Risale-i Nur'un izahı nasıl olmalıdır?

Risale-i Nur üzerine izah çalışmaları yapmak, izah etmek, Bediüzzaman'ın Genç Saidler’e yüklediği ve saydığı 15 vazifeden biridir. "Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşaallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek”(Barla Lahikası) mektubu oldukça açıktır.

Bu ay sonunda İzah Çalıştayı’na hazırlanan Risale Akademi, izahı izah edecek bir çerçeve ve risale ekseninde geliştirilecek izah çalışmaları ve izah felsefesi ile izah geleneği ve izah ihtiyaçları üzerinde duracak.

Zihnimize açılan kapılardan izah penceresine yöneldiğimizde, talep edilen, izahı istenen konuda, diyalog içinde ve sohbet esnasında penceremizden karşımızdakine aktardıklarımızda izlenecek metot ve yaklaşım ne olmalıdır?

İzah ne zaman gerekli? İzah bir isteği ve açıklama talebini mi karşılamalı yoksa kendince ve kural kaide tanımadan mı konuyu açmalı ve açıklamalı?

İzah, ana metni vüzuha kavuşturmak, kapalı noktaları muhatabın seviyesine göre ve onun düzeyinde aralamak ve açmak mı, yoksa kendimizce yönlendirmek mi?

İzah yaparken, metne bağlı kalmak, makamın//ortamın kabiliyetine uygun açıklamak ve doğru yerde kalmak, kıvamında bilgilendirme yapmak veya anlatmak gerekir.

İzah, dinleyicinin sorusu üzerine yapılması gereken ilave bir açıklama, açığa kavuşturma, doğru anlatma,  hedef kitle veya kişinin seviyesine uygun ifadelendirme sorumluluğudur.

İzah, bir propaganda aracı mıdır? Bir yönlendirme ve objektif olmayan bir indirgeme midir? Yoksa hazım edilmiş bir metin üzerinde dinleyicinin veya okuyucunun anlayacağı şekilde ve onların oluşan talepleri doğrultusunda bir uzmanın yalın ve anlaşılır kolaylaştırıcılığı mıdır?

İzah, izah edenin inisiyatifini sınırlayan bir açığa kavuşturma sürecidir aslında. İzah etmekle, yorum yapmak farklı şeydir.

Tefsir/yorum, ana metinden hareketle bilinen yorumlara ve yaklaşımlara yeni bir görüş getirebilir, delillendirme çabasına girebilir, iddiasını ve kanaatlerini genişletebilir. Ama izah, metnin vazıh bir şekilde beyanı ve anlaşılmasını sağlar. O halde izahın muhatabına düşünme ve değerlendirme fırsatı ile karar verme veya kabul/ret hakkı verecek bir tarafsız zeminde sadece konunun tarafı ve etrafı üzerinde ilerlemeli.

İzah, günümüzde  "info" olarak kültürümüze yerleşen "bilgi"lendirme, sağlıklı bilgilendirme olarak da düşünülebilir mi?

İslam tarihindeki izah geleneği de bize bir yol verebilir. İzah çalışmalarını, şerh geleneğinden de ayırmak gerekir. Nitekim Bediüzzaman şerh, izah, tefsir, tahşiye, tashih, tanzim, talim, ispat v.b. 15 vazifeyi ayrı ayrı belirtip tadat etmiştir. Bu nedenle birbirinin müteradifi olarak görmeden bunların nuansları ve ifa edecekleri fonksiyonları ile günümüz insanına risale hazinesinin doğru takdiminde birer ihtisas alanı olacağını da unutmamamız gerekir kanaatindeyim.

Risaledeki bir metnin izah kabiliyeti ile tefsir/yorum,şerh etme ya da tahşiye görevleri ayrı birer yeterlilik ve kabiliyet ister. Velev ki, hepsi aynı konunun asgari şartlarına ve uzmanlığına sahip 15 kişide olsa, aynı konunun izah edilmesi ile şerhi farklıdır. Çok bilmek iyi izah anlamına gelmediği gibi, izah edememek o metnin aynı kişi tarafından tahşiyesinin yapılamayacağı anlamına gelmez.

15 vazife matrisini yapacak olursak, 15 vazifeye tekabül edecek aynı konuda farklı yeterlilik ve özel şartlar aranabilecektir.

Mesela, risalenin tanzimine meraklı/kabiliyetli/eğitimli/uzman bir kardeşin, iyi bir hatip veya ikna edici vasıflara sahip olması beklenmez. Ama izah edecek kabiliyette aranacak özelliklerin başında ifade becerisi, ikna edici olma, üslup, mantık kurgusu ve doğru düzeyde doğru kelime ile muhatabının seviyesinde konu ve gündemi tutma ve sınırında kalma gibi yeterlilikler aranabilir.

Keza, 15 vazifeden talim, bir eğitimciyi öne çıkarır. Hatta talim, sadece eğitim değil, uygulamalı eğitimi kapsamaktadır ki eğitim-öğretim bütünüdür. Risalenin talimi, uygulamalı öğrenme ve tatbikat ister. Laboratuvar desteği ve atölye gerektirebilir. Eğitici, konu, müfredat, sınav, eğitici gözlemler ve öğrenme süreçlerindeki zeka ve kavrayışlar ile moral ve motivasyonu doğru planlamak zorundadır. Görüldüğü gibi izah ile eğitim, risale de tanımlanan başlıkları ile birbirinden ayrı görev ve sorumluluklardır.

Peki, bu sade soru ve sorgulama ile 15 vazifeyi izah ve kıyas ederken ve izah vazifesi etrafında düşünürken acaba kendimize şu soruyu sorabilir miyiz?

Ben, risalenin hangi konusunda kabiliyet/fıtrat/eğitim/merak olarak daha iyiyim ve biliyorum?

Bu konuda 15 vazifeden hangisine daha uygunum?

Konumu, vazifemi belirledikten sonra hangi yaş ve seviyeye hitap edeceğim?

Eminim bu üç soruya rahatlıkla cevap verebilecek ve bu şekilde “Taksimü’l-a’mâl kaidesini bitamamihâ tatbik etmek”(Münazarat, 77) prensibi doğrultusunda Medresetüzzehra  Akademisi’ne kaydınızı yenileyeceksiniz.

Eğer, bütün konuları biliyor, 15 vazifeyi de deruhte ediyorsanız, yaş ve seviyede fark etmiyorsa anlatırken, umuma, umumi iseniz, doğrusu bu kabiliyete "bin maşallah" demekten başka bir şey gelmiyor.

İsterseniz yüksek bir tasavvurumuza yönelelim.İhtisas çağında, ihtisas ve istiğna şartı ile Medresetüzzehra Akademisi’ne ön kaydını yaptıran yeryüzü misafirlerine doldurtulan formda, deniliyor ki;

1-    Şerh

2-    İzah

3-    Tekmil

4-    Tahşiye

5-    Neşir

6-    Talim

7-    Telif

8-    Tanzim

9-    Tertip

10- Tefsir

11- Tashih

12- Beyan

13- İspat

14- Cem

15- Tafsil

Vazifelerinden hangisine taliplisiniz veya en iyi yapabilirsiniz? EN İYİ üzerinden fıtratımızın İsm-i Azam’ına yönelirsek, fıtri oluruz, fıtri yaşarız ve ihlasla ihtisas ve istiğna kol kola gayret kamçısı ile şevk atına biner ve hamiyet tohumları inkişaf eder.

Yapacağımız tercihe göre vazifemiz belli olduğuna göre, risalenin hangi konusunda çalışacağız.

Konu da tanımlı, sınırlı, kavramsal çerçevesi belli ve bizi açan, bizi saran, bizi bizden alan konu olmalı ki, kelimelere yüklenen ihlas ağzımızdan çıktığı andan itibaren hava zerreleri ile birlikte coşsun, şevk versin.

Tekrarda fayda var, hangi yaş ve seviyeye uygunuz? Hangi hedef kitleyle doğru muhatap olabiliriz? Çapımız hangi kaba yerleşebilir?

Denizin kenarında da olsak, içeceğimiz bir bardak su. Risale denizinden kabımıza ve kabiliyetimize yerleşecek ve bizi dolduracak hacim ne kadarsa, biz o kadarız. Denizden haber veren ama deniz olmadığının farkında olan mütevazı bir adam olma cehd ve niyeti ile iş bölümü mümkün olur. Ardından iş birliği bizi zehra çiçeği ile medresenin kapısında karşılayacaktır.

Son soru, derslerimiz hangi kategoriye giriyor, burada değişkenler nelerdir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum