Risale-i Nur

İlim tahsili çok zor ve meşakkatlidir. Bu nedenle de çok değerlidir. Mesela “iyiniyet” kelimesi pek çok kişi için farklı şeyler ifade edebilir veya hiçbir şeyde ifade etmeyebilir. Ancak dört yıl süren bir hukuk eğitimi ve daha sonrasında yapılan avukatlık veya hâkimlik sonunda bu kavram artık sizin için karşılığı olan bir terimdir. Bu nedenle bu kavram hayatta bazı değişiklikler yapan hukuki bir kavramdır ve değerlidir. Sadece bir kelimenin hukuk hayatında meydana getirdiği değişiklikleri anlamak ve tanımlamak için çok ciddi bir eğitim sürecinden geçmek zorunludur. Bu nedenledir ki bu ilmin eğitimini almak değerlidir ve toplum almış olduğunuz bu eğitimden dolayı size bir statü tanır ve değer verir.

Risale-i Nur ve buna bağlı olarak Nur Hareketi açık bir üniversite gibi çok ciddi bir ilim talimi yapmaktadır. Risale-i Nur’da bu eğitimin önemi anlatılırken “15 yılda verilen iman ilmini 15 günde veren”, “15 yıllık medrese tahsilinden elde edilen ilmi 15 haftada veren Risale-i Nur” veya “bir yıl boyunca ciddi olarak Risale-i Nur’u okuyan zamanının mühim bir alimi olur” gibi tespitlere yer verilir. Burada “iddia” kelimesi yerine “tespit” kelimesini kullanmamızın sebebi esasında bunun örneklerinin pek çoğunun herkes tarafından görülmesinin mümkün olmasıdır.

“Risale-i Nur’u anlamak kolay mıdır?”
Elbette ki “Hayır”.
Çünkü Risale-i Nur iman ilmini vermektedir. Her ilim talimi gibi iman ilminin tahsili içinde bir emek vermek ve çaba göstermek şarttır. Düşünün sadece 60 yıllık bir dünya hayatının tanzimi adına, sadece bu dünya hayatında lazım olan bir ilmi tahsil için 20-30 yıllık bir tahsil hayatı yaşayanların sonsuz bir hayat süresince lazım olacak bir ömür için “15 gün”, “15 hafta” veya “bir yıl” gibi bir süreçten kaçınmaları ne kadar doğrudur?

Düşünün ki bu iman ilmi için Rabbimiz insanlığa 124 bin Peygamber göndermiş ve bunların varisleri olan 124 milyon evliya ve asfiyayı muvaffak etmiştir. Bütün kainatı ilgilendiren ve kainatın her zerresini okuyup yaratılış gayesini bize öğreten bir ilmi tahsil etmek elbette kolay olmayacaktır ve bunun için ödenecek bedel de emek ve zaman olacaktır.

Zaten Risale-i Nur’un kolay anlaşılma gibi bir iddiası yoktur. Esas olan Risale-i Nur’un tüm imani meseleleri Kur’an ve Hadis ışığında herkesin ANLAYABİLECEĞİ şekilde izah etmesidir. Bu nedenledir ki Risale-i Nur’da geçen herhangi bir meseleyi anlayarak okuyan kişinin bu konuda ikna olmaması mümkün değildir. En popüler örnek olan Kader meselesi Sa’d-ı Taftezani tarafından kırk sayfalık bir risalede ancak alimlere anlatılabilirken Risale-i Nur Kader Risalesinde bu meseleyi avamın anlayıp ikna olacağı bir surette izah edip anlatmıştır. Bu risaleyi “anlayarak okuyan” bir kimsenin kader konusunda şüpheye yer vermeyecek derecede iman elde edeceği şüphesizdir. Bu konuda en büyük hakem vicdanımızdır. Bunun için başkaca örnek aramak kanaatimce gereksizdir.

“Risale-i Nur’u anlamak mümkün müdür?”
Elbette ki “Evet”.
Bunun şahidi milyonlarla ifade edilen Risale-i Nur talebeleridir. Her olayda olduğu gibi bu olayda da “sevad-ı azamın” yani çoğunluğun bir hakkı vardır. Milyonlarca kişi tarafından okunan ve talebeleri bulundukları ortamlarda mümtaz olmaları ile dikkat çeken bir ekolün kitaplarının anlaşılmadan intisab edildiği iddiası boş bir iddiadır. Neticede milyonlarla ifade edilen bu kişiler ANLAMADIKLARI İLE DEĞİL ANLADIKLARI İLE Risale-i Nur’u kendilerine Kur’an’ ve kainatı okuma ve anlama için referans etmişlerdir. Risale-i Nur’da bahsedilen bu büyük hakikatleri anlamak için bir sözlüğe bakmak veya sayfanın kenarındaki sözlüğe bakmaktan aciz olanların Risale-i Nur’u anlamadıklarından yakınmalarına hakları olmadığı açıktır.

Bugün artık büyüklüğü Türkiye sınırlarını çoktan aşmış, dünyanın pek çok diline çevrilmiş Risale-i Nur ve pek çok milletten insanın “Üstadım” dediği Bediüzzaman Said Nursi’nin büyüklüğünün veya anlaşılabilirliğinin tartışılması tamamen abesle iştigaldir. Bu tür tartışmalara girenlerin ya büyük bir kin ve husumetle hareket ettikleri ya da Risale-i Nur’u okumamadan kaynaklanan bilgi eksikliği ile hareket ettikleri su götürmez bir gerçektir.

“Risale-i Nur’u anlayan yoktur. Said Nursi anlaşılmıyor” demek “ben yüzde 90’nı okudum anlamadım” demek doğrusu bana enteresan geldi. Hele bunu bir meydan okuma şeklinde dile getirmek işi daha da ilginç hale getirmiştir. Ancak kanaatimce bu iddia karşısında Ahmet Akgündüz gibi değerli ve akademik titri olan bir şahsın çıkması hiç doğru olmayacaktır. Zira Akgündüz zekası ve eğitimi ile kendini ispatlamış bir şahsiyettir. Bu nedenle Risale-i Nur’u okuması ve izah edebilmesi gayet normaldir.

Ama esas olan Risale-i Nur’un bir iddiası olan avama bu iman ilminin verildiğinin ispatıdır. Bu nedenledir ki ben ve benim gibi milyonlarca avamdan kişi bu iddiayı ispatlayabilir. Ben ve benim gibi akademik bir unvan sahibi olmayan milyonlar, Risale-i Nur’dan okuduklarının yüzde 90’ını okuyup izah edebilir. Üstelik bunu bir iddialaşma suretinde değil sadece okuduğu dersi anlatan bir talebenin ruh haliyle yaparız. Zira biz “imani meselelerin münazara suretinde tartışılmasını” uygun görmeyen bir ekolün mensuplarıyız. Bizim için esas olan imani meselelerin anlaşılması ve anlatılmasıdır. (D.Ö)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum