüntü gibi bedenin şeklini göstermesi açısından bedene, ruh gibi gayri maddi olması açısından da ruha benzer. Bedeni ve ruhu birbirinden ayırdığı için de ona âlem-i berzah da denir. Kabir âlemi böyle ara bir âlemdir. Kabir azabı da misal boyutunda yaşanan bir haldir. Biz bazı varlıkları hatta ölmüş insanları misal boyutunda görebiliriz. Gördüğümüz şey onun ne fiziksel bedeni, ne de ruhudur, aksine işte bu misal boyutundaki görüntüsüdür. Farklı mekânlarda aynı anda görülmeyi ifade eden tayy-ı zaman ve tayy-ı mekân dedikleri şey de bununla alakalıdır. Çünkü varlığın misal boyutu bu dünyaya ait olan zaman ve mekân kayıtlarıyla bağlı değildir. Parapsikolojide duru görü, ya da perispri dedikleri şey de bu olmalıdır.

"İşte Âlem-i Misal denen böyle bir varlık boyutunun bulunduğunu söylemek İslamî midir, yani işaretle de olsa bu, naslardan anlaşılan bir şey midir, yoksa bir hayal kurma fantezisi midir? Daha çok tasavvuf ehli, bazen de felasife böyle bir varlık düzeyini kabul eder ve savunurlar. Özellikle Şia kaynakları buna sahip çıkar ve bunun derin felsefesini yaparlar. Mütefekkir bir İslam âlimi olan Hindistanlı Şah Veliyyullah Dehlevî de bu âlemin varlığını ısrarla savunur. Keza Said Nursi de, İmam Rabbanî de. Var olduğunu söyleyen âlimler buna naslardan pek çok işaretin bulunduğunu iddia ederler. 

"Mesela: Kur'an-ı Kerim Cebrail'in Hz. Meryem'e gözükmesini “ona tam bir beşer gibi temessül etti” diye anlatır. Temessül, misal olarak görünme demektir. İşte bir şeyin asıl varlığı ile değil de böyle bir görüngüsü ile hissedilmesi Âlem-i Misalin delildir derler. Resulüllah da Cebrail'i iki kez kendi suretinde, bunun dışında ise Dıhye adında bir sahabi suretinde, yine ashab da onu, yani misalini Meşhur Cibril Hadisinde dendiği gibi beyaz elbiseli bir yabancı şeklinde görmüşlerdir.

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum