'Risale-i Nur'u basan devlet okullarında da okutmalı

'Risale-i Nur'u basan devlet okullarında da okutmalı

​Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Külliyatının Diyanet Vakfı Yayınları tarafından basılmasını değerlendiren Araştırmacı Yazar Özkan Yaman, eserlerin devlet okullarında okutulmasının sağlanması çağrısında bulundu.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin kaleme aldığı Risale-i Külliyatının Diyanet Vakfı Yayınları tarafından basılması hakkında değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı Yazar Özkan Yaman, eserlerin devlet okullarında okutulmasının sağlanması çağrısında bulundu.

Risale-i Nur Külliyatının okunmasının teşvik edilmesi gerektiğine vurgu yapan Yaman, “Bu eserlerin Milli Eğitim tarafından okullarda tavsiye edilmesi gerekir. Hatta bir şekilde müfredatın içerisine de yerleştirilmesi gerekir. Eserler içerisinde yıkıcı, toplumu bozucu değil, tam aksine ıslah edici ve erdem ve fazilet kazandıran bilgiler var. Dolayısıyla bugün gençlerimizi topluma faydalı bireyler haline getirmek istiyorsanız, başvurabileceğiniz birçok kaynak var. Eğitimi batılı kaynaklardan, toplum tarafından bilinmeyen ve kabul edilmeyen kitaplardan derlemek yerine, bu eserleri kullanabilirsiniz. Madem ki Diyanet bunu basarak Risale-i Nur üzerindeki devletin ötekileştiren tutumunu yıkmıştır, bundan sonra bu eserlerin devlet okullarında okutulması da sağlanmalıdır. ” dedi.

“Biz samimiyetten önce yapılan işin doğru olup olmadığına bakmamız gerekir”

Külliyatın Diyanet Vakfı Yayınları tarafından basılmasında devletin samimiyetinin inandırıcılığına da değinen Yaman, “Devletin temelleri laiklik ve Atatürk milliyetçiliği ile açıklanırken, bu girişimlerin tam olarak samimi olduğunu söylemek biraz fazla iyimserlik olur. Kimin, hangi kurumun ya da gücün ne kadar samimi, olduğunu böyle bir adıma bakarak söylemekte çok isabetli değildir. Biz samimiyetten önce yapılan işin doğru olup olmadığına bakmamız gerekir. Niyetler farklı olabilir ama, yapılan iş doğrudur. Ancak birileri bunu suistimal eder ve samimi değildir, o ayrı bir şeydir. Bugün diyelim ki Mektubat eserini basan bir devlet, yarın Mektubat eserinin geçmişte devlet organları tarafından ne tür baskılara maruz bırakıldığını herhalde söyleyecektir. Bu konu kendilerine de sorulacaktır. Belki şunu diyeceklerdir: ‘O zamanki devlet anlayışı ile bugünkü anlayış değişmiştir. ’ Ama böyle bir kapının açılıyor olması geçmişteki mağduriyetlerin de gelecekte bir şekilde devlet tarafından bugünkü yetkililer olmasa da gelecekte itibarlarının iade edileceği ümidi ortaya çıkarmıştır. ” İfadelerinin kullandı.

“Külliyatın devlet tarafından basılıyor olmasının sembolik bir değeri var”

Devletin herhangi bir şeyi sahiplenen, çöreklenen, koparan ve kendi sınırları içerisine hapseden bir aygıt olmadığını, daha çok açan veya teşvik eden, tavsiye eden bir mekanizma olduğuna dikkat çeken Yaman, “ Bunun böyle anlaşılması gerekir. Siz her şeyi devlet tekelinde düşünemezsiniz. Devletin Risale-i Nurları basması demek özel kişilerin ve şahısların artık risaleleri basmayacağı anlamına gelmiyor. Nitekim bugün devletin birçok bastığı eser var ki bunlar aynı zamanda piyasada farklı yayın evlerinde basılıyor. Mesela bugün kültür bakanlığının basmış olduğu eserlerden olan ‘Mesnevi’yi düşünün. Yani mesnevi sadece Kültür Bakanlığı tarafından basılmıyor. Dolayısıyla külliyatın devlet tarafından basılıyor olmasının özellikle Üstadın ve Risale-i Nurların geçmişte yaşadığı sıkıntılar açısından sembolik bir değeri var. Bununla sınırlı görmek lazım. ‘İşte devlet risaleleri tekeline aldı. Artık Risale-i Nurların üzerindeki özgür ve sivil hava kalktı’ gibi olaya bakmamak lazım. Risale-i Nurlar ilk defa basılmıyor. Risaleler piyasada yeterli kadar var. Devletin bastığı eserlerde kelime hatası ya da kasıtlı bir ibare ya da ifade olursa daha öncekileri ile kıyaslama imkânı var. Dolayısıyla bu konuyu bir yere çekmek abartılı bir anlayıştır. ” dedi.

Son olarak devlet tarafından basılan eserlerin Risale-i Nur ile sınırlı kalmaması gerektiğine dikkat çeken Yaman, “Eseri olmayan ancak toplumda ve toplum üzerinde ciddi bir etkisi olan diğer âlimlerin de sembolik bir iade-i itibar olması gerekiyor. Şeyh Said Efendi şu anda kesinlikle devlet tarafından meşru bir âlim olarak kabul edilmiyor. Bu açılım inşallah o tür gelişmeleri de aralar diye düşünüyorum. Artık devlet geçmişte kendine düşman gördüğü şeyh, âlim kanaat önderleri ile bir şekilde barışmalı, Toplumla o âlimler arasındaki duvarı kaldırmalıdır. ” dedi.

(M. Hüseyin Temel – İLKHA)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum