Risale-i Nur’un vizyonu/gaye-i hayali nedir?

Çağlar ötesinden yankılanan ses, geçen asrın başına bir müjde duyuruyordu: “İ’caz-ı Kur’anı beyan et!”

Osmanlı yıkılıyordu. “Kur’an etrafındaki sur” haliyle gidiyordu. Kur’an bir imparator devletin himaye ve hizmet etme cehdinden mahrum kalıyordu. İslam dünyası perişandı. “Helaket ve felaket asrı”ydı. Materyaliz, ilim üzerinden geliyordu.

Zaten Abdülhamit dönemi eğitim sistemi ile batının pozitivist ilmi mektepler üzerinden tevhitle çatışan menfi fikirlerini “modern bilim” adı altında raylarını döşemişti. Batıcı, şüpheci zümreler, Osmanlı’nın “ümmet fikri”nden rahatsızdı.

Balkanlar, ardından birinci dünya savaşı tuzla buz etmişti her tarafı.  Bir dağın infilakı gibi... Bir yanardağ patlaması gibi külleri bile her yanı kaplamıştı.

İşte tam bu demlerde bir rüya görür Bediüzzaman: Ağrı dağı infilak eder. Parçaları her tarafa dağılır. Annesi yanındadır ve korkar. Kendisi der ki: “Ana korkma, Cenab-ı Hakk’ın emridir. O hem Rahimdir hem Kerimdir.”

Rüyasının verdiği güçlü mesajı okur:
“Büyük bir inkılap olacak. Kur’anın etrafındaki surlar/korumalar yıkılacak. Kur’an kendi kendini müdafaa edecek.”

Doğu-batı birbirine girdi o günden sonra. Bizim iyi hasletlerimiz onlara gitti. Onların hayattan kovduğu menfilikleri bize geldi. Osmanlı bir Avrupa devleti doğurdu. Avrupa ise sonradan bir İslam devletini doğurdu. İslam dünyası 3-4 devlet hariç bağımsızlığını kaybetti. Sömürge ülkesi oldular.

Hakim güçlerin, 20. yüzyılın ilk yarısında 30 yıla sığdırdığı iki büyük dünya savaşı vardı yer kürede. Batının vahşeti hem Asya’da hem Avrupa’da kusmuştu. Vahşetini akıtmıştı.

Bundan sonrası, yeniden düşünme vaktiydi batı için. Doğu ise yavaş yavaş bağımsızlıklarına döndü. Müstemlekeler geri çekildi adım adım. İslam dünyası cehaletini yenmeye, fakirliğini çözmeye başladı. Ağır aksak da olsa ilerliyor. İslam Birliği kurum ve kuruluşlarını kurdu. Batı ise Avrupa Birliği etrafında değerler Avrupa’sı için hala çırpınıyor.

risaleinur_vizyon.jpg21. yüzyıl ilk çeyreğini yarılarken, geriye baktığımızda 19. yüzyılı okuyan, 20.yy’ı yaşayan Bediüzzaman, 21.yy’a ise hakim…

Elimizde, kaleme aldığı Risale-i Nur var. Hayatıyla, eserleriyle muhalif olduğu rejimler ve taraftarı olduğu mazlumlar sınıfı var. İmanı inşa ettiği müminler ile önümüze koyduğu bir tablo var.

Bu tabloda Risale-i Nur’un vizyonu okunuyor.  Gaye-i hayalini/vizyonunu rüyasında yaşıyor. Sadık bir rüyada çağrıldığı mecliste, “Dehrin hadisatından müzdarip” bir ruh haliyle Kur’an medeniyetini anlatıyor.

Peki, sizce Risale-i Nur’un gaye-i hayali/tasavvuru/vizyonu nedir?
Bunu bir cümle ile izah eder misiniz?

Size ilham veren Risale-i Nur’dan birkaç cümle ifade eder misiniz?

Mesela, “Hakim hakaik-i imaniye ve Kur’aniye olacaktır.”
Çağı/çağları delen bir iddia/dua/dava/davet bu.

Eğer günümüz insanı bundan sonraki yüzyılların ardına düşecekse, onu  taşıyacak  rehberin iki yüz yıl geriden getirdiği ve hala yaşanan tefekkürü rehberlik edebilir.

Sözün ardına düşmeli. Sözleri duymalı. Sözleri okumalı, anlamalı ve sözü sahibine bırakmalı.
Sözün sahibi asrın sahibidir. Ve bu kaderî bir takdirdir. “Sözler” bunun ifadesidir.

Risale-i Nur vizyonu, istikbalin kıtalarına ne vaad ediyor?
Avrupa ne olacak?
Asya ne olacak?
Beşeriyet nereye gidiyor?
İslam dünyası nereden geliyor nereye varacak?

Bütün bu coğrafi muvaffakiyetlerin ve insaniyetin ötesinde, insan imanı ile kainatı bir kitap gibi okuyup, tefekkür ve şefkatle aczini ve fakrını anlayıp “İnsan-ı kamil ismine layık” bir manevi şahsiyetin şemsiyesi altında “iman-ı kamil” sıfatını tam kazanacak mı?

Bunu kazandıracak ve “iman bileti”ni alıp berzah yolculuğuna güvenle gidebileceği, bu seyahatte akılla kalbin meyvelerini tadacağı bir çözüm var mı?
Risale, bu ödülü veriyorsa, atalet zindanlarının hükmü olur mu?

Bize düşen ise, bu yolda “Kemal-i ümid-i zafer ile çalışan akıl sıddıklara yardım etmek” misyonudur.

Evet, “İstikbal, yalnız yalnız İslamiyet’in olacak!” vizyonu, çağını aştı yeni çağı yaşıyor şu an.

Risale Akdemi’nin hafta sonu düzenlediği 1.Risale-i Nur Eğitim Çalıştayı, bana bu istifade kapılarını açtı.

“Isparta kahramanları”nın fiillerini/uygulamalarını gördüm. Tevazunun taksimül a’mal sırrını idrak ettim. Telahuk-u efkarın inceliklerine vakıf oldum. Maksat ittifakının hakiki suretlerini gösteren siretlerin tezahürlerini okudum.

Sorum hâlâ size;
Risale-i Nur’un gaye-i hayali sizce  nedir?

Bir cümle ile. Bu cümle bütün dünya dillerine tercüme edilip özel bir sitede herkese duyurulabilecek ve 7 milyarın anlayabileceği, ortak bir ifade şuuru verecekse, bu cümle ne olmalıdır?

Risale’den kopya çekmek serbest. Bu cümleye ihtiyacımız var, arz olunur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
20 Yorum