Yayın hayatını sürdürdüğümüz bu kısa dönemde çok şey öğrendik.

Yazarken öğrendik, okurken öğrendik, tenkit alırken öğrendik…

Bir de bazı acımasız mesajların acı ilaç gibi sundukları yorumları tahlil ederken öğrendik.

Zaten biz kendimizi talebe kabul etmişiz. Allah kabul ederse Risale-i Nura talebe olmuşuz veya olmaya adayız. Fark etmiyor her iki durumda da talebe sayılırız. O nedenle talebeliği kabul eden kişinin öğrenmekten başka alternatifi yoktur.

Biz de bu durumdan hayli memnunuz. İnsan olmamızdan dolayı verilen vazifelerin en önemlisine “insanın vazife-i fıtriyesi taallümle tekemmüldür, duâ ile ubûdiyettir” (Sözler sh.286) kaidesine uygun bir ortamda olduğumuzdan bir tahdis-i nimet olarak memnunuz.

Bu dönemde neler öğrendiğimizi kısa kısa başlıklar altında arzedersek:

-Nurcuların ve Nur talebelerinin, mensubu olduğumuz cemaatten ibaret olmadığını öğrendik

-Dışarıda hayli sayıda Nur Cemaatlerinin olduğunu ve hepsinin de hummalı bir şekilde hizmete kilitlendiklerini öğrendik.

-Cemaatimizin dışındaki Nurcuların nicelik ve nitelik olarak bizden çok daha iyi olduklarını öğrendik.

-Risale-i Nurun meydana getirdiği Medrest-üz Zehra Üniversitesi (Risale-i Nurların okunduğu her yer) sayesinde yetişen Nur talebelerinin 5000 civarında kitap ürettiklerini, sayısız gazete ve dergi çıkardıklarını, ilim ve kültür hayatına çok büyük katkı sağladıklarını öğrendik.

-En önemlisi bu cemaatlere mensup olanların artık birbirlerini tenkit etmediklerini aksine yek diğerinin hizmetleri ile iftihar ettiklerini öğrendik.

-Risale-i Nurların neşri konusunda büyük mesafe alındığını ve bilinen miktarıyla halen 19 yayınevi tarafından ayrı ayrı ve harıl harıl basılıp dağıtıldığını öğrendik

-Basın yayın organlarında küçümsenmeyecek bir nispette Risale-i Nur ve Nurculuktan, özellikle Bediüzzaman Said Nursi’den bahsedildiğini öğrendik.

-Menfi insanların dahi artık Bediüzzaman Said Nursi’den saygı ile bahsettiklerini öğrendik.

-Nur talebelerinin bütün dünyaya yayılma istidadı gösterdiğini ve bulundukları her yerde Risale-i Nuru yaydıklarını öğrendik. (Şu anda 100’den fazla değişik ülkeden Risale Haber’e giriş oluyor)

-Risale-i Nur’un İslam ülkeleri içinde, özellikle Arap dünyasında ciddi öneme sahip Mısır ve Suudi Arabistan ülkelerinde Arap dilinde matbaalarda basıldığını öğrendik.

-Üstadımızın “cihad-ı manevi” fikrinin bütün İslam dünyasında benimsendiğini artık her yerde “müspet hareket” tarzının daha etkili olduğuna inanıldığını öğrendik.

-Bir çok İslam ülkesinde Bediüzzaman’ın fikirlerini esas alan sempozyumların düzenlendiğini öğrendik.

-Malezya’nın bir eyaletinde üniversitelerde Risale-i Nurların ders kitabı olarak okutulduğunu öğrendik.

-Bütün insanlığın özellikle geri kalmış ülkelerin şiddetle Risale-i Nur hakikatlerine, İslam’ın ve imanın esaslarını anlatan kitaplara ihtiyaçlarının olduğunu öğrendik.

-Risale-i Nurların Malawi (ilk defa bu ismi ben de Risale Haber’de duydum) diline acilen çevrilmesi gerektiğini öğrendik.

-Asya’da, Afrika’da hiçbir dine mensup olmayan, ata ve dededen kalma batıl, yerel dinlere mensup insanların olduğunu bunlara din-i İslam anlatılırsa çok kolay bir şekilde kabul edeceklerini öğrendik.

Daha bir çok şey sayabilirim ama fazla uzatmamak için kısa kesiyorum.

İnanıyorum ki, siz bu saydıklarıma hemencecik bir çok madde eklemişsinizdir. Zira o kadar çok haber, yorum, fikir, düşünce ve anekdot girişi oluyor ki, saymakla bitmez.

O nedenle bu güzel siteyi öncelikle bize ikram eden, hediye eden, Rabbimize yüzbinlerce hamdüsenalar ediyoruz. Bu siteye şefaat ve nezaret ettiğinden şüphe etmediğimiz Resuli Zişana salat ve selamların en güzelini yolluyoruz. Bizi bu hizmete şevk ile teşvik eden ve onun da Peygamberimiz gibi manen tüm hizmetlere nezareti olduğu gibi buna da nezaret ettiğine inandığımız Üstadımızdan Allah ebediyyen razı olsun diyoruz. Bütün bunlardan sonra, bu siteye emeği geçen herkesi yöneticisinden yazarına, editöründen okuyucusuna bu İlahi nimete mahzar oldukları için de tebrik ediyoruz. Bin Maşallah, Barekallah diyoruz.

Allah muininiz olsun Amin.