Sabret, senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir

Sabret, senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nahl Sûresi 125-128. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

125-(Habîbim, yâ Muhammed!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel nasîhatle da‘vet et (*) ve onlarla en güzel bir şekilde mücâdele et! Şübhe yok ki yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir; hidâyete erenleri de en iyi bilen O’dur.

126-Eğer bir cezâ verirseniz, o hâlde size yapılan eziyetin misliyle cezâ verin! Fakat sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.

127-(Habîbim, yâ Muhammed!) Sabret; senin sabrın da ancak Allah(’ın yardımı) iledir; hem (îmân etmiyorlar diye) onlara üzülme; tuzak kurmakta olmalarından dolayı da sıkıntıya düşme!

128-Muhakkak ki Allah, (günahlardan) sakınanlarla ve iyilik edenlerle berâberdir.

(*) “İsm-i Hakem’in tecelli-i a‘zamı (en büyük tecellîsi) şu kâinâtı öyle bir kitab hükmüne getirmiş ki, her sahîfesinde yüzer kitab yazılmış ve her satırında yüzer sahîfe derc edilmiş (yerleştirilmiş). Ve her kelimesinde yüzer satır mevcuddur. Ve her harfinde yüzer kelime var. Ve her noktasında kitâbın muhtasar (kısa) bir fihristciği bulunur bir tarza getirmiştir. O kitab, sahîfelerine, satırlarına, tâ noktalarına kadar yüzer vecihle (yönden) nakkāşını (nakşedenini) ve kâtibini öyle vuzûh ile (apaçık olarak) gösteriyor ki; o kitâb-ı kâinâtın müşâhedesi (görülmesi), kendi vücûdundan yüz derece daha ziyâde kâtibinin vücûdunu ve vahdetini (varlığını ve birliğini) isbât eder.” (Lem‘alar, 30. Lem‘a, 369-370)
“(Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm) teblîğ-i risâlette (peygamberlik vazîfesinde) ve nâsı (insanları) hakka da‘vette o derece metânet (sağlamlık) ve sebat (kararlılık) ve cesâret göstermiş ki, büyük devletler, büyük dinler, hattâ kavim ve kabîlesi ve amcası (Ebû Leheb) ona şiddetli adâvet (düşmanlık) ettikleri hâlde, zerre mikdar bir eser-i tereddüd, bir telâş, bir korkaklık göstermemesi ve tek başıyla bütün dünyaya meydan okuması ve başa da çıkarması ve İslâmiyet’i dünyanın başına geçirmesi isbât eder ki, tebliğ ve da‘vette dahi misli olmamış ve olamaz.” (Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 119-120)