Alaaddin BAŞAR

Alaaddin BAŞAR

Risale-i Nur, bizim bildiğimiz normal tefsirlere benzemiyor

Risale-i Nur, bizim bildiğimiz normal tefsirlere benzemiyor. Nasıl bir tefsir olduğunu açıklar mısınız?

Risale-i Nur,  Kur’anın manevî bir tefsiridir. Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi bu asın dertlerine deva olacak, şüphe ve tereddütlerini giderecek, bu fitne asrının zavallı insanlarının imanlarını tahkiki yapıp onları sefahatten ibadete yönlendirecek bir eser telif etme ihtiyacını ruhunun derinliklerinde hissetmiş ve Hizb’ül Kur’anda cem ettiği imana dair ayetlerin manalarını asrın idrakine uygun olarak, delillerle, misallerle, temsilî hikayelerle izah etmiş, o ayetlerin mana ve maksadını ruhlara hakim kılacak böyle bir külliyatın  telifine, ihsan-ı İlahi olarak, muvaffak olmuştur.

Bildiğiniz gibi, Üstadımız İşatü’l-İ’caz tefsirini cihan harbinde, harp esnasında yazmaya başlamıştı. Bu tefsir bildiğimiz tefsirler kabilinden olmakla birlikte Üstadın özlediği bir tefsire kaynaklık yapmak üzere kâleme alınmıştı. Üstad bu özlemini şöyle dile getirir:

"Kur’anın ince manalarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlarının tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkikîn-i ülemadan yüksek bir heyetin tedkikatıyla, tahkikatıyla bir tefsirin yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin ve icma-ı millet hücceti elde edebilsin." (İşarât’ül İ’caz)

Fakat, zaman her şeyi değiştirmiş, Kur’andan olabildiğine uzak bir nesil yetiştirilmeye çalışılmış ve Üstadımız da bir önceki sorunun cevabında  ifade edildiği gibi, bu nesle yeni bir tarz ile yaklaşmanın gereğini çok iyi tespit etmiş ve Rabbine iltica ederek kendisine bir yol ihsan edilmesini dilemiştir. 

“… Bizim uğrumuzda mücahede edenlere elbete  yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle  beraberdir." (Ankebût  Sûresi, 69)  ayetinin haber verdiği gibi, Allah’ın kendilerine yol gösterdiği bahtiyar insanlar kafilesinin bu asırdaki büyük ferdi olarak böyle bir ihsana mazhar olmuştur. Böyle yapmayıp ta bildiğimiz türden bir tefsir yazsaydı, asrın hasta insanları o tefsiri okumanın ve anlamanın çok ötelerinde bulunduklarından o kıymetli eser, sadece iman ve ibadet ehli bir zümrenin ilmini artırmakla kalacak, asrın manevî cihadını o eserle yapması mümkün olmayacaktı.

"Fakat şu zamanda dalalet-i fenniye, elini esasata ve erkâna uzatmış olduğundan, her derde lâyık devayı ihsan eden Hakîm-i Rahîm olan Zât-ı Zülcelal, Kur’an-ı Kerim’in en parlak mazhar-ı i’cazından olan temsilâtından bir şu’lesini; acz-u za’fıma, fakr-u ihtiyacıma merhameten hizmet-i Kur’ana ait yazılarıma ihsan etti. Felillahilhamd sırr-ı temsil dûrbîniyle, en uzak hakikatlar gayet yakın gösterildi. Hem sırr-ı temsil cihet-ül vahdetiyle, en dağınık mes’eleler toplattırıldı. Hem sırr-ı temsil merdiveniyle, en yüksek hakaike kolaylıkla yetiştirildi. Hem sırr-ı temsil penceresiyle; hakaik-i gaybiyeye, esasat-ı İslâmiyeye şuhuda yakın bir yakîn-i imaniye hasıl oldu. Akıl ile beraber vehim ve hayal, hattâ nefs ve heva teslime mecbur olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i silâha mecbur oldu." (Mektubat 376-377)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.