Risale derslerindeki verim

Cezbedici geniş siyaset dairesinin bütün nazarları dar (ve en önemli) daireden alıp kendi üzerinde topladığı bir zamanda Nur sohbetlerinin yapıldığı dershanelerin, medreselerin varlığı çok önem arz ediyor. Risale-i Nur’da geçtiği gibi; “herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes her bir meselesini tam anlamaz.”

Bu sohbet meclislerine gelerek kardeşlerinin artısını görerek kendinde fark ettiği eksileri telafi etmeye gayret eder. Aynı zamanda bir araya gelinip iman hakikatlerinin mütalaa edilmesi ilim, marifetullah, huzur ve ibadette yol kat edilmesi açısından da önem arz ediyor. Ve bugün itibariyle Anadolunun her şehrinde, her semtinde Nur sohbetleri yapılıyor, elhamdülillah.

Ancak bazı derslerde şahit olduklarımız, sanki bazen dersi yapan kişilerin hazırlanmadan geldiği (ya da gereğinden çok izah ettiği ki bu da hazırlanmamaktan kaynaklanıyor), bu nedenle derslerden istenen verimin elde edilemediği kanaatini bende oluşturmuyor değil. Bunun birkaç örneği:

Bir ders sonrası dershaneden beraber dışarı çıktığımız bir ağabey, bu dersten hiç memnun kalmadığını ifade etti. Gerekçesini sorduğumda, “Görmedin mi? Neredeyse okuduğu her cümleyi, güya izah edeceğim diye tekrar etti.” Ben biraz da işi espriye vurup “Daha güzel ya, iyice pekiştirmiş olduk” dedim. “Mucizeler de izah edilir mi Allah aşkına!” diye çıkışınca, ağabeyin biraz kızdığını anladım. Onun için artık üstelemedim. Dersi yapan ağabeyimiz Mucizat-ı Ahmediye’den Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamın kurt-keçi gibi hayvanlar taifesinde görülen bazı mucizelerini okumuş ve sanki anlaşılmıyormuş gibi her cümlesini izah etmişti.

İkinci bir örnek de bir ders için davet edilen bir ağabeyin gitmesinin ardından, bir kardeşimizin “Ya böyle de olmaz ki!” demesinden sonra yaşandı. Bizim meraklı bakışlarımız arasında neden itiraz ettiğini anlattı. Her ne kadar hiçbir şey olmamış gibi dinlesek de aslında çoğumuz aynı kanaate varmıştık. Çünkü o ağabeyimiz, ders yapacağı yeri açmış ve neredeyse her cümle üzerinde cümleler dolusu izahlar yapmıştı. Henüz konuya doğru belli giremeden, sadece genel izah kısmında o kadar çok izah yapmıştı ki (Üstad’ın üslubunun mükemmelliğinden, konuya olan hâkimiyetinden vs.), asıl konuya ne zaman gireceğini merak eder olmuştuk. Bu izah kısmındaki izahları epey uzun sürmüş ve artık dersin bitmesine çok az zaman kalmıştı. Ve biz bu bölümü nasıl bitirebilecek diye düşünürken izah kısmı bitti. Asıl yapacağı bölümden biraz okudu ama kendisi de şu itirafı yapmak zorunda kaldı. “Fazla zamanımız kalmadı. Onun için hızlıca okuyup bu kısmı bitirerek dersimizi tamamlayalım inşaallah” dedi. Öyle de yaptı.

Diğer bir örnek de bunun tam tersi denecek türden. Risalelerle henüz tanışan bir kardeşimizle derse gitmiştik. Ders sonrasında bu kardeşimiz hayal kırıklığı yaşamıştı. Hiçbir şey anlamadığını, hatta hiçbir şey hissetmediğini ifade etmişti. Zar zor başka bir derse tekrar gelmesi için ikna ederek onu dershaneden uğurladıktan sonra dersi yapan ağabeyin yanına geldik. “Ağabey keşke biraz izahta bulunsaydın. Yeni gelen kardeşlerimiz vardı. Hiçbir şey anlamadılar.” Ağabeyimiz uzun bir izah yaptı. Ama kendi kullandığı şu cümle, bize yaptığı o uzun açıklamayı özetliyordu: “Kardeşim ben bala şeker karıştıramam!” O ağabeye söylemedim ama artık bundan sonra yeni tanışan bir kardeşi bu ağabeyin derslerine götürmemeye dikkat ettim.

Aşırı izahın asıl mevzudan kopardığı fikrine katılıyorum; ancak bazı yerlerin bilenler tarafından izah edilmesinin de yararlı olduğu mülahazasındayım. Derse katılanların hepsi belli bir seviyede Risale bilgisi olan kişilerse, izahsız okunması istifadeyi arttırabilir; ama umumi derslerde bu seviyeyi tahmin etmek pek mümkün olmuyor.

Derslerle ilgili diğer bir mevzu da sürenin verimli kullanılması... Örneğin bir yerde dersler 40 dakika olarak belirlenmişse, bu 40 dakikadan sonra verim çok ciddi azalıyor. Bu süre bittikten sonra, “Burayı da okuyup öyle bitirelim” denerek okunan bölümler pek dikkatle dinlenmiyor maalesef. Zihinler dağılmış oluyor. 40 dakika az bir süre değil. Bu süre zarfında iman hakikatlerine dair “bir konu” gerçekten hazmedilebilirse büyük bir kazanımdır; isterse bu tek bir cümle olsun.

Bu konuyu biraz şu olaydan dolayı dillendirdim: Bir kardeşimizden “Bu akşam evde okuyacağım” şeklinde bir söz duydum. Ancak daha sonra onun bu sözü etmesinin nedeninin aslında derse gitmek istememesi olduğunu öğrendim. Yani, o da yukarıdaki örneklere benzer olaylarla karşılaştığı için gitmeyip evde okumasının daha istifadeye medar olacağını düşünmüş. Ama evde kaldığında kendisi de okuyamamış.

İhlasla, şevkle Kur’an hakikatlerini dinlemek için saatlerini verip gelenlerin bu ihlaslarına halel vermemek için derslere biraz daha ihtimam göstermek, saff-ı evvel ağabeylerin söylediği gibi, hiç olmazsa birkaç kez okuyarak hazırlık yapmak daha hayırlı olmaz mı?

Bu zamanda, haftanın bir akşamını derse ayırıp gelmek gerçekten de önemli bir adımdır. Akamete uğramaması için en azından meşveretlerimizde bu konuya daha bir hassasiyetle el atmamızın hayırlı olacağı kanaatindeyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum