Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Risale-i Nur, Nutuk ve Menderes

Tercüman Gazetesi’nde yayınlanan yazı dizisinde tashih edilmesi gereken bir diğer konu da, Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası’nın Ülkücü Başkanı Muammer Cindilli’nin ortaya attığı tutarlı olmayan iddiadır. ‘Şu an yaşayan Türk Diline iki büyük eserin önemli katkısı vardır. Bunlardan biri Atatürk’ün Nutuk’u, diğeri de Risale-i Nur Külliyatıdır.’’ diyen Sayın Cindilli’nin bu iddiasının bir temenniden öteye geçmediği söylenebilir.

Risale-i Nur Külliyatı’nın Türk diline en büyük hizmeti ettiği doğrudur. Çünkü milyonlarca kişi tarafından okunan bu eserler ile doğudan batıya, kuzeyden güneye bir büyük gönül köprüsü kurulmuştur. Bizi ecdadımızın bin yıllık diline bağlayan ve bugün çok dinamik ve canlı bir şekilde varlığını sürdüren Risale-i Nur Külliyatının bu büyük hizmetini anlatmanın zorluğu ortadadır. Her gün on binlerce mekânda, yüz binlerce insan tarafından hararetle okunan, müzakere edilen bu eserler ile Türk Dili’nin her türlü dayatma ve yönlendirmenin aksine büyük bir kültürün parçası olarak zengin bir hazine gibi varlığını devam ettirmenin yolu açılmıştır. Ayrıca Risale-i Nur Külliyatı kırktan fazla dünya diline çevrilmiştir. Bu tercüme çalışmaları büyük bir şevk ile devam etmektedir. Bin yıllık dilimizin zengin terkipleri ve letafeti tercümeler ile dahi olsa dünya insanları ile buluşmaktadır.

Birçok insan Risale-i Nur’u tanıdıktan sonra, bu muhteşem eserleri orijinalinden okumak için Türkçe öğrenmişlerdir. Türkiye’ye gelip bu eser külliyatından daha çok istifade etmek için ülkemizde uzun süre ikamet eden çok sayıda kişiden bahsetmek mümkündür.

Burada yeri gelmişken, yıllar önce yapılan bir ilginç tespite yer vermekte fayda vardır. 1977 yılında aydınlarla Said Nursi ve Nurculuk konusunu görüşen Necmeddin Şahiner, çok değerli Sosyoloji Profesörlerinden Cahit Tanyol ile de görüşür. Bu görüşme esnasında Prof. Dr. Cahit Tanyol şu enteresan ifadeleri kullanır:’’Araştırmalarına devam et, hatta bu Said Nursi’nin kerametlerini, hakkında söylenilen menkıbeleri de topla. Türk halkı nasıl olup da bunun peşinden gidiyor. Biz devrimleri kanun kuvvetiyle koruyoruz. Said Nursi sırtında bir Kürt hırkasıyla milyonlarca insanı peşine taktı. İşte bu nokta sosyolojik açıdan çok ilginçtir, Sosyolojinin meşgul olduğu bir sahadır. Ben bu akılsız Marksistlere şu Nur Risalelerini bir okuyun diyorum. Onlar tutup benim aleyhimde nümayiş yaptılar. Sonra 1971’de gidip ikişer üçer sene yattılar. Sonra gelip özür dileyip elimi öptüler. Hocam siz haklıymışsınız dediler. İlkokuldan, üniversiteye kadar devrimleri, Kemalizm’i ders veriyoruz, Fakülteyi bitiren öğrenci ya Marksist oluyor veya Nurcu oluyor.’’(1)

Nutuk için, hangi verilere dayanarak böyle bir iddianın ortaya atıldığını cidden merak ediyoruz. Bütün bu tespitler ışığında, bu konudaki kararı okuyucularımızın basiretine ve uyanık vicdanlarına havale ediyoruz.

Tercüman Gazetesi’ndeki yazı dizisi, ufak tefek yanlışlarla birlikte genel olarak doğru ifade ve tespitlerle devam ediyor. Said Nursi, çok partili siyasi hayata geçildikten sonra Demokrat Parti’yi desteklemiş ve talebelerinden de aynı desteği istemiştir.  Bu desteğin ifade edildiği birçok mektup Emirdağ Lahikası’nda geçmektedir.  Ayrıca talebelerine de aynı telkinlerde bulunduğu Son Şahitlerin hatıraları ile sabittir. 27 yıl süren ‘’Tek Parti’’ zihniyetinin ülkeyi ne hale getirdiği herkesin malumudur. Halkta büyük bir tepki meydana gelmiş, ancak bunu göstermek için de sabırla meşru bir zemin beklemiştir. Bu meşru zemin 14 Mayıs 1950 yılında yapılan Genel Seçimlerdir.  Millet eline geçen bu demokratik fırsatı çok iyi değerlendirmiş, yirmi yedi yıl boyunca kendisine çile çektirenlere, yokluğa ve kıtlığa mahkûm edenlere, dinini öğrenmesine ve yaşamasına fırsat vermeyenlere yeniden hükümeti kurma şansı vermemiş ve muhalefete mahkûm etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri, bu demokratik fırsatın en iyi şekilde değerlendirilmesi için Demokratları teşvik etmiş ve yol göstermiştir.

Bu arada Menderes ile görüştüğüne dair herhangi bir kayıt mevcut değildir. Yalnız Adnan Menderes, seçim çalışmaları için Emirdağ’a geldiği bir sırada caddede arabası ile geçip halkı selamlarken, evinin penceresinde duran Bediüzzaman ile göz göze geldikleri ve selamlaştıkları bilinmektedir. Bütün görüşmeleri uzaktan bu selamlaşmadan ibarettir. Bediüzzaman ve Adnan Menderes’in 1950’li yıllarda görüşmelerde bulundukları ifadesi bu nedenle doğru değildir. Ancak Bediüzzaman Hazretleri Demokrat Partili yöneticiler ve milletvekilleri ile defalarca görüşmüştür. Ziyaretine gelenleri kabul etmiş, Menderes’e selam göndermiş, tavsiyelerde bulunmuş, yapılmasını istediği hususları kendisine iletmiştir.

Talebesi Tahsin Tola Demokrat Parti Isparta Milletvekili olarak Meclis’e girmiş, yine talebesi Hamza Emek’in Demokrat Parti Emirdağ İlçe Başkanı olmasına karşı çıkmamıştır. Bütün bu faaliyetler,‘’siyaseti dinsizliğe alet edenlere’’ karşı ‘’siyasetin dine dost ve hizmetkâr edilmesi’’ maksadıyla yapılmıştır.  Ezanın yeniden aslı gibi okunmasından büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade eden Bediüzzaman, ‘’Ayasofya’nın beş yüz sene devam eden vazifey-i kudsiyesine çevrilmesini ve âlem-i İslam’da çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine alem-i İslamın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmi senedir mahkemelerin muzır bir cihetini bulamadıkları ve beş mahkemenin de beraatına karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini ilan etmelerini’’ talep etmiştir.(2)

Adnan Menderes’in, Bediüzzaman Hazretlerine siyasi bir beklentini ötesinde samimi bir muhabbet beslediği rahatlıkla söylenebilir. Bediüzzaman Hazretlerinin bazı şehirlere yaptığı seyahatlere şiddetle karşı çıkan İsmet İnönü’ye verdiği cevapta bu samimiyetin izlerini görmek mümkündür.’’Allah aşkına, Paşa niçin bu kadar dinden, dindarlardan rahatsız oluyor, öleceğini bilmiyor mu? Şimdiye kadar kendisine ne zararları dokunmuştur. Bütün hayatını dine vakfetmiş bir pir-i faniden ne istiyor? Niçin eziyetinden hoşlanıyor, niçin meşakket çekmesinden hoşlanıyor, niye bu kadar dine ve dindarlara karşıdır, anlayamıyorum?’’

Dipnotlar:
1-Aydınlar Konuşuyor, Necmeddin Şahiner, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1977, sayfa:199
2- Emirdağ Lahikası, 318. mektup, sayfa:748.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.