Bandrol eleştirisinden özeleştiriye

Risale-i Nurların serbestçe basımı konusunda bandrol temininden kaynaklanan bir sıkıntı yaşanıyor.

Bandrol nedir?
Korsan baskıyı kontrol altına alarak eser sahiplerinin mali haklarını korumak amacıyla 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunun 81. Maddesiyle 2008 yılında getirilen mecburiyettir.
Bandrol işi, Kültür Bakanlığının denetiminde Meslek Birlikleri tarafından takip ediliyor.

Bediüzzaman Said Nursi’nin telifi olan Risale-i Nur Külliyatı, bu bandrol uygulamasına tabi olarak, bugüne kadar her isteyen tarafından basılabiliyordu. Ne var ki, kısa süre önce risalelerin basımına imkan veren, bandrol satışları Bakanlıkça durdurulmuş bulunuyor.

“Risale-i Nurların basımı yasaklanıyor” denen tartışma işte bu gelişmeyle başladı. Hak ve hukuk açısından yaklaşılması gereken bandrol uygulaması, ne yazık ki, politikanın tezekli tarlasına taşınmak isteniyor.

Risale-i Nurlar üzerinde ilmi ve fikri çalışmalar konusunda fazla bir başarımız yoksa da, bandrol uygulamasından bu yana otuz milyon adet risale basıldığına bakılırsa, “hasılatın” fena olmadı anlaşılıyor. Onun içindir ki, yazının başlığına “özeleştiri” kelimesini koyma ihtiyacını duydum.

Bu durum elbette bir şekilde aşılır ve kalınan yerden basıma devam edilir. Risale yayıncılığı, şüphesiz öncelikle hizmet amaçlı bir çabadır. Fakat risale yayıncılığını bugünkü haliyle “hizmet” hamasetine yükleyerek ilanihaye götüremeyiz ve götürmemeliyiz.

Bir görüşe göre 18, diğer bir görüşe göre 26 yayınevi tarafından basılan risalelere baktığımızda farklı formatlardaki basımlarda ifrat edildiği ortadadır. Herkes kendisine göre bir düzenleme yapıyor. Nerede duracağı da belli değil. Esere müdahale anlamına gelecek ve risalelerin otantik metinler üzerinde keyfi tasarrufları engelleyecek hiçbir müeyyide ve düzenleme yok. Bu böyle gitmez ve gitmemeli.

Risale basımları, açıklamalı, haşiyeli, sayfa altında veya yanında sözlüklü ve hatta sadeleştirmeli formatlarıyla dejenerasyon boyutlarına gelmiş bulunuyor. Yayıncılar, bu tarz formatlarda  basımın “hizmete” ve “istifadeye” medar olduğunu düşünüyor olabilirler ve  kendilerini haklı görüyor da olabilirler. Fakat, kendine has fikri ağırlığa sahip, her çevreden insana takdimi gereken bu eserlerin, içeriğindeki seviyeye uygun bir “tanzim” ihtiyacı, artık ticari mülahazalarının önüne geçmelidir. “Risaleleri anlaşılır kılıyoruz” diye, basit ve avami bir görünüme büründürme yarışına hakkımız olmamalı.

Risaleleri, daha kolay anlamayı sağlayacak şekilde kelime karşılıkları elbette verilmeli, kavramlar açıklanmalı. Fakat her sayfanın altında ve fazla yer kaplamaması için bir kelimenin tek veya en fazla iki anlamını vermek, çoğu yerde, metni anlamaya, yorumlamaya yeterli olmuyor. Onun için her kitabın arkasına, yeterli içerikte alfabetik bir düzenlemeyle daha tatminkar sözlük hizmeti verilebilir. Bu tarzı, bizzat Bediüzzaman’ın uygun gördüğünü, hatta sena ettiğini biliyoruz. Böylece risalelerin gereksiz hacim kazanmasının önüne geçilmiş olur. Bu görüşümü bugün dile getiriyor değilim, fakat her seslendirdiğimde azınlıkta kaldı. “Piyasada herkes böyle yapıyor” gerekçesi, önüme çıktı. Piyasa öncelikli bu mülahaza, yanlış bulduğum ve hep eleştirdiğim formatın devamını sağladı.

Risale-i Nur hizmetini, her zaman hayatın içindeki muhtaçlara taşınması hizmeti olarak gördüm. Risale yayıncılığına da aynı özenle bakmanın gereğine inanıyorum. Risaleleri, ekonomik rekabet sevkiyle basitleştirerek değil, seviye ve kalite kazandırarak yayınlayalım. Bediüzzaman, Külliyatını, “Medresetüz Zehranın erkanları”na emanet etmenin arayışında oldu. Çoğu okuma meraklısı yirmi milyon insanın internet kullandığı bir toplumda yaşıyoruz. Risaleler, çok mükemmel düzenlemelerle elektronik ortama alınmışken, hala ortaokul seviyesindeki insanlara hitap ediyormuşuz gibi risale yayınlamak, tebliğ misyonuna yakışan bir durum değil.

Bandrol problemini, “yasakçı” çağrışımlarıyla öne çıkarmaktan ziyade, seviyeli bir yayıncılığa vesile olması için bir fırsat olarak değerlendirmenin gereğine inanıyorum.

Bediüzzaman’ın “varislerim ve emin vekillerim” sıfatıyla risaleleri emanet ettiği talebeleri hayatta iken ve kanuni mirasçı durumunda bulunanlar da olumlu bir yaklaşım içinde iken, çözüm üretmek zor değil. Hatta bu ortamda bandrol vesilesiyle soruna kalıcı hukuki bir çözüm üretme şansının doğduğu bile söylenebilir. Yapılması gereken, risaleleri yayınlamak isteyen herkesin uymasını öngören ortak bir format oluşturmaktır. Kültür Bakanlığına verilen bu dayanak, bandrol alımına temel olur. Yayıncılar, bu formata uygun basım yapacakları taahhüdünde bulunarak bandrollerini alıp basım ve yayına devam edebilirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum